Makaleler

Sekülerleşme ve Din

  SEKÜLERLEŞME KAVRAMININ TARİHSEL SERÜVENİ

     Latince ‘saeculum’kelimesinden türetilen ve ‘kendi zamanına ait olan’ anlamına gelen sekülerleşme,Roma İmparatorluğu döneminde düzenlenen festivallerde söylenen ilahiler ve ritüeller için kullanılmış.daha sonra anlam değiştirerek”bu dünya hadiseleriyle ilgili olan”şeklinde kullanılmaya başlanmıştır.Kelimenin Hıristiyanlık dini bağlamında gündeme gelişi ise 12.yy a rastlamaktadır.”Seküler”kelimesi bu çağdan itibaren kilise bölgesinde yaşayan halkı,kurumsal bir yapı içerisindeki ruhban sınıfından ayırt etmek için kullanılmıştır.

      Özellikle 12.yy dan itibaren,”kutsal”ın zıddı olarak kullanılmaya başlanmıştır.Bu ayrım,kutsalın yeryüzündeki yansıması olan kiliseden kültürel anlamda özgürleşmeyi ortaya koymaktadır.

     George Jacob Holyoake,kurduğu bir dernekle sekülerleşmeyi ideolojik bir zemine taşımıştır.Holyoake,1850 yılında bu kavramı tanımlarken şöyle demektedir:”Tanrı’ya veya gelecek yaşama referansta bulunmaksızın,yaşamı bütünüyle bu dünyadan kaynaklanan ilkeler bağlamında yorumlayan ve düzene koyan bir sistemi vurgulamaktadır.”Söz konusu bu yaklaşım,hayatı,doğa üstü güçlere ve düşüncelere dayanmaksızın pratik bir felsefe çalışması bağlamında yorumlamak ve organize etmek hedefindeydi.Comte ve Marx’ın çabalarını anımsatacak şekilde bir dernek çatısı altında ideolojik sunum olarak gündeme getirilen sekülerleşme-ki burada sekülerleşme ifadesinden ziyade,sekülerizm ifadesini kullanmak daha isabetli olacaktır.-,zaman içerisinde geçirdiği,dine ve hatta dini sorgulamalara kayıtsız kalmanın ifadesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.Kavramın 19.yy kökenli bu kullanımı,günümüzde dine kayıtsızlık,kilise karşıtlığı ve dinsizlik gibi yan anlamlarıyla özdeşliğini devam ettirmektedir.

     Bu kavram,çağdaş anlamda, Max Weber ve Ferdinand Tönnies’in katkısıyla bilimsel ve kültürel bir felsefi kategori olarak kullanılmaya başlanmıştır. Weber, sekülerleşmeyi, Kilise Yasalarına göre rahiplerin durumuyla ilgili bir analoji(benzerlik) olarak kullanmıştır. Yani,rahipler hem dindar hem seküler olabilirlerdi.Kendilerini mükemmel yaşama adamak amacıyla bu dünyadan(saeculum) elini eteğini çekmiş bu rahipler ruhban sınıfını oluştururken,bu dünya ile ilgili meselelerle  meşgul rahipler ise seküler ruhban sınıfını teşkil ediyorlardı.Kavramın bugünkü şekliyle kullanılması,Westphalia Antlaşmasıyla başlamıştır.Bu bağlamda sekülerleşmenin,”Aydınlanmadan sonra gündeme gelen,ve ilahi temelli her şeye meydan okuyup insanı merkeze alan,aklı mutlaklaştıran,ve aşkını reddeden modern zamanlara ait bir düşünce sistemi olarak”ortaya çıktığını görmekteyiz.

 

Önceki sayfa 1 2 3 4Sonraki sayfa

İlgili Makaleler