Sosyologlar
Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik
Susan Hekman: Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik
Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik
Bilgi problemi, “düşünenlerin” problemidir ve bu yüzden elinizdeki kitap hiç şüphesiz “bilgi”yi kendisi için entellektüel problem görenlerin kitabıdır. Adının ima ettiği gibi, bu kitap yalnızca bilgi sosyolojisi ve sosyoloji ile ilgili bir kitap değil, sosyolojinin ve bilgi sosyolojisinin felsefe ile derin iç bağlantılarını tartışan bir kitaptır da. Artık ne bilgi felsefesi olmaksızın bilgi sosyolojisi, ne de bilgi sosyolojisi olmaksızın bilgi felsefesi var olabilir. Susan Hekman, sosyolojik ortodoksinin felsefeye soğuk tavır alışından uzak, Mannheim ile Gadamer arasında başka bir söyleyişle Mannheim’la “felsefi hermeneutik” arasında köprüler kurarak Gadamerci bir bilgi sosyolojisinin mümkün olduğunu öne sürüyor. Kitapta ayrıca Gadamer’le Habermas, Gadamer’le Foucault, Gadamer’le Derrida arasındaki benzerlik ve farklılıkların açık ve kolay anlaşılır bir takdimi yapılıyor.
İçindekiler
1.Sosyal Bilim ve Bilgi Sosyolojisi
Giriş
Aydınlanma ve Sosyal Bilimlerin Temelleri
Bilgi Sosyolojisinin Yeniden Tanımına Doğru
2.Bilgi Sosyolojisinin Kısa Tarihi
Giriş
Marx ve Bilgi Sosyolojisinin İlk Dönem Tarihi
Methodenstreit ve Bilgi Sosyolojisi
Yirminci Yüzyılın Ortalarında Bilgi Sosyolojisi
Realistler
Sonuç
3.Mannheim’ın Hermeneutik Bilgi Sosyolojisi
Giriş
Mannheim’ın Bilgi Anlayışı
Mannheim ve Anti-temel Arayıcı Düşünce
4.Gadamer’in Hermeneutiği ve Sosyal Bilimlerin Metodolojisi
Hakikat ve Yöntem
-Gadamer’in Problematiği
-Sanat, Oyun ve İnsan Bilimlerinin Doğası
-Hermeneutik Tecrübenin Doğası
-Ontolojik Bağlantı: Dil, Hakikat ve Gerçeklik
Gademer ve Wittgeinsteincı Sosyal Bilim
-Dil ve Sosyal Bilim
-Gadamerci Hermeneutik ve Wittgeinsteincı Sosyal Bilim:
-Bir Mukayese
Gadamer ve Habermas Tartışması
Gadamer ve Sosyal Bilimler Metodolojisi
-Bir Metin Olarak Eylem
-Hermeneutik ve Bilgi Sosyolojisi
5.Objektivizm ve Nihilizmin Ötesi
Giriş
Hümanizmin Ötesi: “İnsanın Ölümü”
Foucault: Moral Nihilizm
Dökonstrüksiyon: Kavramsal Nihilizm
Giriş
Çağdaş sosyal bilimdeki “kriz” hakkında o kadar çok şey yazıldı ki, bu meseleye değinmek, çağdaş toplum ve siyaset teorisine ilişkin bütün çalışmaların kalkış noktası haline geldi. Elinizdeki kitap, bu alanda son zamanlarda yayınlanan birçok çalışma gibi, sosyal bilimlerin gerçekte bir kriz durumunda oldukları varsayımından yola çıkmaktadır. Ancak sözü edilen çalışmaların pek çoğunun aksine bu kitap, aynı zamanda söz konusu krizin ne türden bir kriz olduğu ve onun nasıl karak- terize edilmesi gerektiği sorununun hiçbir şekilde apaçık olmadığı varsayımını temel almaktadır. Pozitivist sosyal bilimlere yönelik eleştiriler ve alternatif kavramlaştırma lehine getirilen öneriler toplum ve siyaset teorisi ile ilgili literatürde tekdüzeleşmiş bir biçimde yer alıyor olsa da, ortada bu tartışmayı ni- hayetlendirecek hiçbir çözüm yoktur. Aksine, Weber’in de ifade ettiği gibi, bu “metodolojik hastalık”, son birkaç on yıldır varlığını sürdürüyor.
Weber, zamanının metodoloji tartışmalarına katkısını, metodolojik türde çalışmaların, metodolojik karışıklıklar empirik araştırmanın yolunu kapadığında, zorunlu olduklarına işaret ederek gerekçelendirdi. Bu uyarı Weber’in zamanı için olduğu kadar, günümüz sosyal bilimleri için de kesinlikle geçerlidir. Son on yıllarda sosyal bilimler içinde ciddî itibar kaybına uğramış bulunan pozitivist araştırma programı, çoğu sosyal bilim araştırması için hâlâ temel olma işlevini sürdürüyor. Bu programın yerini, öneri olarak getirilmiş alternatif programlardan herhangi birisinin almamış olmasının nedenlerinden biri, bu alternatifler arasından hangisinin tercih edilmesi gerektiği konusunda hiçbir mutabakata ulaşılamamasıdır. İkincisi ise, bu alternatiflerden hiçbirisinin sosyal bilimcilere, sosyal bilim araştırmaları için geçerli/güvenilir metodoloji olabilecek türde bir metodoloji sunmamasıdır. Bundan dolayı, pek çok kişinin de iddia ettiği gibi, sosyal bilimler teorik bir tutamağı olmadan akıntıda oraya buraya sürüklenip durmaktadır.
Öyle ki, Weber’in değinilen uyarısı, sosyal bilimler içindeki çağdaş krize ilişkin başka türden bir tartışmayı gerekçelendirmeye bugün de hizmet etmektedir. Sosyal bilimlere, sosyal bilimlerin daha önemsiz bir alt alanı olarak smıflandırılagelen bilgi sosyolojisi perspektifinden bakarak, bu krizin mahiyeti hakkında bazı görüşler sunmaya çalışacağım. Bilgi sosyolojisi, sosyal bilimler ondokuzuncu yüzyılda özgül alanlara ayrıldığı için, sosyal bilimlerin meşru bir boyutu sayılmıştır. Scheler ve ardından Mannheim’ın eserleri, genellikle, bilgi sosyolojisi adı verilen belirli bir alanın başlangıcını gösteren eserler olarak kabul edilir. Onlar, bilgi sosyolojisinin özgül alanının ve bu alanın diğer sosyal bilim disiplinleri ile olan ilişkilerinin belirlenmesine katkıda bulundular. Bu düşünürlerin eserleri yayınlandıktan sonra bilgi sosyolojisi, çoğu sosyal bilimci tarafından, sosyal bilimlerin temel meseleleri ile ilgili bir alan olarak değilse bile, normalde bu disiplinlerin kapsamı içinde yer aldığı düşünülen şeyin en azından bir parçası olarak kabul edildi.
Bununla birlikte, nispeten daha kapsamlı bir tanımlamadan hareket edildiği taktirde, bilgi sosyolojisinin kökleri, geçmişe, Scheler ve Mannheim öncesine kadar geri götürülebilir. Marx’m eserlerinin çoğu, genellikle bilgi sosyolojisinin bir versiyonu olarak sınıflandırılır. Modern sosyal bilimlerin “kurucu”su Auguste Comte’un yazıları da bilgi sosyolojisi başlığı altına yerleştirilir. Comte, “bilgi sosyolojisi” terimini kullanmamış olsa da, toplum hakkında bir bilim inşa etme çabası, onun doğru bilgi ile bilgi sosyolojisi için kesin öneme haiz sosyal olarak belirlenen inanç arasında yaptığı bir ayırıma dayanır. Ayrıca sosyal bilim tarihinde, muhtelif başka önde gelen isimlere de —en fazla anılmaya değer olanları Durkheim ve Weber’dir— bilgi sosyolojisinin formüle edilişine katkıda bulundukları için itibar edilir. Bütün bunlar, bilgi sosyolojisinin sosyal bilimlerin birçok alt alanı içinde sıradan bir alan olmadığını, sosyal bilimlerin tarihi ve tanımlanması açısından fiilen temel, hattâ eşsiz bir rolü yerine getirdiğini ortaya koyuyor görünüyor.
Bu rolün ne türden bir rol olduğu, bilgi sosyolojisinin sosyal bilimlerin gelişim tarihi içindeki yerini tanımlamaya çalışmış iki çağdaş yorumcuya başvurularak aydınlatılabilir. Modem sosyal bilimlerin temellerini tartışırken Jeff Bergner, bilgi sosyolojisinin özel bir sosyal bilimsel oluşum (creation) olduğunu belirtir. Felsefî araştırmalardaki epistemolojinin tersine bilgi sosyolojisi, bilmenin mümkünlüğü sorununu “paranteze alır”, başka bir söyleyişle epistemolojik spekülasyonlarla uğraşmaz. Bilgi sosyolojisi, bu yüzden özsel bilgi idealini —yani, Bergner’e göre, bizzat modem sosyal bilimin yapısının engel olduğu bir ideali— kesin bir biçimde reddeder (1981: 130-7). Bergner için bilgi sosyolojisi çağdaş sosyal bilimlerin en önemli başarısızlığını, bilimsel hakikate/doğruya ulaşma başarısızlığını gözler önüne serer. Başka bir yorumcu, A. P. Si- monds da çok farklı bir bağlamda, bilgi sosyolojisinin sosyal bilimler karşısındaki (vis-â-vis) bu özgün yanına işaret eder. Hermeneutiğin bilgi sosyolojisi açısından önemiyle ilgili bir tartışmada şunu söyler:
“Bilgi sosyolojisi, özel bir alan ya da alt disiplin olarak değil, bizzat sosyal bilimin doğası hakkında bir iddia olarak düşünülmelidir”
Bergner’in aksine Simonds’a göre bilgi sosyolojisinin sosyal bilimlerde, bu disiplinlerin temelde hermeneutik görevini belirlediği için olumlu bir rolü vardır.
Bu iki yorumcu, bilgi sosyolojisinin doğası ve onun sosyal bilimlerle ilişkisi konusunda derin farklılıklar içeren görüşlere sahipseler de önemli bir görüş noktasında uzlaşırlar. Her ikisi de, bilgi sosyolojisinin sosyal bilimlerin özüne bir yoldan bağlı olduğunu, yani bu sosyolojinin, bizatihi sosyal bilimler faaliyeti açısından tayin edici bir işlev yerine getirdiğini ileri sürerler. Fakat onlar, bu özün ne olduğu konusunda birbirleriyle uzlaşamazlar. Bilgi sosyolojisi, Bergner’in modem sosyal bilimin açmazı olarak tanımladığı şeyin belirtisidir: modern sosyal bilimin özsel bilgi idealinden vazgeçme ve böylece “arketeknik sosyal bilim” diye adlandırdığı şeyi tesis etmede başarısızlığının belirtisi. Simonds’a göre bilgi sosyolojisinin, sosyal bilimler için merkezî önemde olmasının çok farklı bir nedeni vardır. Bilgi sosyolojisini hermeneutik bir yöntem olarak tanımladığı için, ona göre bu sosyoloji, sosyal bilimlerin, bilimsel hakikat arayışıyla değil, sosyal anlamın yorumuyla meşgul oldukları kabulünü temsil eder.
Elinizdeki kitap, bu ilişkiyi, bilgi sosyolojisi ile sosyal bilimler için temel olan şey arasındaki bu ilişkiyi ayrıntılarıyla ortaya çıkaracaktır. Söz konusu ilişki, adı geçen yorumcuların da işaret ettiği gibi, kendine özgü bir ilişkidir. Bilgi sosyolojisi, sosyal bilimlerin sıradan herhangi bir alt alanı değildir; aksine o, bir bütün olarak bu disiplinler için tayin edici bir öneme sahiptir. Ancak, sosyal bilimler ile bilgi sosyolojisi arasındaki ilişkinin, alanın pratisyenlerinin önemli bir kısmından kabul görmüş tanımının yanlış kurgulandığı ve yapılması gereken şeyin, hem bilgi sosyolojisinin ve hem de bu ilişkinin yeniden tanımlanması olduğu da bir vakıadır. Bergner, bilgi sosyolojisinin özsel bilgi imkânına izin vermediği şeklindeki tezinde hatalıdır. Aksine, geleneksel olarak tanımlanmış şekliyle bilgi sosyolojisi, kaçınılmaz olarak “doğru bilgi”nin mevcudiyetini varsayar. Öte yandan Simonds, bilgi sosyolojisinin, sosyal bilimlerin temelde hermeneutik görevini tarif ettiği tezinde haklıdır. Ancak Simonds bu tezi yeterince temellendirmez. Bilgi sosyolojisinin “bilimsel” değil, aksine “yorumlayıcı” bir çaba olduğunu ilân etmek, sorunun temellerine inmek demek değildir. Hem bilgi sosyolojisi hem de sosyal bilimlere ilişkin radikal bir yeni tanım talep edilmelidir. Ancak bu tanımı formüle etmek için, en başta, sosyal bilimlerle bilgi sosyolojisi arasındaki ilişki konusunda Aydınlanma döneminde geliştirilmiş ilk dönem görüşleri anlama zorunluluğu vardır.