Sosyoloji

Tıp Tarihi

Faik Çelik – Hekimliğin
Seyir Defteri

İnsancıl Bir Tıp ve İyi Hekimlik İçin

Hekimlik bir sanat,

Hekimliğin ve hekimlerin toplumda daha yakından tanınması,
bilinmesi, anlaşılması gerekiyor.

Tıbbın insan odaklı bir bilim, hekimliğin de insanlığa
adanmış bir sanat olduğu gerçeği karşısında büyü bozulmakta,

Hastalar ise bu gelişmelerin kendilerini gittikçe bir makine
ya da ticari nesne konumuna getirmesinden dolayı huzursuzluk duymakta,

Geleceğe daha umutlu bakabilmek adına,

Bilim-felsefe-sanat üçgeni içinde kalarak, hekimlik ve tıp
tarihindeki gelişmeleri ve yaşananları sorgulayıcı ancak düşündürücü bir
anlatımla hatırlatmayı yararlı buluyorum. Hekimliğin Seyir Defteri böyle bir
düşünce ürünü olarak yazıldı. (IX)

Tıbbın sacayağını bilim, sanat ve etik oluşturur. (s. 11)

Tıp mesleğinin üstünde yükseldiği iki tarihsel temel vardır;
hümanizm ve bilimsellik. (s. 12)

“Bilim ve sanattır cerrahi. Bilimin itici gücü akıl, sanatın
itici gücü duygudur. Cerrahi bu iki gücün dengede olmasını gerektirir. Bu denge
bir kişilik oluşturur. Cerrahın kişiliğidir bu.” Hüsnü Göksel (s. 13)

Tıbbın ilk uygulamaları doğa karşısındaki zayıflıkların din
ile yenilmeye çalışılmasıdır. (s. 15)

Süheyl Ünver ilk kez 1937’de Çankırı Darüşşifa’sında, taş
üzerinde bulunan bir çifte yılanı hekimliğin sembolü olarak önermiştir. Bizde
hemen kabul gören bu öneri, 1956’da Dünya Tıp Cemiyeti tarafından tıbbın ve
hekimliğin sembolü olarak kabul etmiştir. (s. 21)

Mezopotamya’da tıp tapınaklara bağlı okullarda öğretilirdi.
Ashipu denen büyücü-tıp adamı hangi tanrı veya kötü ruhun hastalığa sebep
olduğunu saptamaktaydı.

Mezopotamya tıbbı, kan dolaşımının merkezi kabul edilen
karaciğere özel bir önem vermiştir.

Sümerce’de doktora suları tanıyan adam anlamında A-Zu
denmekteydi.

Yağları tanıyan hekimlere İA-Zu

Kadın hekimlere de Sol A-Zu denirdi. (s. 23)

Hammurabi Kanunları’ndaki 282 maddeden 10 tanesi cerrahların
alacakları ücretler ve hata yaptıklarında çarptırılacakları cezalara aittir.
(s. 25)

İmhotep, Mısır’da hekimliğin tanrısı kabul edilir. O aslında
mimar ve devlet adamıdır. Yazdığı Hermetika adıyla bilinen Corpus Hermeticum
adlı 42 kitabın son 6 tanesi tıpla ilgilidir.

Tıp sözcüğünün de Mısır’da hekimlik alanında en gelişmiş
kent olan Teb şehrinden geldiği kabul edilir. (s. 27)

Elbers Papirüsleri, tamamı tıpla ilgilidir. 700 büyü formülü
içerir. M.Ö. 1553-1550 yıllarına aittir. (s. 28)

Eski İbraniler’de On Emir’e uyulduğu sürece hastalık olmaz
diye düşünülürdü. (s. 31)

Doktor için Eski Anadolu ve Helen’de “iatros”, Roma’da ise
“medici” terimleri kullanılırdı. (s. 35)

M.Ö. 5. yüzyılda Hint tıbbının zirvesi Brahmanik Dönem
başlar. İki büyük Hint doktoru Charaka ve Susruta bu dönemde yaşamıştır.

Charaka’nın yazdığı Charaka Samhita, 8 kitaptan oluşur. Hoca
öğrenci diyaloglarını içerir.

Susruta Samhita ise insan anatomisi ile ilgili bilgiler
içeren cerrahi bir kitaptır.

“Cerrahi, bir kanadı bilim, bir kanadı sanat olan kuşa
benzer, kanatlarından biri olmazsa uçamaz.” Susruta (s. 37)

Eski Çin’de imparatorlar bizzat tıpla ilgilenmişlerdir.

Çin tıbbı insanı bütünsel bir varlık olarak ele alır,
dünyadan soyutlamaz. Sağlığı Yin ve Yang arasındaki dengeye
dayandırmaktadırlar.

Çin tıbbında 5 unsur vardır.

Beş temel heyecan beş temel organla ilişkilendirilmiştir.
Aşırı sinirlilik karaciğere, aşırı mutluluk kalbe, aşırı meditasyon dalağa,
aşırı üzüntü ve aşırı korku böbreklere zarar verir inancı geçerlidir.

Sarı İmparator olarak bilinen Huang Ti, eski Çin’in en büyük
tıp çalışması olan Nei Ching’i yazmıştır. (s. 39-40)

Hipokrat Yemini’nde deontolojik ilkeler vurgulanmaktadır.
Yeminde erkek egemen söylem dikkat çeker. Hocalar ve onların yakınlarına
yönelik ayrımcılık denebilecek yaklaşımlar göze çarpar. (s. 63)

Efesli Soranus (M.S. 98-138)ilk kadın hastalıkları
doktorudur.

Eski Roma’da hekimlere yönelik yergi ve taşlamalar dikkat
çeker.

Normal doğum dışında, bebeğin karın açılıp rahimden
çıkarılması işlemine, konuyla ilgili kanunlar çıkaran Sezar’dan dolayı sezaryen
denmektedir. Bu terimin Sezar’ın doğumuyla ilgisi yoktur.

Galen, 131 yılında Bergama’da doğmuştur. İlaçları kendisi
hazırladığı için eczacılığın babası olarak tanınır. Anatomi Üzerine 16 cilt,
İnsan Bölümlerinin Kullanımı Üzerine 17 ciltlik büyük eserleridir. (s. 72)

Erasistratus, Suriye Kralı Selevkos Nikator’un oğlu Antikos’un
hastalığının organik değil ruhsal olduğunu anlayarak tarihte kayıtlara geçmiş
ilk psikosomatik hastalık teşhisini koyan hekim olmuştur. (s. 74)

Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde kiliseler doktorları
reddetmiştir. (s. 77)

Avrupa’da cüzzamla birlikte, en eski ve ünlü revirler cüzzam
evleri olarak kurulmuştur. (s. 85)

Cüzzamlı insanların toplumla ilişkisi tamamen kesilirdi.

7. yüzyılda Salerno’da kurulan tıp okulu hekimliğin evrensel
bir meslek olarak algılanmasına katkı yapmıştır.

Salerno’dan yetişen hekimler kendilerine medicus yerine
physicus demişlerdir. (s. 91)

Zekariya Ziya, eserlerinde Hipokrat pratiği ile Galen’in
teorilerini birleştirmiştir.

İbn-i Sina

El-Kanun adlı eseri doğu ve batı hekimliğine altı yüz yıl
boyunca hükmetmiştir.

Koruyucu sağlık bilimine büyük katkıları olmuştur.

Sağlık için üç temel öğe: beden eğitimi, beslenme ve uyku…
(s. 95)

“Doktorun kişiliği hastanın iyileşmesinde bütün ilaçlardan
daha etkilidir.” Paracelsus

Tıptaki şarlatanların ortak yönü umut bezirgânlığı yapmalarıdır.
(s. 115)

Modern tıp, insanı makine olarak görür.

Hastalara isimleriyle değil vizite kâğıdındaki kodlarıyla
seslenir.

Modern tıp, Uluslararası Tıp Tekeli diye nitelenebilecek
finans kartelinin buyruğuna girmiştir. Bunun bir uzantısı olarak yapay
hastalıklar / moda hastalıklar dönemi başlamıştır.

Hasta artık bir müşteridir. (s. 143)

Hastalıklı topluma doğru

Hekimler indirgemeci yaklaşımla, geneli gözden kaçırıyorlar.
Resmin bütününü görmüyor, detaylara gömülüyorlar.

Geneli bilmeden özeli bilen hekimler çoğalıyor. (s. 144)

Ivan İllich,

“Tıp kurumu sağlık için büyük bir tehdit haline gelmiştir.”

Hekimden kaynaklanan hastalıklar.

Sanayi toplumu hastalık yapıcıdır. …hasta ederek çürüttüğü
hayatlara, protez çözümler üretir.

Doktorlar, hastaların anlamadığı bir dil konuşarak onları
savunmasız bırakır. Hastaların kendilerine olan bağımlılıklarını arttırırlar. (s.
151)

Doktorların teşhis ve kararları sağlığı değil, hastalığı
ortaya çıkarmaya yöneliktir
. (s. 152)

Tıp geleneğinin en eski ve temel unsuru hasta-hekim
ilişkisidir.

Dönem dönem, hekimler bilgisini hasta üzerinde güç ve
otorite olarak kullanmışlardır.

Hastalarıyla iyi iletişim kuran doktorun başı ağrımaz.

İ l e t i ş i m

Sağlık dili farklıdır.

Hastanın hekime güven duyması…

Doktorlar teknolojinin hümanizmayı alt etmesine seyirci
kalmamalı… (s. 167)

Doktor, hastası için kaygı duymalı,

Edebiyatta doktorlar,

Çehov, Bulgakov, Celine, Arthur Conan Doyle (önce pratisyen
sonra da göz umanı olarak çalıştı, para kazamayınca dedektif romanları yazmaya
başladı)…

Hekim, anlamı itibarıyla, doğruyu yanlıştan ayırabilen kişi
anlamlarında kullanılır. (s. 183-184)

Kitapta 122 resim ve şekil kullanılmış.

Deomed

İstanbul, 2013

İlgili Makaleler