Makaleler

Sekülerleşme ve Din

  SONUÇ

     Kimi düşünürler tarafındankökeninin kadim zamanlara dayandığı iddia ediliyor olsa da sekülerleşme,esas itibariyle modern zamanlara has bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.300 yıllık bir serüvenin ürünü olan sekülerleşme,20.yy’ın son çeyreğine kadar sosyal bilimlerde hakim bir paradigma olarak varlığını sürdürmüştür.

     Modernizm,”rasyonalite”sloganıyla yola çıkmış ve insanın kurtuluşunun,onu ”Kutsal”dan arındırmakla olacağı sanısına kapılarak bu minvalde bir paradigma geliştirmiştir.Ancak geçen zaman içinde yaşanan ve gözlenen bir dizi gelişmeyle bunun pek de öyle olmadığı,insanın ”Kutsal”la olan bağının sanıldığı gibi belirli bir zaman diliminde kendiliğinden kopmadığının-kopamadığının farkına varılmış ve klasik sekülerleşme tezine,anti tez(ler) üretilmeye başlanmıştır. En azından sekülerleşmenin dini,dinin de sekülerleşmeyi yok eder nitelikte bir doğaya sahip olmadıkları,birbirlerini etkiledikleri,dönüştürdükleri aralarında diyalojik bir ilişki olduğunu savunan görüşler esaslı şekilde dillendirilmeye başlanmıştır.Zaten toplumsal ilişkilerde değişim faktörünün,göz ardı edilmemesi gereken bir olgu olduğu asla unutulmamalıdır.

        Din sosyolojisinin en merkezi problemlerinden birini oluşturan sekülerleşme,elbette ki olgusal bir durum olarak hayatımızın içindedir.Ancak yukarıda da bahsetmeye çalıştığımız üzere klasik sekülerleşme tezi savunucularının iddia ettikleri gibi bir durum gerçekleşmiş değildir.Zira sekülerleşmenin  lineer bir süreç olmadığı,aksine sekülerleşme süreci içinde YDH’in ortaya çıkışı,insanların geleneksel inançlara yeniden yönelişi gerçekliği yadsınamayacak vakıalar olarak karşımızda durmaktadır.

     Bugün her ne kadar klasik sekülerleşme tezi savunucularının varlığı devam ediyor olsa da,genel görüş artık sekülerleşmenin bir teoriden ziyade bir doktrin niteliği taşıdığı yönündedir.

      Ne olursa olsun,insanoğlu var olduğu sürece ”Kutsal” onun için vazgeçilemez bir ihtiyaç olarak varlığını sürdürecek gibidir.Zira gerek tarihsel perspektif gerekse de vicdan bunun böyle olacağını,olması gerektiğini ispatlayacak türlü delillerle dolu gözükmektedir.Zira en yıkılacağı sanıldığı zamanda dahi boşluğunun yarattığı patolojik-travmatik durumlar ve sonrasında yeniden dirilişe geçişi–belki de hiç gitmemişti…–”Kutsal”ın gerekliliğine- gerçekliğine dair delillerden sadece bir kaç tanesidir.

                                               

 

Marmara Üniversitesi Din Sosyolojsii

Yüksek Lisans

Beytullah Çakır

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

KAYNAKÇA

 

Özay,Mehmet,Sekülerleşme ve Din,İstanbul:İz Yayıncılılık

 

Köse,Ali,Laik Ama Kutsal,İstanbul:Etkileşim Yayıncılık

 

Köse,Ali,Sekülerizm Sorgulanıyor,İstanbul:Ufuk Kitapları,Da yayıncılık

 

Slattery,Martin,Sosyolojide Temel Fikirler,İstanbul:Sentez Yayıncılık

 

Şentürk,Recep,Yeni Din Sosyolojileri,İstanbul:Gelenek Yayıncılık

 

Armağan,Mustafa,Gelenek ve Modernlik Arasında,İstanbul:Timaş Yayıncılık

Önceki sayfa 1 2 3 4

İlgili Makaleler