Sosyoloji

Rollo May – Özgürlük ve Kader

Rollo May – Özgürlük ve Kader

Siyasal özgürlük gerçekten kutsanmaya değer.

Ancak, ulusu meydana getiren bireylerin içsel kişisel
özgürlüğüne sıkıca bağlı olmayan hiçbir siyasal özgürlük, geçerli kurallara
harfi harfine uyanların ulusunda özgürlük ve robotlar tarafından inşa edilmiş
hiçbir özgür ulus yoktur. (s. 5)

…yaptığının bilincinde olma özgürlüğü, bizleri insan olarak
ayırt eden niteliktir.

Özgürlük, hedeflerimizle nasıl ilişki kurduğumuzdur ve kader
de ancak biz özgürlüğe sahip olduğumuz için belirleyicidir. (s. 6)

Özgürlüğün doğası nedir?

Onun doğası belirli değildir. İşlevi doğasını değiştirmek,
herhangi bir anda olduğundan başka bir şey olmaktadır. (s. 10)

Özgürlük olmaksızın

Hiçbir değer yoktur.

Değerlerin feda edildiği bu çağda, kendimizi toparlamamız
–eğer bunu başarmak zorundaysak- bütün değerlerin kaynağı olan bu şeyle,
özgürlüğe ulaşmamıza bağlıdır. (s. 11)

Varoluş ancak özgürlük içinde gerçektir…

Özgür olmak, kendin olmaktır. (s. 14)

Özgür olan, insan varlığının bütünüdür, irade gibi bir
parçası değil. (s. 16)

Özgürlük, olanaktır.

İngilizcedeki possibility
(olasılık) sözcüğü Latince posse
“yetenekli olmak” sözünden gelir ki, bu aynı zamanda power (kuvvet) sözünün de orijinal köküdür. Böylece, dünya
parlamentolarında sonu gelmez tartışmalara yol açan, sayısız savaş alanında
dövüşülen ve kan yitirilen uzun ve dolambaçlı ilişki, kudret ve özgürlük
arasındaki başlar. (s. 17)

Özgürlük daima “mümkün olan”la ilgilidir, bu da özgürlüğe
esnekliğini, çekiciliğini ve tehlikelerini verir. (s. 18)

Özgürlük, sadece yitirilecek şeyi olmamanın öbür adıdır. (s.
19)

Özgürlüğümüzü teslim etmenin bedeli

Özgürlük için “gelişme gereksinimi” ve “yaşamda kalmanın da
gereksinimi” diyor (Commager). İç özgürlüğümüzü yitirirse, onunla birlikte
insanları robotlardan ve bilgisayarlardan ayıran özellikler olan kendimizi
yönetme ve otonomimizi de yitiririz. (s. 24)

Özgürlük canlılığını kadere, kader de önemini özgürlüğe
borçludur.

Akıl sağlığı hareketinin amacı

Anksiyetesiz yaşamak

Nükleer radyasyonun bulunduğu bir dünyada anksiyetesiz
yaşamak… (s. 28)

Akıl sağlığının tanımı, felç edici anksiyete olmaksızın
yaşamak, ama yaşamsal varoluşun uyarıcısı bir enerji kaynağı ve yaşam
zenginliği olarak anksiyetenin olması şeklinde değiştirilmelidir. (s. 29)

Psikanaliz

Kişinin özgürlüğü deneyimini arttırmak için kaderin
farkındalığını arttırma yöntemidir. (s. 35)

Geçmiş değiştirilemez, sadece onaylanabilir ve ondan
öğrenilebilir. (s. 50)

Kader kavramı öfkenin yaşanmasını gerekli kılar. Hiç
öfkelenmeyen bir kişi, emin olunuz ki kaderle hiç yüzleşmemektedir. Kişi
kaderle yüzleşince, içinde öfke otomatik olarak ama bir güç şeklinde yükselir.
(s. 66)

Keder, yalnız başına dünyaya bırakılmış olmanın yasıdır.

Yalnızlık bir bağlamda dürüstlüktür. Dürüstlükle kendinizi
genel kitleden ayırır, konformizmden kurtulursunuz. Dürüst olmak, kendinizi
bireyleştirmek bakımından yalnız olmaktır. (s. 68/69)

Kendine karşı dürüst olmaya cesaret edersen yalnız kalırsın.
(s. 69)

…özgür olduğunuzdan emin olduğunuz an onu yitirmiş olursunuz.

Kendimizi daima özgürlüğün ne olduğundan çok ne olmadığını
tarif ederken buluyoruz.

Özgürlük sıklıkla ve ısrarla negatif bir özellik olarak
anlaşılır.

Onu en yoğun şekilde yitirdikten sonra hissederiz. (s.
73/74)

İnsan istiklal olmadan yaşayabilir ama özgürlük olmadan
yaşayamaz. (s. 79)

Paradoks esastır.

İnsan toplumu için özgürlükten daha tahammül edilemez bir
şey yoktur. (s. 95)

Bizleri kölen yap, ama bizleri besle

Picasso’nun söylemeye meraklı olduğu gibi, her yaratma
işleminden önce bir tahrip işlemi gelir. (s. 101)

Serbest bırakılmış olan bir insan henüz serbest değildir.
(s. 105)

Özgürlük bir son değil bir başlangıç ve bir süreçtir.
Özgürlük hiçbir zaman statik değildir, hiçbir zaman bir defada kazanılmaz ve bu
temel özgürlük her eylemde yeniden sağlamlaştırılması gereken bir iç durumdur.
(s. 106)

Batı dünyasında bizler özgürlüğü bireysel bir kendini
anlatım olarak yaşarız. Doğu’da ise özgürlük katılım olarak yaşanır. (s. 107)

Doğu toplumlarında özgürlük geleneklerle sağlanır. (s. 108)

Her birimizin özgürlüğü, kaderimizle yüzleşmemiz ve onunla
ilişki içinde yaşamamızın derecesiyle doğru orantılıdır. (s. 122)

İnsanın kaderiyle bağlantı kurmada çeşitli yolları vardır.
Bunlardan birisi onunla işbirliği yapmaktır.

Bir başka yol kişinin kaderinin farkında olması ve onu kabul
etmesidir.

Üçüncü yol kendi kaderine angaje olması. Dördüncü yol ise
kişinin kaderini doğrudan doğruya karşılaması ve ona meydan okumasıdır. Beşinci
ve en aktif tepki, kişinin kaderle çarpışması ve ona isyan etmesidir. (s. 124/125)

…her şeyi istediğimiz herhangi bir zamanda
değiştirebileceğimize inanma eğilimi,

Psikoterapiyle ya da tarikatlarla yaşamlarımızı ve
kişiliklerimizi bir hafta sonunda yeniden yapabileceğimize/inşa edebileceğimize
inanma eğilimi, yalnızca yaşamın kavranması değil aynı zamanda ona karşı
yapılan bir saygısızlıktır. (s. 128)

Eğer kaderin gücünü algılamak istiyorsak, olumsuz talih
unsuruyla olumlu kader unsurunu bir arada tutmayı kabul etmeliyiz.

Kader ve özgürlük bir paradoks, bir diyalektik ilişki oluştururlar.
(s. 130)

Özgürlük hiçbir zaman kaderin olmaması demek değildir.
Karşılaşılacak kader olmasa, ölüm, hastalık… …olmasa biz hiçbir zaman herhangi
bir özgürlük geliştiremezdik. (s. 131)

Kibir, kişinin kaderi kabul etmesinin reddidir. Bu, kişinin
büyük eylemleri kendi başına yaptığına olan inancıdır. (s. 137)

Ölümsüzlüğü canlandırabilmek için ölümlülük sağlanmalıdır.
(s. 141)

Ölüm karşısında, ölümün basit ve kolay olduğu inancıyla
direniyorsak, yaşam tatsız ve boş olur ve özgürlük kavramı anlamını yitirir.
(s. 143)

Yaşam…

Hepsi çok küçüktür.

“İnsanlar, bir şeye zıt olanın aynı zamanda özdeş olduğunu
kavramazlar.” Herakleitos (s. 147)

Ne kadar yükseğe gidebilirsek o kadar düşebiliriz de. (s.
165)

Eğer bizden farklı olan ama benzeri görülmemiş vahşet
olanaklarına sahip bir dünyada bir arada varolmak zorunda olduğumuz diğerlerine
merhamet ve empati duymak zorundaysak, kendi kaderimizle uzlaşmak esastır. (s.
166)

“Olaylar kendi yollarında ilerler, iyi değildir onlara
kızmamız” Euripides

Özgürlüğün ilk işi onu seçmektir. (William James)

Dış dünyayı istediğimiz gibi değiştiremediğimize göre iç
dünyayı değiştirebilir miyiz? (s. 183)

Christopher Lasch, narsistik kişiyi şöyle tanımlıyor;
Geçmişin hurafelerinden kurtulmuş olarak o kendi var oluşunun gerçekliğinden
bile kuşku duyar. Yüzeysel olarak rahat ve hoşgörülüdür, ırkçı ve etnik saflık
dogmalarında fayda görmez ama aynı zamanda grup sadakati güvencesini de
kaybetmiştir.

Cinsel yönelişleri püriten olmaktan çok serbestçidir, gene
de kadim tabularadn arınmış olması cinsel bir huzur getirmemiştir.

Onanma ve alkışlanma ihtiyacında şiddetle rekabetçidir,
ustalığa güvenmez çünkü onu bilinçaltından gem vurulmuş tahripkârlıkla
bağlantılandırır.

Anti-sosyal dürtüleri derinlemesine barındırırken işbirliği
ve takım çalışmasını över. Kural ve düzenlemelere saygıyı, bunların kendisine
uygulanmayacağına gizliden inanarak göklere çıkarır. İsteklerinin hiç sınırı
olmayan bir aç gözlüdür.

…derhal ödüllenme ister ve durmak bilmez, sürekli doyumsuz
ihtiras halindedir. (s. 185/186)

Narsisizm, kendini sevme şeklinde gizlenmiş bir kendinden
nefrettir. (Clint Weyand)

Yeni-Narsisizm beraberinde (…) gerçekliğe güvenmemeyi de
getirdi.

“Gerçeklik, gün geçtikçe bize kameralarla gösterilen şey
olmaya başladı.” (Susan Sontag)

Oynadığımız Kafkavari bir oyundur. (s. 191)

Yeni-narsisizmde kuvvetli bir öfke ve intikam motifi
bulunduğu da gerçektir.

Çocukken öğrendiklerimiz sahteye dönüşüyor.

Bir başkasını sevmek denilen şeyle “kendini sevmek” iki
farklı şeydir. Bir başka kimseye duyulan sevgi; birbirini güçlendiren,
birbirini canlandıran, birbirlerinin farklılıklarına katkıda bulunan, (…) iki
ayrı varlığı birleştirmeye yönelik arzudur. Esas olan o halde, iki farklı
varlığı kombine etmektir.

Kendinden nefret edersen başkasını sevemezsin.

Bunun tersi, kendini seversen otomatik olarak öbürlerini de
seversin, doğru değildir. (s. 196/197)

Yabancılarla seks, seksi yakınlıktan ayırabilmenin en iyi
garantisi…

Yakınlaşma olmadan seks yapmanın bir ideal

Olmasının narsisizmin bir dışavurumu olduğuna, (yakınlıktan
korku olduğuna) inanıyorum. (s. 199)

Yakınlık, iki insan arasında yalnız bedenlerini değil, aynı
zamanda umutlarını, korkularını ve arzularını da paylaşmaktır. (s. 200)

Bir yaşam tarzı olarak yakınlık olamadan seks, efsanedeki
Echo’da öngörüldüğü gibi, darılma ve öç almaya motive olur. Narcisus kendini
hançerleyerek mahveder ama biz kendimizi, hayati parçalarımızın uzun ve
tüketici bir ampütasyonuyla yok ederiz. (s. 212)

Ruhun işitmesi bir yetiyle, kulakla ya da zihinle sınırlı
değildir. Bu yüzden bütün yetilerin boşluğunu gerektirir. Ve yetiler boş olunca
bütün varlıklar dinler. O zaman asla kulağınızla duymadığınız ya da zihninizle
anlayamadığınız tam önünüzde olan şeyin doğrudan yakalanması söz konusu olur. (Thomas
Merton) (s. 215)

Şiir

Kelimeler arasındaki boşluklardır.

Ebedi anksiyete özgür insanın kaderidir.

Sessizlikten hangi şeytanın çıkacağını kim bilebilir?

İnsan özgürlük yerine güvenliği seçer.

Özgürlük ve anksiyete paranın iki yüzüdür, biri olmadan
öbürü asla olmaz.

Anksiyeteden ancak riske girmemekle, yani özgürlüğümüzü terk
etmekle kaçınabiliriz.

Konformizme doğru bir baskı her topluma girmiştir.

Sokrates

İsa

Jeanne d’Arc

İçgörüleri çok rahatsız edici olan, özgürlüğe refakat eden
anksiyeteyi çok fazla davet eden kimseler, yeni fikirlerin yapacağı depremin
yol açtığı korkudan yakınan kendi kuşakları tarafından ölüme mahkûm
edilmişlerdir. (s. 253)

Otantik kâhin, geleceği görme

Özgürlüğü ile birlikte gelen anksiyeteyi yaşar.

Anksiyete hisseder, şarlatan ise etmez. (s. 255)

En iyisi içmektir.

Kültürümüzde anksiyeteden kaçmanın başta gelen yolu budur.
(s. 256)

Koltuk değneği olarak kullanıldığında ilaçlar da alkol gibi
özgürlüğü ve olanakları engelleme yolu olabilir.

Kişisel özgürlük o zaman buharlaşır.

O zaman insanoğlu, sadece önceden programlanmış yanıtlar
veren duygusuz bilgisayara yaklaşmış olur. (s. 257)

B.F. Skinner, Özgürlük ve Şerefin Ötesi

Hangi tür olursa olsun dogmatizmden bir kısır döngü başlar.
Kişinin güvenliği dogmatizmi besler ve dogmatizm de giderek güvenlik tarafından
güçlendirilir. (s. 267)

Anksiyeteden kaçınılmıştır ama kişi kendi çitleri içinde
mahpustur. (s. 268)

İyileşme hastanın kendi hastalığa direnç mekanizmalarının
mobilize edilmesine dayanır. (s. 217)

Eğer negatif duygular vücutta negatif kimyasal değişiklikler
yapıyorlarsa, pozitif duygular da pozitif kimyasal değişiklikler yapmazlar mı?
(s. 273)

Düşman hastalığın kendisi değildir. Daha çok yanlış yaşam
tarzıdır. Hastalığa yönelişli olan Batı tıbbı, hastaların doktora geliş nedeni
olan septomu bloke edip ayırırken arkasında bin yıllık geleneğiyle Doğu tıbbı,
semptom bize ne anlatmaya çalışıyor diye sorar.

Akupunkturun amacı

Vücudun devrelerini vücudun kendini iyileştirmesi için
uyarmaktır. (s. 276)

İngilizcedeki spirit sözcüğü Latince “soluk” anlamına da
gelen spirare kökünden gelir ve bu aynı zamanda aspire (amaç edinmek),
aspiration (istek, özlem), inspire (esinlenmek) ve inspiration (esin)
sözcüklerinin de köküdür. (s. 289)

Her insan sevdiği şeyi öldürür.

Kötülüğün kaçınılmazlığı, özgürlük için ödediğimiz bedeldir.

Kötünün inkârı aynı zamanda özgürlüğün inkârıdır. (s.
295/296)

Merhamet bize insan olmanın anlamı üzerine taze bir
perspektif sağlar.

Merhametin olmadığı özgürlük şeytanidir. (s. 302)

Merhametin ilk adımı olan sevgi, özgürlüğü zalimleşmekten
alıkoyar. (s. 306)

Keder, cevherdeki saf olmayan kısımları ergitip çıkarmaya
yarayan bir ergitme fırınıdır. Keder, özgürlüğün kendisi değildir; ama
özgürlüğe hazırlanmak için gereklidir.

Bir kimse dibe vurduğu zaman, yani en büyük kedere
ulaştığında, ebedi güçlere teslim olabilir; bütün otantik dönüşümlerin dinamiği
budur. (s. 309/310)

Freedom and Destiny, 1981

Türkçeleştiren: Ali Babaoğlu

Okuyanus Yayınları

2. Baskı, Mayıs 2011