Sosyoloji

Hans Köchler – Heidegger’in Ontolojinde Süje Kavramı

Hans Köchler – Heidegger’in Ontolojinde Süje Kavramı

…işi felsefesi aslında varlık felsefesidir.

Başlangıçta Heidegger, Husserl’in transendental fenomenoloji işinin düşünüş tarzını kendisine hareket noktası alır, fakat “varoluş”un temel belirlenimlerine ilişkin çözümlemesinde Husserl’in soyut idealist yaklaşımını aşar.

Heidegger, Husserl’de süje kavramının ontolojik-idealist mutlaklaştırılmasına karşı çıkar, ona göre fenomenoloji (ontolojik) idealizm şeklinde bir transendental felsefe sistemi değil “dünyada oluş”un somut biçimlerinin tasvirine ilişkin bir yöntemdir.

Subjektivliğin felsefesi yerine Heidegger varlığın felsefesini; diğer bir deyişle, varlığa ilişkin düşünüşü getirmek ister.

Heidegger’in temel amacı Batı düşüncesinin “varlık tarihi” açısından izlediği yolu yeniden kurmak ve merkezinde “varlığı unutuş”un yer aldığı bu düşüncenin süje merkezi karakteristiğini açığa çıkarmaktır.

Heidegger için, Hegel’in felsefesi bu yol üzerindeki bir gösterge niteliğindedir. Ona göre, süjeyi mutlaklaştırma eğilimi Hegel’in felsefesinde belli bir son noktaya ulaşır. Hegel’in sisteminde süje kendi bilincinde oluşun en yüksek basamağında bilginin mutlak kesinliği biçiminde kendini gösterir.

Bilinç, Heidegger’e göre varlığın doğrulukla yer değiştirmesi; diğer bir deyişle, doğruluğu varolana bırakması ve varolanı hakikatten yoksun bırakmasıdır.

(bilinç) kendi bireysel ufkunu aşan bir şeye kendini açamaz. Karşılaşma bu yolla saflığını yitirir, karşılaşılan şey nesne durumuna getirilir.

Böylece Yeniçağ’ın “nesnellik” anlamına gelen “objektivliği” Heidegger’e göre “sübjektivliğin” ifadesidir, sübjektivizm, özünde, süje için her şey süje olduğundan, objektivizmdir.

Leibniz’in Monad kavramı bakımından Heidegger’in merkezleşme olarak nitelediği ve Yeniçağ metafiziğinin alanını oluşturan bu türden bir bilinç, her şeyi kendisine bağlama ve bütün şeyleri kendinde toplama çabasıdır.

Heidegger’in varlık tarihi çözümlemesinde Batı metafiziğinin temellerine yönelik eleştirinin amacı kaynağın yakınına dönüş olarak düşünmenin eve dönüşüdür. Bununla varlığın unutulmuşluğunu aşmak ve bilincin daha eleştirici bir tutuma ulaşması sağlanmak istenir.

Heidegger sübjektivliğin töz durumuna getirilişi ile mutlaklaştırılmasının yol açtığı sonuçlara işaret eder ve evrensel teknolojik yapabilirlik inancına yönelik eleştiri sübjektivliğin eleştirisi şeklini alır. Varlık tarihine ilişkin çözümlemeleri hemen hemen bütünüyle sübjektivlik, nesneleştirme ve teknoloji konuları çevresinde toplanır.

Heidegger’in dönüş’ten sonraki son dönem felsefesi bütünüyle sübjektivliğin nesnelleştirici metafiziğini aşmak amacına yöneliktir. Bu metafizik, ona göre en belirgin ifadesini teknolojide bulur.
İnsanın kendini ortaya koyma isteğinin mutlaklaştırılması olarak teknolojiyi Heidegger insanı harekete getiren ve artık ona karşı bağımsız olamadığı bir güç olarak görür.

Varlığı unutuşun eleştirisiyle, Heidegger teknolojik-uygarlık insanının özüne ayna tutar ve mutlak gözüyle bakılan bir sübjektivliğin yapabilirlik tutkusu içinde kendinden kaçan insanlığın iradeci bir yanılgısı olduğunu gösterir.

Çeviren: Akın Etan
http://www.narteks.net/martin-heidegger/heidegger-in-ontolojisinde-suje-kavrami-hans-kochler.html