Sosyologlar

Formel Sosyoloji Georg Simmel

Sosyal tipler

Simmel, belirli sosyal tiplerin tarih boyunca ve birçok farklı sosyal durumda oluşma ve yeniden-oluşma, ancak yine de özünde aynı formu temsil etme ve aynı tepkiyi yaratma biçimine ışık tutmuştur. Yabancı ve serüvenci, ister kabile Afrikası’nda isterse Modern Avru­pa’da olsun, büyük ölçüde aynı şekilde etiketlenen ve tepki verilen bu türden iki tiptir.

Bu yüzden Simmel, çatışma, farklılaşma ve güç gibi anahtar kav­ramları toplumsal bağlamlarından soyutlayarak, onları tıpkı bileşikleri analiz eden bir kimyacı veya atomları analiz eden bir fizikçi gibi, bi­limsel olarak analize çalışmıştır. O, sosyal içeriğin sosyolojik yorum için temel önemde olduğunu, ancak sosyoloji bilimi kurulacaksa, biçim ve içerik arasında açık bir ayrımın her zaman sürdürülmesi gerektiğini vurgular. Bireysel güdüler, tutkular, duygular ve hırslar hayatî önemde olsalar bile, sadece özel ilişkiler ağı, özel formlar için­de somutlaşır, maddileşirler. Bizzat gündelik hayat -çalışma, yemek, sosyal etkinlikler gibi- bir toplumsal formlar silsilesini içerir. Formdan yolsun hiçbir toplum yoktur. Simmel’in ifadesiyle, “Bilinen her top­lunda bizi bir arada tutan, yani sosyalleştiren birçok farklı form var- dr_ hiçbir formun olmadığı düşünüldüğünde toplum varolma- İMcaktır” (Frisby, 1984). Sosyoloji, bu yüzden, toplumsal formları, onlann sadece toplumu oluşturmakla kalmayıp, bizzat toplum olduk- brmı anlamak için, soyutlayarak analiz eden bilimdir.

Bilimsel soyutlamaya bu vurgu, yine de Simmel’i toplumu şeyleş- tirmeye, onu üyelerinin üzerinde ve ötesinde bir ‘form’ olarak gör­meye itmez. Daha ziyade, toplum insan ürünü bir yaratıdır, çünkü “o sadece birçok birey etkileşimde bulunduğunda varolur”.

Toplum eğer sadece… somut gerçeklikler olan bir bireyler toplu­luğu ise, bireyler ve davranışları bilimin gerçek nesnesini oluştu­rur ve toplum kavramı buharlaşır… Açıkça var olan şey aslında sa­dece tek tek insanlar ve onların koşulları ve etkinlikleridir: Bu yüz­den, görev sadece onları anlamak olabilir, oysa toplumun – sadece ideal bir sentezle ortaya konabilen ve asla kavranamayan- özü fikri gerçekliğin araştırılmasına yönelen bir düşünme nesne­sini biçimlendirmemelidir” (Frisby, 1984).

Bundan dolayı, Simmel’in formel sosyolojisi, toplumsal hayatın hem biçimi hem de içeriğini açıklayacak bir temel olarak, felsefî ana- fiz ve sosyal psikolojiyi birleştirme çabasıdır. Immanuel Kant’ın bilgi felsefesini kullanan Simmel’in biçimler düşüncesi, bilginin basitçe somut ve nesnel bir dış gerçekliğin gözlenmesi ve sınıflandırılmasına dayanmadığını, daha ziyade toplumun, bireyler ve grupların -sosyal eylem ve sosyal hayatın biçimlen veya kategorileriyle ilintili ortak ve üzerinde birleşilen bir kavramsal çerçeve geliştirmek amacıyla- yo­rumlamaya ve anlamaya çalıştıkları öznel bir deneyim olduğu fikrine dayanır. Aile ve hukuk gibi toplumsal kurumlar, sevgi ve yabancılaş­ma gibi kavramlar insanların onlara yükledikleri anlamlardan bağım­sız olarak varolmazlar. Bu yüzden, belirli bir kültür veya çevrede ya­şayan birey gruplarının gündelik hayatları ve toplumsal etkileşimle­rinden bağımsız toplum diye bir şey yoktur.

Biçim/form kavramı, Simmel’in, kurumlar ve toplumsal süreçleri nesnel bir biçimde analiz ederken aktif insan özne düşüncesini alıkoymasını sağlamıştır… Formlar olmadan toplum olmaz. Sade­ce Simmel’in ‘büyük formlar’ olarak adlandırdığı şey sayesinde in­san toplumunun kompleks gerçekliği anlaşılabilir (Swinglewood, 2000:84)

Önceki sayfa 1 2 3 4 5Sonraki sayfa

İlgili Makaleler