Bilimsel Yönetim Frederic Winslow Taylor
Bilimsel Yönetim Frederic Winslow Taylor
F.W. Taylor (1856-1915) Philadelphia Germantovvn’da varlıklı bir ‘serbest avukatın’ oğlu olarak dünyaya geldi. Kibar bir kültür ve sosyal reform atmosferi içinde yetişen Frederick’in temel tutkuları, ilk dönemlerde spor, mekanik buluşlar ve sadece endüstriyi değil, kro- ket gibi bazı oyunları, plânlama ve bahçe düzenleme biçimini de etkileyen örgütsel verimlilik konularını kapsamaktaydı. O Amerikan sanayi devriminin temel merkezlerinden biri olan Philadelphia’da yetişti ve orada çalıştı.
Taylor’ın hayatı üç temel evreye bölünebilir:
- Midvale Çelik Şirketinde çırak, ekip lideri ve nihayet yüksek mühendis olarak çalıştığı ilk gelişim yılları (1878-89). Taylor bu firmada görevler, ücretler ve endüstriyel disiplini firmanın pik demir çıktısını kişi başına dört kat arttıracak biçimde geliştirmenin yollarını denemiş ve bu konuda farklı yöntemler geliştirmiştir.
[1] Fikirlerini Parça Başı Sistemi (1895) ve Fabrika Yönetimi (1903) gibi eserlerinde yayınlamaya başladığı, aynı zamanda birçok mühendislik ve imalât firmasına danışmanlık yaptığı olgunluk yılları. Taylor fikirlerini Birleşik Devletler’de ilk ‘bilimsel’ olarak yönetilen fabrika Johnstovvn’da büyük ölçüde uygulamaya koyma imkânı bulmuştur.
Tüm zamanını gezici konferans ve seminerlerle ‘bilimsel yöne- tim’i geliştirmeye adadığı emeklilik dönemi. Taylor bu emeklilik döneminde The Boxly Pilgrims’ adlı bir taraftar grubuyla birlikte Harvard İşletme Yönetimi Enstitüsü’nde endüstriyel yönetim dersleri vermiş ve ünlü çalışması ‘Bilimsel Yönetimin İlkeleri’ni (1911) yayımlamıştır
Taylor, yöntemleriyle örgütlü emeğin gücüne meydan okurken oldukça tartışılan bir kişilik haline gelmiş, çoğu insancıl kişiyi hayal kırıklığına uğratmış ve birçok fabrika sahibini rahatsız etmiştir. Taylor verimlilik sistemleri (1911-15) Araştırma Komisyonunun kilit tanıklarından biriydi, ancak aynı zamanda demiryolları gibi alanlardaki kazanılmış haklara karşı saldırılarında İlerleme Hareketine katıldı. Bilimsel Yönetim Hareketinin babası sayılan, Henry Ford ve Herbert Hoo- ver’la birlikte yirminci yüzyılın başlarının teknisyen-felsefeciler üçlüsünün bir üyesini oluşturan Taylor 1915’de öldü. Bir sosyolog olmasa da, Taylor’ın ‘sistemi’ o zamandan beri endüstriyel yönetim ve emek süreci konusundaki sosyolojik tartışmaların temel bir parçası haline geldi.
FİKİR
Bilimsel yönetim fikrinin kaynağı, endüstriyel ve örgütsel etkililik konusundaki çalışmaları ondokuzuncu yüzyıl başında bir fabrika sahipleri ve yönetim teorisyenleri kuşağını etkileyen ve biçimlendiren Frederick Winslow Taylor’ın yazıları ve endüstriyel deneyimleridir.
Bilimsel yönetim Amerikan endüstriyel gelişiminin özel bir döneminde ortaya çıkmıştır. Yüzyıl başında sanayileşme Amerika’da kitlesel üretim tekniklerindeki gelişmeler ve büyük firmaların, hatta çokuluslu şirketlerin ortaya çıkışıyla büyük ölçüde yayılmaktaydı. Ancak işyeri ve fabrika içindeki üretim faaliyetlerinin organizasyonu halen oldukça geleneksel ve plânsızdı ve işçiler günlük iş rutinleri ve iş hızıyla ilgili kararlarda oldukça özgürlerdi. Ücretli işçi çalıştırma ve işten çıkarma gibi stratejik kararlar ustabaşlarına bırakılmıştı. Sonuç büyük bir verimsizlik ve ciddi bir kargaşaydı.
Dolayısıyla, Taylor’ın amacı teknik gelişmeleri firmalara uyarlayacak ve ustabaşının gücünü sona erdirecek ‘bir yönetim devrimi’ yaratmaktı. Bu devrimin temeli:
- işin basit, rutin işlemlere bölünmesi;
- ‘boşa geçen zaman’ı engellemek için her işlemin standartlaştırılması;
- tasarımın uygulamadan, plânlamanın işlemlerden, yönetimin işçiden ayrılması.
Onun tasarladığı sistemin nihaî durumu Bilimsel Yönetimin İlkeleri’ nde (1911) şöyle özetlenir:
Örgütsel
Atölye düzeyindeki değişiklikler, verimlilik ve üretimi maksimuma çıkarmak için devreye sokulan her özel görevin ‘bilimsel’ analizlerine dayanmaktaydı; günümüzde bu uygulamayı ‘zaman ve hareket çalışmaları’ olarak adlandırmaktayız. En etkili araçları, bir görevin yapılma yollarını, dinlenme araları ve uygun işçi gruplarını bulmak için oldukça ayrıntılı deneyler ve süre-ölçme çalışmaları yürütülmüştür. Örneğin çukur kazma veya pik demir küreme gibi temel bazı görevleri analiz etmek, bir beli tutma ve onu kullanmanın en etkin yolunu ve belin en uygun boyutlarını bulmak için Schmidt adında HollandalI bir işçiden yararlanılmıştır. Görevler basitleştirilir ve işçiler en iyi uyum gösterebilecekleri ve yönetim tarafından yazılı hale getirilmiş yönergelerdeki görevleri tam anlamıyla yerine getirebilecek şekilde eğitilmiş kişiler arasından ‘bilimsel’ olarak seçilir. Yapılan işin nitelik ve niceliği ‘sistematik bir denetim’ sistemi ve ‘fonksiyonel liderlik’ sayesinde korunan bir disiplinle sürekli kontrol altındadır.
İdari düzeyde de işbölümü daha fazla özelleştirilmiş ve karar alma süreci daha merkezî hale getirilmiştir. Hem iş sürecinin hem de işgücünün kontrolü yönetime düşüyordu. Artık onlar üretimi, istihdam ve işten çıkarmaları plânlamak, parçalara ayrılmış üretim hattını koordine etmek zorundaydılar. Buradaki bazı yenilikler takımhaneler ve yöntemlerin standart hale getirilmesini, yeni bir muhasebe sistemini ve özelde bağımsız bir plânlama biriminin kurulmasını içeriyordu.
Güdüsel
Taylor, insanı işe güdüleyen birincil faktörün para olduğunu varsaymaktaydı; bu yüzden o, verimlilik ve kaliteyi maksimuma çıkarmak ve işçilerin kendi uyguladığı yöntemlere karşı gösterilebilecekleri direnci aşabilmek için özellikle parça başı iş (yapılan işin miktarına göre ödeme) gibi ücret farklılıkları yaratan teşvik şemaları kullandı.
İdeolojik
Taylor kendi yöntemlerinin endüstriyel verimliliği ve dolayısıyla kâr ve ücretleri büyük ölçüde arttıracağına inanıyordu. Böylece işçiler ve yöneticiler karşılıklı yararları için işbirliği yapmayı öğrenecekler, onun âdil ücret sisteminin haklılığını teslim edecekler, sonuçta endüstrinin iki tarafının çatışma yerine işbirliğini öğrendiği ‘zihinsel’ bir devrim gerçekleşecektir. Bu yüzden o toplu sözleşmelere veya personel çalışmasına çok az ihtiyaç duyulduğunu gördü.
KAVRAMSAL GELİŞİM
F.W. Taylor’ın endüstriyel organizasyonun rasyonelleştirilmesi düşüncesi 1900’lerde Amerika ve Avrupa’daki fabrikaları tamamen etkisi altına alan Bilimsel Yönetim Hareketi’nin felsefî temeli haline geldi. Bu düşünce, Henry Ford tarafından uygulamaya konulan montaj bandı üretim yöntemlerini bile etkiledi, hatta Lenin bu yönetim tarzını sosyalist bir toplum için gerekli zenginliğin yaratılmasında en önemli araç olarak ilân etti. Sadece birkaç fabrika yöneticisi Taylor’ın sistemini bütünüyle uygulasa bile, onun zaman ve hareket çalışmaları gibi bazı fikirleri tüm endüstriyel organizasyonları etkisi altına aldı ve yönetime üretim süreci üzerindeki kontrol ihtiyaçlarını yeniden gündeme getirebilmesi için gerek duyduğu ‘bilimsel’ bir gerekçe sağladı. David Nelson’a göre (1980), Taylor, “endüstriyel yönetimi ve daha sınırlı ölçüde 1870’ler ve I. Dünya Savaşı arasındaki sanayi top- lumunu dönüştürmeye yardımcı olmuştur”.
Bununla beraber, Taylor’ın sistemi iki temel düzeyde kapsamlı ve özellikle keskin bir eleştiriye uğramıştır:
- İnsanı işe güdüleyen temel faktörün para olduğu ve işçilerin esasında bağımsız bireyler olarak hareket ettikleri varsayımları 1920’lerde Elton Mayo’nun ünlü Havvthorne deneyleriyle ciddi olarak çürütülmüştür. Bu çalışmalar, ironik olarak, öncelikle Chicago’daki bir fabrikada bilimsel yönetim metotlarını uygulayarak verimliliği arttırma amacıyla tasarlanmıştı. Bu çalışmaların sonuçları şunu gösterdi: işçiler yönetim tarafından biraz ilgi gösterildiğinde buna çok iyi tepkiler vermektedirler ve bir işçinin verimliliğinde etkili olan faktör para değil onun çalışma grubudur ve işçi gerçekte onlar tarafından dışlanmaktan korkar. Bu bulgular İnsan İlişkileri Yönetimi Okulu’nun düşüncelerine temel teşkil eder ve işçilerin ekonomik gereksinimleri kadar sosyal gereksinimlerini, çalışma grubunun, iyi bir iletişimin ve endüstriyel ilişkilerin önemini vurgular. Bu son okul personel yönetimi, işi zenginleştirme projeleri ve işçi katılımı -‘insanca’ ilişkiler içinde bir endüstriyel yönetim- gibi fikirleri uygulamaya sokmuştur.
- Taylor’ın endüstriyel uyumu arttıracağını öne sürdüğü yöntemler Amerikalı Marksistlerden Harry Braverman tarafından (bkz. Vasıfsızlaşma) şiddetle eleştirildi. Braverman, bilimsel yönetim tekniklerinin iş deneyimini zenginleştirmekten uzak, modern işçiyi vasıfsızlaştırıcı, alçaltıcı ve robotlaştırıcı, onu niteliklerinden, bilgi ve özerkliğinden yoksunlaştırıcı bir etkiye sahip olduğunu, dolayısıyla işçiyi ‘bir çarkın dişlisi’, makinenin basit bir uzantısı düzeyine indirgediğini öne sürer. Onun nazarında, böyle bir sistemin temel özelliği (ve işverenler açısından asıl cazibe noktası), verimliliği arttırması değil, zihinsel ve bedensel işin, yönetim kademesi ve işçilerin, özellikle tasarım ve uygulamanın birbirinden ayrılmasının yarattığı İdarî kontroldeki artıştır. Yönetim artık emek sürecinin toplam kontrolünü içeren uzmanlaşmış (belirli bir konuya odaklanmış) bir eylemdir, çünkü işçilerin özel bir görevle (veya işle) ilişkili bütün bilgilere ulaşma imkanları ellerinden alınmıştır. Bu yüzden, sıradan bir fabrika işçisinin artık sürekli kontrol altında tutulması ve kolaylıkla yer değiştirebilmesi için sadece birkaç vasfa sahip olması yeterlidir. İşçi vasıfsızlaştırılmış ve güçsüzleştirilmiştir. Bilimsel yönetim tekniklerinin tüm çalışma biçimlerine, ofisler ve atölyelere yayılmasıyla, der Braverman, işçi sınıfı genellikle makinenin gerçekleştirdiği yoğun bir denetim, sömürü ve yer değiştirmeye daha açık hale gelmiştir. Bu durumda bilimsel yönetim, sınıfsal kontrolün bir aracı, kapitalist bir toplumun yönetimindeki en önemli silâhlardan biri ve ‘bilim görüntüsü altında bir hareket’tir.
Nitekim, bilimsel yönetim işletme yönetimi kadar çalışma sosyolojisindeki temel fikirlerden biri olmuştur ve hâlâ yabancılaşma, zengin işçiler ve sınıfsal kontrol gibi farklı konulardaki hararetli tartışmaların odağında yer almaktadır. Bütün bunlara rağmen, pratikte bilimsel yönetimin ilkeleri nadiren tamamen uygulanmıştır. Bu teori İngiltere ve Avrupa’daki fabrikalardaki iş pratiklerinden ziyade Amerikan fabrikalarındaki iş pratikleri üzerine bir düşüncedir. Modern endüstriyel pratikler, terk etmeseler bile, Taylor’ın ilkelerini değişikliğe uğratmışlardır (Bkz. Post-Fordizm).