Mustafa Kemal Atatürk Kimdir, Hayatı (Devrimleri, İnkilapları, Dönemi) Hakkında Bilgi
Mustafa Kemal için artık en ideal rejim olarak gördüğü cumhuriyeti benimsetme ve onu geliştirme dönemi başlamıştı. Bu da ancak inkılâp sayılacak yeni atılımlarla gerçekleştirilebilecekti. Aslında o Türk Kurtuluş Savaşı’nı Millî Mücadele ve onu izleyen inkılâplar dönemi olarak iki aşamalı bir bütün halinde görüyordu. 1931’debunu, “İstiklâl Harbi Şark’ın dinî, içtimaî ve siyasî baskısıyla Garp devletlerinin siyasî, ekonomik zorbalığından uzak, yeni ve tam bağımsız bir Türk devleti kurmak için girişilen çok yönlü millî mücadelelerin, diğer bir ifadeyle kurtuluş hareketinin tamamıdır” diye ifade etmişti.
Cumhuriyetin işleyişini belirleyecek anayasa çalışmaları sürdürülürken 1924 Martında yeni rejime esas olacak laiklik yolunda yasal düzenlemeler gerçekleştirilmişti. Saltanatın kaldırılması ile boşlukta kalan, ancak geçen sürede yönetimde iki başlılık görüntüsü vererek halk egemenliğine dayalı sistemin sağlıklı işlemesini güçleştireceği anlaşılan halifelik makamının da kaldırılması, bunun yanında sorunun bütünüyle çözülmesi için Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti’nin lağvedilmesi ve eğitim öğretimin laikleşmesini sağlayabilmek için ilköğretim kurumlarının birleştirilmesi gerekli görülmüştü. Mustafa Kemal, 1 Mart 1924’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni çalışma dönemini açarken halifeliğin kaldırılması ve öğretimin birleştirilmesi konularında şunları söylemişti: “Mensubu olmakla memnun ve mesut olduğumuz İslâm dindarlığını yüzyıllardan beri uygulandığı biçimiyle bir siyaset aracı olma durumundan kurtarıp yüceltmenin çok gerekli olduğu hakikatini müşahede ediyoruz. Mukaddes ve ölümsüz olan inançlarımızı ve vicdanî kanaatlerimizi, karışık ve değişken olan her türlü çıkar ve ihtiraslara sahne olan siyasetten ve siyasetin bütün unsurlarından bir an önce ve kesinlikle kurtarmak milletin dünyaya ve âhirete ait saadetinin emrettiği bir zarurettir. Ancak bu sayede İslâm dindarlığının yüceliği belirginleşir.” Arkasından, “Eğitim ve öğretimin birleştirilmesi ilkesinin vakit kaybetmeksizin uygulanması gereğini müşahede ediyoruz” diyerek tevhîd-i tedrîsâta gidilmesi zamanının geldiğine de işaret etmişti. Ertesi gün Halk Fırkası grubunda yapılan görüşmelerde söz konusu üç düzenlemenin birlikte yapılması uygun bulundu. Bunu sağlayacak yasaların hükümet tasarıları olarak değil milletvekilleri önerileri olarak meclise sunulması tercih edilmişti. Böylece 3 Mart 1924’te “laiklik kanunları” diye anılan üç önemli yasa kabul edilerek yürürlüğe konuldu. Halifeliğin kaldırılmasına ve Osmanoğullan ailesinin vatandaşlıktan çıkarılmasına ilişkin 431 sayılı yasada, “Halife hal’edilmiştir. Hilâfet, hükümet ve cumhuriyet mâna ve mefhumlarında mündemiç olduğundan hilâfet makamı mülgadır” hükmüne yer verilmişti.
Teşkîlât-ı Esâsiyye Kanunu adıyla hazırlanan anayasa tasarısının meclisteki görüşmelerine 9 Martta başlanılmış ve ancak 20 Nisan 1924’te sonuçlanmıştı. Tartışmalar anayasanın bir kurucu meclisçe hazırlanması. Büyük Millet Meclisi yanında ikinci bir meclise gerek olup olmadığı, cumhurbaşkanına meclisi dağıtma yetkisinin verilip verilmemesi, cumhurbaşkanına tanınan veto yetkisinin sınırlan ve başkomutanlığın nasıl temsil edileceği üzerinde yoğunlaşmıştı. İkinci bir meclis önerisi taraftar bulmadı. Mustafa Kemal’in cumhurbaşkanı olarak gerektiğinde meclisi dağıtma yetkisine sahip olması yolundaki isteği kabul edilmedi ve veto yetkisi de sınırlandırıldı. Bunların dışında tasanda otuz yaşını bitiren her Türk’ün milletvekili seçilebileceğine ilişkin maddesi değiştirilerek yalnız erkeklere bu hak tanınmıştı. Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanabilmesi için daha on yılın geçmesi gerekecekti.