Din Sosyolojisi

Dinin Çeşitli Sosyo-Kültürel Kuramlarla Etkileşimi

Dinin Çeşitli Sosyo-Kültürel Kuramlarla Etkileşimi

Türk toplumunun dinî yaşayışının sosyolojisi bakımından, orada spesifik dinî inanç ve ibadetlerle ilgili tutum ve davranışların yanı sıra, sosyo-kültürel hayatın ahlâk, aile, iktisat, siyaset, eğlence… gibi çeşit­li toplumsal kurum ve sistemler ve faaliyet alanları ve genel olarak toplum kültürünün din ile olan ilişkileri ve etkileşimine de işaret et­mek gerekir. Şüphesiz, Türk toplumunda çağdaşlaşma ve modernleş­menin en önemli sonuçlarından biri, orada toplumsal farklılaşma, toplumsal iş bölümü ve uzmanlaşma süreçlerine paralel olarak, dinin çeşitli toplumsal kurum ve faaliyet alanları üzerinde olan doğrudan etkilerinin eskiye oranla çok büyük oranda ortadan kalkması ve dinin kendi öz alanında derinleşmesi olmuştur. Ancak yine de onlar bir şe­kilde birbirleri ile karşılıklı olarak içten ilişki içerisindedirler ve bir­birlerini dolaylı da olsa az çok etkilemeye devam ediyorlar. Aslında, dinin tek taraflı olarak bu kurum ve faaliyetleri belirlemesi olgusu ise, bazılarının sandıkları veya delilsiz olarak öne sürdüklerinin aksine, hiçbir zaman ve devirde vaki olmamış, onlar ancak karşılıklı ilişki ve etkileşim içerisinde bulunmuşlar ve söz konusu olan, bu ilişkilerin türü ve şiddetinin azlık çokluğu olmuştur. Zira hemen bütün toplum- larda sosyoloji, toplumsal farklılaşmanın ve sosyal ve kültürel iş bölümünün bir olgu ve süreç olarak yerini aldığını bize öğretmek- [1]

tedir. Tarihî ve sosyolojik bir olgu olarak bu çerçevede kendini gös­teren ise, bu farklılaşma ve iş bölümünün toplumun gelişim seviyesine göre olan azlık ya da çokluk derecesi olmaktadır. Basite yakın az fark­lılaşmış bir toplumda sosyal farklılaşma ve işbölümü hemen hemen yok denecek kadar azdır. Karmaşık toplumlara gidildikçe o artmakta, modern toplumlarda ise üst düzeye çıkmaktadır. Türkiye gibi, çağdaş­laşma ve modernleşme sürecinde olan ve hızlı bir toplumsal değişimin tranzisyonel tüm özelliklerini sergileyen bir toplumda ise, sürecin değişimin bunalımlı ve anomi ortamında tüm hızıyla devam ettiğini önemle belirtmek gerekir.

Her halükârda Türk toplumu içerisinde din, diğer toplum sistem­leriyle bir şekilde içten ve dolaylı bir ilişki halinde kalmaya ve fert­lerin değer yargıları, tutumları ve davranış biçimlerini geniş ölçüde et­kilemeye ve toplumsal kontrol merkezi işlevini sürdürmeye devam et­mektedir. Çağdaşlaşmanın artması ölçüsünde, dinin toplumun çeşitli kültür alanları üzerindeki etkilerinin daha da azalması beklenebilir. Ancak buradan hareketle dinin toplumsal öneminin de azalacağı sonucunu çıkarmak hatalı olur. Tersine toplum ilerleyip modernleş­tikçe, kendi alanında daha da derinleşen dinin çeşitli sosyo-kültürel sistemler arasındaki ve toplumun genel kültür bütünü içerisindeki bir­leştirici ve kaynaştırıcı rolünün öneminin de giderek artmasını bek­lemek gerekir.

Anlaşılan değişim her şeye rağmen, modern Türk toplumuna damgasmı vurmuştur ve orada değerlerin değişimi olgusu sancılı da olsa kaçınılmaz biçimde sürmektedir. Bu çerçevede, bir örnek oluştur­ması bakımından, meselâ din görevlisi ve dinî otoritenin, toplum hayatmda sahip bulunduğu statü ve oynadığı rolde gözlenen değişime işaret edebiliriz. Gerçekten de, eskinin geleneksel toplum yapısındaki durum ve fonksiyonu ile karşılaştırıldığında, din görevlisinin gerek statüsü ve gerekse de işlevleri çok köklü değişime uğramış bulunmak­ta ve süreç bütün hızıyla sürmekte; böylece o, eski sistemdeki merkezî rolünü ve nüfuzunu çok büyük ölçüde kaybetmiş görünmektedir. Meselâ kırsal alanda artık o, camie devam eden cemâatin ibadet iş­lerini yürütmekte, dinî törenlere başkanlık etmekte, cemâatin din ile ilgili ve bazı aile içi ve toplumsal çatışma ve sorunların çözümüne ve


dinî eğitimine katkıda bulunmaktadır. 1968 yılında DPT tarafından ülke çapında 5226 kişi üzerinde yapılan bir araştırmadan, köyde en etkin kişiler sıralamasında imam % 1.2 ile ancak üçüncü sırayı alabil­mektedir.[2] Şehir topluluklarında ise, onun eski merkezî rolü çok daha büyük bir değişime maruz kalmıştır. Onun eğitiminin sahip bulunduğu açığın kapatılması konusunda ise yapılması gereken çok Şey vardır. Statü ve işlev yönünden uğradığı değişime rağmen, genel­de Türk toplumu içerisinde din görevlisi belli bir prestije ve saygın­lığa sahip olmayı sürdürmektedir. Öte yandan toplum, dinî ilgi, güven ve saygısını, imamlar, hocalar, müftüler, vaizler ve öteki dinî otoritelere ve din görevlilerine, müftülüklere, Din İşleri Yüksek Ku- rulu’na başta inanç, ibadet ve ahlâk konuları olmak üzere çok çeşitli konularda sorular yöneltmeye ve fetvalar istemeye devam etmek sûretiyle de ortaya koymaktadır. Gerçi bu sistemin işleyişi ve muh­tevası bakımından, konu ile ilgili başlangıç halindeki tespit çalış­malarının ötesinde sosyolojik tahliller henüz Türkiye’de gerçekleş­tirilmiş de değildir. Yine de, bu ilk tespitler bile, fetvalar konusuna bilimsel bir derinlik kazandırılması gereğini önemle ve şiddetle gös­teriyorlar. Aynı konularda tarihî bilgi ve belgelere dayalı derinliğine ve sistematik sosyolojik araştırmalar ise hemen hemen hiç başlamış değildir. Bunlar yapılmadığı sürece, Türk toplumunda dinin etkileri ve hayatiyetinin sosyolojik analizi tamamlanmış olmayacaktır.

[1]    Bk.: Ü. Günay, Erzurum ve Çevre Köylerinde Dinî Hayat, İstanbul: Erzurum Kitaplığı, 1999; ve la Vie Sociale et Religeuse â Küre, Paris, 1974 (Basılmamış doktora tezi).

[2] Türk Köyünde Modernleşme Eğilimleri Araştırması, Rapor-1, DPT, 1970, s.115-116.