Mikro Sosyoloji

Sosyalleşme Süreci ve Şahsiyetin Oluşumu

 

İnsan, biyolojik, psikolojik ve sosyo-kültürel varlığı ile belli bir za-man sürecinde ve belirli mekânlarda hayat sürer.
İnsanın belirlenmesinde bir temel olarak biyolojik yapının taşıdığı önem son derece somuttur. Biyolojik bir olgu olan kalıtımın insan üzerindeki yönlendirici etkileri, kana doğrudan kavuşan hormonların fiziki görünüş, zeka, yetenek, huy ve mizaç ve şahsiyetin tümünde meydana getirdiği hayati değişiklikler, psişik ve sosyal hayatımızda yankılanarak sosyal alışkanlıklarımızı, psişik durumlarımızı şekillendirir, toplum içindeki rol, statü, yetki ve prestijimizin belirlenmesinde rol oynar. Bu şu demektir; biyolojik kalıtımla şahsiyet etkileşim halindedir.
Ancak insan, herşeyden önce sosyal bir varlıktır. Onu diğer varlıklardan ayıran temel özelliklerden biri de sosyal hayattır. Her ne kadar diğer canlı varlıklar mesela arılar, karıncalar görünüşte topluluk hayatı yaşıyorlarsa da onların bir topluluk meydana getirmeleri içgüdülerinin etkisi altındadır. Halbuki insanın toplum hayatı aklın ve düşünme yeteneğinin eseri olup, sürekli bir değişim halindedir. Bu da insan şahsiyetinin sosyalleşme sürecinde oluşması demektir.
İnsan, bir yandan biyolojik büyüme sürecini tamamlarken, diğer yandan toplum normları ile bütünleşir ve içinde yaşadığı toplumun üyesi olur. Bir bakıma toplum normları, ferdin eline verilmiş senaryolardır. Her fert bu senaryolardaki rolünü öğrenir, benimser ve oynar. Kişiye içinde bulunduğu grup yani diğer grup üyeleri bir değer atfederler. Kişi grubu içerisinde bir statü elde eder.  Sosyalleşme sayesinde insan, toplumun ortaya koyduğu tavır ve hareket modellerini, örneklerini ve düşünme biçimlerini öğrenmektedir. Böylece sosyalleşme kişinin toplumun kültürü ile bütünleşmesini ve içinde yaşadığı topluma uyum sağlamasını mümkün kılan bir mekânizmadır. Sosyalleşme toplumun, kişinin diğerleri ile birlikte yaşayabilmesi için ondan beklediklerini temsil eder. Kişinin toplum içinde diğerleri ile birlikte ortak bir hayat sürebilmesi, toplumun örf ve âdetlerine, geleneklerine; davranış örneklerine itaat etmesi, giyinmesi, yeme-içme, uyuma, oynama, eğlenme, çalışma bakımından asli birtakım teknikleri kabul etmiş bulunması, sosyal hayatın norm ve ayinlerine uyması ve grup içinde kendisine verilecek rolleri gereğince yerine getirebilmesi halinde mümkün olmaktadır.  Kısaca, “sosyalleşme, kişinin grup normlarına uyması ve bunları öğrenmesini sağlayan süreçtir.”
Ortak kültüre sahip insanlar, benzer kognitif sistemlere sahip olurlar ve benzer davranışlar gösterirler. Diğer bir ifade ile, fert grubu içerisinde kendi şahsiyeti ile yer alırken milletler de şahsiyetleri ile diğer milletlerle birlikte tarih sahnesinde hayat sürerler. Yine nasıl içinde bulunduğu toplumla bütünleşemeyen kişi grubu tarafından dışlanırsa, kendi şahsiyetini kaybeden milletler de tarih sahnesinden silinmeye mahkûm olurlar.
Bu aşamada karşımıza şahsiyetin oluşumu, kültür-şahsiyet bütünleşmesi ve şahsiyetin patolojisi kavramları çıkmaktadır.

İlgili Makaleler