Sosyoloji

Kur’an’a Göre Hz. Adem’in Serüveni

Kur’an’a
Göre Hz. Adem’in Serüveni

Yazarı: Gürbüz Deniz

(Adem) Arapça asıllı olan bu kelime, “yeryüzü”
anlamına gelen, “edimu’l-ard”dan türemiştir.

Sümer dilindeki, “adamu=babam”, Asur-Babil
dilindeki “adamu=yapılmış, çocuk, genç” veya Sabiî dilindeki “adam=kul”dan
geldiği ileri sürülmüştür.

İbranice “adamah=toprak, yeryüzü” ve eski doğu
dillerinde “Adam” kelimesinden; yani “yerden” veya “yere ait, insan insanlık”
anlamlarına geldiği de rivayetler arasındadır. Adem kelimesinin ayrıca “ülfet”
anlamında “edmi” ve “edme” sözcüklerinden türetildiğini ifade eden hadisler de
bulunmaktadır.

…insanlar arasındaki üstünlük İslam’da sadece
takva ile sınırlandırılmıştır.

Halife kelimesinin kök harfleri, “H-L-F” olup
sözcükte arka manasına gelmektedir. Halef ise başkasının yerine geçen,
bulunduğu bu makamı halefinin ardından işgal eden kimse demektir. Böylece
yerine geçtiği kimsenin yürüttüğü işi yürüten kimseye halife denir.

Ayetin ifadesiyle melekler, Adem kadar eşyayı
bilmedikleri/akledemedikleri için eşyayı/varlığı Allah adına kullanmaları da
mümkün görünmemektedir. Eğer dünyadaki varlığı bilmeden birileri dünyadaki varlık
üzerinde tasarrufta bulunursa bu durum, ne âlemde düzen bırakır ne de varlıkta
hikmet barındırır.

Adem ve Havva yaşadıkları yerin ebedi bir yer
olmadığını biliyorlar. Şeytan da buradan hareketle onları kandırmaya çalışıyor.

Adem ne ise diğer insanlar da odur. Günah
işleyecek ve bunun neticesinde de ya tövbe edip eski konumunu kazanacak ya da
İblis gibi diretip cehennemi hak edecektir. Hz. Adem ve Havva’nın yaptıkları
biz insanların her gün yaptığımız işlerdendir.

İblis, Allah’tan Adem’i ve oğullarını kıyamete
kadar saptırmak üzere izin istedi.

“Dedi ki ben Senin (Allah’ın) dosdoğru
yolunun (sırat-ı müstakim) üzerinde oturacağım ve kullarını saptıracağım.”(Araf,7/16)

Çoğu zaman insanlar sırat-ı müstakim üzerinde
olduklarını iddia ederler. Bu iddianın doğruluğu, yapılan işin Kur’an’a uygun
olup olmadığının sürekli testinin yapılmasıyla mümkündür. Bunun için de Kur’an’ı
bilmek büyük önem arzetmektedir. Bilmediğim bir şeyi sözüme ve fiilime ölçü
yapamam.

Hz. Adem ve eşi, İblis’in iğvasına yenik
düşüyor büyük pişmanlık duymaya başlıyorlar Fakat içlerinde biriken duyguları
hangi kelimeler ile ifade edeceklerini bilmiyorlar. Veya bildikleri kelimeler
pişmanlıklarını ifade etmede kifayetsiz kalıyor. Bunun üzerine Yüce Allah,
Adem’e kelimeler ilka ederek, onun kendisine karşı duyduğu pişmanlığını ifade
etmesine imkân tanıyor. “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi
bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (Araf 7/23)

Adem de İblis gibi kovulmuştu. Ama Adem,
pişmanlık duyunca affedildi (yapıp
ettiklerinin sorumluluğunu yüklendi ve af diledi
), diğeri ise kendi
varlığının Allah’ın emrinden daha kıymetli olduğu zehabına kapıldı ve ebediyen
ilahî rahmetten kovuldu.

Adem’i bilmek, insanın menşeini bilmektir. Diğer
taraftan Adem’i tanımak bilginin kaynağını, varlığını ve insanın meydana geliş
tarzını da bilmek demektir.

Deniz, Gürbüz. Kur’an’a Göre Hz Adem’in
Serüveni, Journal of Islamic Research, Cilt: 22, Sayı: 2, 2011, s. 89-105