Mukanna Kimdir, Hayatı, Mukanna İsyanı, Hakkında Bilgi
Mukanna el-Horasani (ö. 161/778 [?]) Abbasîler devrinde Mâverâünnehir’de peygamberlik ve İlâhlık iddiasıyla ortaya çıkan isyancı.
Adı Atâ, Hakîm, Hişâm b. Hakîm ve Hâşim b. Hakîm olarak kaydedilmektedir. Ancak Abbâsîler’le giriştiği savaşlarda taraftarlarının kendisinden “Ey Hâşim, bize yardım et!” diye niyazda bulunmalarından adının Hâşim olduğu anlaşılmaktadır. Şaşılığını yüzüne örttüğü yeşil bir örtü (kına1) veya altın bir peçe ile gizlediği için “Mukanna'” (örtülü) lakabıyla şöhret bulmuştur. Aslen Belhli olup gençlik yıllarında Merv yakınlarındaki Kâve (Kâze, Kare) köyüne yerleşen Mukanna’ın kassârlık yaptığı, sihirle uğraştığı ve bu dönemde Ebû Müslim-i Horasânî hareketinin içinde yer aldığı nakledilmektedir. Bağdadî, Mukanna’ın Ebû Müslim’e aşırı bağlılık gösteren ve onu Hz. Peygamber’den daha üstün kabul eden Rizâmiyye fırkasına mensup olduğunu söyler. Abbasî ihtilâli sırasında Ebû Müslim’in ordusunda kumandan veya divan kâtibi olarak görev yapmıştır. Mukanna’ın Horasan Valisi Abdülcebbâr el-Ezdî’nin hizmetinde çalıştığı rivayet edilir.
Mukanna’, muhtemelen Abdülcebbâr el-Ezdi’nin Abbâsîler’e karşı isyan ettiği 141 (759) yılında Horasan’da peygamberliğini ilân etti; ancak yakalanıp Bağdat’a gönderildi. Burada birkaç yıl hapsedildi ve ardından serbest bırakıldı. Bu tarihten sonraki faaliyetleri hakkında bilgi bulunmayan Mukanna’, Halife Mehdî-Billâh döneminde 157 (774), 159 (776) veya 161 (778) yılında uluhiyyetin kendisinde tecessum ettiğini, fakat insanların onu ilâh suretinde görmelerinin mümkün olmadığını, zira nurundan tutuşup yanacaklarını, Allah’ın önce Âdem, ardından Nûh, İbrahim ve Hz. Muhammed’e kadar diğer peygamberlerin, Hz. Muhammed’den sonra Hz. Ali ile oğullarının ve Ebû Müslim’in suretlerinde ve en sonunda kendisinin suretinde göründüğünü söyleyip ulûhiyyet iddia etmeye başladı. Horasan’ın her tarafına dâîler göndererek taraftar kazanmaya çalıştı ve nisbeten başarılı oldu. Horasan Valisi Hu-meyd b. Kahtabe’nin kendisini tutuklamak üzere harekete geçtiğini öğrenince Merv’i terkedip damadı Abdullah b. Amr’ın dâî olarak faaliyet gösterdiği Mâverâünnehir’e yerleşmeye karar verdi. Merv’den ayrılarak Keş’e (Kış) gitti. Bu bölgede Abbâsîler’e muhalif bazı gruplarla göçebe Türkler’i ve Soğdlu köylüleri kendisine bağladı. Görüşlerini yaymak için mahallî idarecilerden yardım talep etti. Onun bu dönemde mensuplarından her türlü imkânı kullanarak servet temin etmelerini istediği, zinayı mubah ve bütün haramları helâl kıldığı, başta namaz ve oruç olmak üzere ibadetleri ilga ettiği, muhaliflerini öldürtmekten çekinmediği ve daha önce tâbi olduğu Ebû Müslim’in Hz. Peygamber’e karşı üstünlüğünü iddia ettiği belirtilmektedir.