Mercidabık Savaşı Tarihi, Nedenleri, Sonuçları, Hakkında Bilgi
Mercidâbık Muharebesi. Osmanlılar ile Memlükler arasında 922 (1516) yılında yapılan savaş.
Suriye ve Mısır’ın Osmanlılar’ın eline geçmesiyle sonuçlanacak bir dizi savaşın ilki ve en önemlisi olan bu meydan muharebesi, Hz. Davud’un makamının bulunduğuna inanılan Dâbık sahrasında cereyan etmiştir. Burası Halep’in yaklaşık 38 km. kuzeyinde Antakya’dan Menbic’e giden yol üzerinde, Kuveyk ırmağı kenarındaki Dâbık adlı yerleşme biriminin yakınında yer alır. Merc Arapça’da “otlak, çayırlık, düz yer” anlamına gelmekte olup “Dâbık sahrası, Dâbık çayırlığı” karşılığında buraya Meroi Dâbık denmiştir. Bazı hadislerde Rumlar’ın buraya kadar gelmesiyle kıyamet alâmetlerinin belireceği şeklinde atıf yapılan Dâbık’ın tarihi oldukça eskiye gider. Bölgenin Asurîler tarafından Dabigu diye adlandırıldığı belirtilir. Emevîler (Mervânîler) ve Abbasîler döneminde Bizans’a karşı yapılan akınlarda askerî bir üs haline gelen Dâbık, Arap kaynaklarına göre Halife Süleyman b. Abdülmelik’in Bizans’a yönelik seferi sırasında Suriye ordularının ana karargâhı olmuştur. Halife de bir süre Dâbıkta bulunmuş ve 99’da (717) yine burada vefat etmiştir. Hârûnürreşîd’in aynı sahrada karargâh kurduğu, Mirdâsîler’den Mahmud’un 457 Recebinde [ Haziran 1065] amcası Atıyye’yi burada mağlûp edip Halep’e girdiği, 491’de (1098) Franklar Antakya’yı ele geçirdiklerinde Musul hâkimi olan Kürboğa’nın onlara karşı yine bu mevkide ordu topladığı bilinmektedir. Memlükler devrinde Anadolu’ya yapılan askerî harekâtlarda ana üs ofma özelliğini koruyan Mercidâbık asıl şöhretini Osmanlılar ile Memlükler arasında meydana gelen savaşla kazanmıştır. Osmanlı hâkimiyeti sırasında Dâbık’ın küçük bir yerleşme yeri olduğu, 926’da (1520) Azâz nahiyesine bağlı olup on dokuz hâne nüfusu bulunduğu, bu nüfusun 932’de (1526) otuz iki haneye çıktığı anlaşılmaktadır.
Çaldıran Savaşı ile doğudaki en önemli rakibini sindiren Yavuz Sultan Selİm’in Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya hâkim olmak için giriştiği faaliyetler, aynı bölgede önemli bazı şehirleri elinde bulunduran Memlûk Sultanı Kansu Gav-ri’yi endişelendirmeye başlamıştı. İki devlet arasında II. Bayezid döneminde (1481-1512] Çukurova bölgesinde baş gösteren çatışmaların yol açtığı gerginliğin, Dulkadıroğullan meselesinin ve Hicaz bölgesine yönelik Osmanlı siyasetinin er geç yeni bir çekişmenin kaynağı olacağı her iki tarafça da bekleniyordu. Osmanlılar, görünüşte Safevî etkisini yok etmek için Doğu Anadolu’da hızlı bir harekât sürdürürken bir yandan da gelişmeleri yakından izleyen Memlükler’in tepkisini anlamaya çalışıyorlardı. Memlükler ise Şah İsmail’e karşı Osmanlılar’m kazandığı başarının ardından bölgede oluşan boşluğu doldurmaya ve yeni duruma uyum sağlamaya çabalıyor, sınır boylarındaki askerî harekâtı dikkatle takip ediyorlardı. Yavuz Sultan Selim, Anadolu’ya tam hâkim olmanın yolunu Memlûk etkisini ortadan kaldırmakta görüyordu. Daha da ileri giderek Suriye ve Mısır’ın ele geçirilmesinin kendisini İslâm dünyasında tek bir lider haline getireceğini, bunun da tarihî ticaret yollarında tam bir denetim kurma yolunu açacağını, mukaddes yerler üzerinde nüfuz tesis ederek İslâm dünyasının güçlü bir koruyucusu sıfatını kazanacağını hesaplıyordu. Öte yandan mukaddes yerlere karşı oldukça ciddi boyutlara ulaşan Portekiz tehdidi karşısında zorlanan Memlükler’in yerini almakla, bu hıristiyan tehdidine daha kuvvetli bir karşılıkta bulunarak Haremeyn’i koruma ve kollama misyonunu üstlenmeyi de planlamıştı.