Haraki Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi
Harak köyünde doğdu; Kâtib Çelebi bu nisbeyi yanlış olarak Hıraki şeklinde vermektedir. Ayrıca en meşhur eseri olan ef-rebşira’nın nüshalarında sadece nisbesinin yer alması muhaddis, fakih ve kelâma Ebû Bekir Muhammed b. Ahmed b. Ebû Bişr el-Haraki el-Mervezî ile (ö. 533/1139) karıştırılmasına, bu ve diğer önemli eseri Müntehe’l-idrâk’ın başta Kâtib Çelebi olmak üzere, sonraki müellifler ve çağdaş araştırmacıların hemen hepsi tarafından bu şahsa nisbet edilmesine yol açmıştır. Öğrencisi Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem’ânî’nin yazdığına göre Haraki, tahsil hayatına amcası Ebü’l-Kâsım Abdurrahman b. Muhammed b. Sabit el-Haraki’nin yanında başladı. Daha sonra Merv’e giderek Abdül-kerîm es-Sem’ânî’nin babası Tâcülislâm Muhammed b. Mansûr es-Sem’ânî’den fıkıh okudu ve ona bağlandı; Ebû İshak İbrahim b. Ahmed el-Merverrûzî’den de Şâfıî fıkhını öğrenip iyi bir fakih olarak yetişti. Bu arada Ebû Ali İsmail b. Ahmed el-Beyhaki’den hadis okumuş ve kendisi de bu sahada birçok talebe yetiştirmiştir.
Merv’de yerleşen Haraki sonraları hisâb ve hendese gibi riyâzî ilimlere yöneldi ve felsefeye daldı; buna rağmen dinine bağlı, iyi ahlâk sahibi bir kimseydi. Riyâzî ilimleri kimden okuduğuna dair kaynaklarda bilgi yoktur; bir muhaddis olan Sem’ânî hocasının bu yanıyla ilgilenmemiş, onu daha az tanıyan Beyha-ki de bu konuda bir şey kaydetmemiştir. Eserlerinden daha çok Batlamyus’un, Ebû Ca’fer e!-Hâzin’in, İbn Sînâ ve İbnü’l-Heysem’in kitaplarını okuduğu anlaşılmaktadır. Merv’de yaşayan ve Sultan Sencer adına bir zîc hazırlayan ünlü astronomi ve fizik âlimi Abdurrahman el-Hâzinî ile (ö 550/1155 |?i| çağdaş olması ve saraya yakınlığı göz önünde tutularak bu kitapları okurken ondan da faydalanmış olduğu düşünülebilir. Haraki’nin Merv sarayında saygın bir yere sahip bulunduğu anlaşılmaktadır; çünkü en meşhur eserini ithaf ettiği Emîr Şemseddin Ali, Sultan Sencer’in ünlü veziri Nasîrüddin Mahmûd b. Muzaffer el-Hârizmî’nin oğludur ve hâciblik görevi yapmış bir kimsedir. Haraki aklî ve riyâzî ilimlerin öğretimiyle de ilgilenmiştir. Zira Müntehe’l-idrâk’m mukaddimesinde bu eseri öğrencileri için yazdığını belirtir. et-Tebşıro’nm mukaddimesinde de mantık ilmi konusunda hacimli bir kitap yazmakta olduğunu haber verir; fakat bu eseri günümüze ulaşmamıştır.
Hârizmşahlar Devleti Hükümdarı Atsız’ın 17 Rebîülevvel 536’da (20 Ekim 1141} ele geçirdiği Merv’den ayrılırken beraberinde götürdüğü âlimler arasında Haraki de bulunuyordu jBeyhakî, s. 155; İbnü’l-Esîr, et-Kâmit, XI, 88); ancak Sultan Sencer’İn bir yıl sonra Hârizm’i kuşatması üzerine Atsız’ın Selçuktular’a bağlılığını arzedip Merv’den aldıklarını geri vermesi sırasında o da evine dönmüş olmalıdır. Hârizm’de uzun süre kalmadığı, Sem’ânî’nin bu hususa temas etmeyip sadece, onun Merv’de yaşadığını, SS3 yılı ramazan bayramı günü sabahleyin (26 Ekim 1158) vefat ettiğini ve orada toprağa verildiğini söylemesinden anlaşılmaktadır {et-Tahbîr, I, 422).
Haraki dinî, aklî, riyâzî ilimler ve felsefe alanında şöhretini kendi dönemine kabul ettirmiş bir âlimdir. Sonraki asırların ilim hayatını etkileyen yanı ise astronomi ve coğrafyaya münhasır kalmıştır. Onu bugüne kadar yaşatan iki önemli eseri bu konulardadır. Haraki, bu çalışmalarında kozmografya ile coğrafyayı ayrı bölümlerde ele almış, bu suretle X. yüzyıl ortalarında vasfı coğrafyayı (fizikî coğrafya) riyâzî coğrafyaya bağlamaya yönelik akıma yeni bir yön kazandırmıştır (Krachkovski, I. 316). İlk eseri Müntehe’i-idrâk’te, denizler konusunda geniş bilgi verdiği ikinci makalenin ikinci babı fizikî coğrafya için Özel bir önem taşımaktadır. Aslında Ceyhânrye dayanan bu bölüm et-Tebşıra’da yoktur; bu bakımdan İkinci eserinin coğrafya ile ilgisinin az olduğu söylenebilir. Fakat bu, VViedemann ve Krachkovski’nin ileri sürdükleri gibi et-Tebşıra’da yalnız astronomiden bahsedilmiş ve coğrafya konuları ihmal edilmiş (lA, V/I, s. 449; Krachkovski, I, 317) değildir. Kendi zamanına kadar gelmiş astronomi ve coğrafya bilgilerini özetleyen Haraki, Hâzin ve Îbnü’l-Heysem’in gezegenler ve yıldızların mevhum daireler üzerinde değil, iç içe düzenli ve devamlı dönen küresel yüzeyler üzerinde hareket ettikleri görüşünü açık ve inandırıcı biçimde anlatmıştır. Bu sayede, bir gezegenin hareketi sırasında önündeki havayı sıkıştırarak arkasında bir boşluk bıraktığı görüşü terkedilmiştir. Onun astronomi alanındaki çalışmaları, Suter’in, İbnü’l-Heysem’in Ki-tâb fî hey’eti’l-‘âlem’unn İslâm ilim dünyasını asla etkilemediği halde hıristiyan ve yahudiler arasında çok meşhur olduğu yolundaki görüşünün (M, V/2, s. 860) gerçeğe uymadığını ortaya koymaktadır.
Krachkovski, Haraki’nin eserinin eski Latince risalelerde anıldığını tesbit etmiştir (a.y.}. Ünlü riyâziyyât âlimi Kutbüddîn-i Şîrâzî (ö. 710/1311), Nihâyetü’l-idrâk’i-nin sonunda faydalandığı kaynaklar arasına Haraki’nin bu iki kitabını da katmıştır.