Busiri Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi
Ebû Abdillâh Şerefüddîn Muhammed b. Saîd b. Hammâd b. Muhsin el-Bûsîrî (ö. 695/1296 [?]) Hz. Peygamber için yazdığı kasidelerle üne kavuşan şair.
1 Şevval 608’de {7 Mart 1212) Yukarı Mısır’da Behnesâ şehrine bağlı Behşim’de doğdu. Kaynaklara göre Berberi asıllı olup Fas’taki Hammâd Kalesi’nde Habnunoğullan diye tanınan bir aileden gelmektedir. Nisbelerinden birinin Sanhâcî olması da onun aslen Mağribli olduğunu göstermektedir.
Babası tarafından Büsîrli olduğu için Bûsîrî, annesi tarafından da Delâslı olduğu için Delâsî nisbeleriyle anılmaktadır. Bazan da bu iki kelimenin birleşmesiyle meydana gelen Delâsîrî nisbesini kullanır.
Ailesiyle birlikte Delâs’a yerleşen Bûsîri’nin gençlik yıllan burada geçti. Tahsili hakkında ayrıntılı bilgi yoksa da geleneğe göre o da ilk öğrenimi sırasında Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemiş olmalıdır. Daha sonra Kahire’ye giderek Şeyh Abdüzzâhir Mescidi’ndeki derslere katıldı. Burada İslâmî ilimlerin yanı sıra dil ve edebiyat tahsil etti. Özellikle hadis ve siyerle meşgul oldu. Yahudi ve hiristiyanlara karşı yazdığı reddiyelerden onun Tevrat ve İndileri incelediği anlaşılmaktadır. Kendisine hisbe teşkilâtında görev verilmek istendiyse de, “Ben çarşı pazar İşlerinden anlamam” diyerek kabul etmedi. Bir müddet vezir Zeyneddin Ya’küb b. Zübeyr’in yanında çalıştı, fakat hâmisi bu görevden alınınca (1261) Bilbîs’e gitmek zorunda kaldı. Orada kendisine maliye işlerinde kâtiplik ve muhasiplik görevi verildi. 1265’de adliye teşkilâtında bazı değişiklikler yapan el-Melikü’z-Zâhir I. Baybars’a yazdığı bir kasideden onun bu tarihte Kahire’de bulunduğu, dolayısıyla Bilbîs’teki görevinin uzun sürmediği anlaşılmaktadır. Yine bu dönemde küçük yaştaki çocuklann Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup ezberlemeleri için Kahire’de bir mektep (küttâb) açtığını, fakat beklediği ilgiyi göremediği için burayı kapatarak el-Mahalle şehrine gittiğini şiirlerinden anlamak mümkündür. Bûsîrî, dönemin valisi tarafından kendisine bağlanan aylığın hıristiyan memurlarca kasten geç ödendiğini, hatta bazan aylar geçtiği halde ödeme yapılmadığını şiirlerinde anlatır ve bu sebeple olanları acı bir şekilde hicveder. el-Mahalle’de bulunduğu sırada bacağının kırıldığı ve bundan sonra Sehâ’ya gittiği yine şiirlerinden anlaşılmaktadır. Her ne kadar Brockelmann Bûsîri”nin on yıl Kudüs’te yaşadığını, sonra Medine’ye, oradan da Mekke’ye giderek on üç yıl orada ikamet ettiğini ve bu süre zarfında Kur’ân-ı Kerîm öğretimiyle meşgul olduğunu söylüyorsa da klasik kaynaklarda bu bilgiler mevcut değildir.
Bûsîrrnin Şâzelî tarikatının kurucusu Ebü’l-Hasan eş-Şâzeli’ye intisap ettiği bilinmektedir. Nitekim şeyhin ölümü üzerine yerine geçen Ebü’l-Abbas Ahmed el-Mürsfye hitaben yazdığı 142 beyitlik “dâl” redifii bir mersiyede onun zamanın kutbu ve imamı olduğunu söyler. Hatta ünlü mutasavvıf İbn Atâullah el-İskenderî ile birlikte şeyhin en gözde müridi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak İbn Atâullah ilâhî aşk temasını işlerken Bûsîrî Peygamber sevgisini terennüm ediyordu.
Kısa boylu olan ve zayıf nahif bir bünyeye sahip bulunan Bûsîrînin hayatı sıkıntılar içinde geçmiştir. Gerek çocuklarının çok ve karısının hırçın oluşu, gerekse mesai arkadaşlarının yolsuzlukları onun için daima huzursuzluk kaynağı olmuştur. Hak söz konusu olunca son derece titizlik gösteren şair bu anlayışından ötürü uzun süre aynı işte kalama-mıştır. Hayatının sonlarına doğru felç olan Bûsîrî, rivayete göre Hz. Peygamber için yazdığı bir kaside sayesinde bu hastalıktan kurtulmuş ve uzunca bir ömürden sonra seksen küsur yaşlarında İskenderiye’de vefat etmiştir. Ölüm tarihi kaynaklarda farklı olarak yer almaktadır. Meselâ İbn Şâkir el-Kütübfye göre 696 (1296-97), Süyûti’ye göre 695 (1295-96), Kâtib Çelebi’ye göre ise 694’tür (1294-95). Her ne kadar Makrîzî onun Kahire’deki Mansûri Hastahanesi’nde Öldüğünü, ayrıca Mağribli bir seyyah olan Ayyaşı de 1073’te (1662-63) Kahire’de İmam Şafiî’nin kabrine yakın bir yerde Bûsîrrnin mezarını ziyaret ettiğini söylüyorsa da bu doğru değildir. Çünkü onun kabri İskenderiye’de sahile yakın, kendi adıyla anılan caminin içindeki sağ maksurededir. Herhalde adı geçen müellifler 598’de (1201) ölen Ebü’l-Kâsım Hibetullah b. Ali el-Ensârî el-Hazrecî el-Manastırî ile BûsnTyi birbirine karıştırmışlardır. Çünkü Hibetullah, el-Manastırî nisbesiyle anıldığı gibi el-Bûsîrî nis-besiyle de anılmaktadır.
Eserleri
Bûsîrî’nin eserlerinin tamamına yakını manzum olup çoğu Hz. Peygamber hakkında yazılan kasidelerden İbarettir. Şiirleri yapı ve üslûp bakımından son derece sağlam ve liriktir. Edebiyat tarihçileri, onun şiirlerinin çağdaşları olan Yahya b. Abdülazîm el-Çezzâr (ö. 679/1280) ile Ömer b. Muhammed el-Verrâk’ın (ö. 695/1290) şiirlerinden daha mükemmel olduğunu söylerler.
1- Kasidetü’l-bürde. Samimi bir Peygamber âşığı olan Bûsîrîyi şöhretin zirvesine ulaştıran şiiri, hayatının sonlarına doğru felçli olduğu bir sırada yazdığı rivayet edilen bu kasidedir. 160 beyitten ibaret olan ve bir çok defa basılan kasideye şair el-Kevâkibü’d-dürriyye fî medhi hayri’l-beriyye adını verdiği halde sonradan Kasîdetü’l-bürde olarak üne kavuşmuştur.
2- Dîvânü’l-Bûşîri. Bûsîrî aslında şiirlerini bir divanda toplamış değildir. İslâmî edebiyatta onun Kasîdetü’l-bürde ile el-Kasîdetül-hemziyye’sinm dışında kalan şiirlerine pek önem verilmediği anlaşılmaktadır. Dârü’l- kütübi’l – Mısriyye’de bulunan sonraki bir döneme ait divanın iki nüshası Bûsîrrnin bütün şiirlerini içermemektedir. Muhammed Seyyid Kîlânî divan üzerinde bir mastır tezi hazırlamış ve başka kaynaklardan bulabildiği şiirleri de ilâve ederek eseri yayımlamıştır.
3- el-Kasîdetü’l-hemziyye” fî medhi’n-nebeviyye. Kasîdetü’l-bürde’den sonra şairin en meşhur eseri olan 435 beyitlik bu kasidenin diğer adı Ömmü’l-kura fî medhi hayri’l-verâ”dır. Kaside gerek müstakil olarak gerekse şiir mecmuaları içinde birçok defa basılmıştır.
4- Zuhrü’l-mecâd fî vezni Bânet Sucâd. 204 beyitten oluşan bu kaside meşhur şair Kâ’b b. Züheyr’in “lâm” redifii kasidesine nazîre olarak yazılmıştır.
5- el-Muhrec ve’l-merdûd ale’n- nasârâ ve’l-yehûd. Yahudilik ve Hıristiyanlığa reddiye olarak yazılan 284 beyitlik bu kasidede şair, şiirle ifade edilmesi güç olan meseleleri nesir halinde yazarak aralara serpiştirdiğinden bu eser nazım-nesir karışımı olup başarılı bir reddiye sayılmaktadır.
6- el-Ka-sîdetü’l-mudariyye ü’ş-şalâli calâ hayri’l-beriyye. Otuz dokuz beyitten ibaret olan bu kasideye hemen hemen bütün evrâd mecmualarında rastlamak mümkündür.
7- Takdîsü’l-Harem min tednîsi’d-da-rem. Doksan sekiz beyitten oluşan bu kaside, 1256’da Medîne-i Münevvere’de çıkan ve Ravza-i Mutahhara ile Hücre-i Saâdet’in yanmasına sebep olan yangın dolayısıyla yazılmıştır. Şair bu kasidesini Ümmü’n-nâreyn künyesiyle de anmaktadır. Bûsîrî’nin ayrıca el-Kaşîdetü’1-hamriy-ye, et-Tevessül bi’l-Kur’ân, el-Kasî-detül-Yâ3iyye, el-Lâmiyye îî medhi’n-nebeviyye, el-Lâmiyyetü’1-ûlâ adlı eserleri de vardır.
Bunlardan başka devlet büyüklerine yazdığı kasideleri ve o dönemde Mısır’daki sosyal ve ahlâkî hayatı eleştirdiği birçok şiiri bulunmaktadır.