Sosyoloji

Bilgiyi hurafeden, sözde-bilimden ayıran nedir?

Imre Lakatos – Bilimsel
Araştırma Programlarının Metodolojisi

Tanıtım Metni

Bilgiyi hurafeden,
sözde-bilimden ayıran nedir?

Bilim felsefesi alanında 20. yüzyılın en önemli
düşünürlerinden biri olan Imre Lakatos, özellikle pozitivist bilim felsefesine
yönelttiği eleştirileriyle dikkat çekti. Karl Popper’ın öğrencisi olan Lakatos,
Popper ile Kuhn arasındaki bilimsel bilginin niteliği hakkındaki tartışmalara
bu iki düşünürün fikirlerini sentezlemek üzere dâhil oldu.

Bilim ile bilim-dışı arasındaki ayrımın rasyonel olarak
ifade edilmesi düşünce tarihinin en eski problemlerinden biridir. Popper’ın çalışmalarından
sonra “sınır koyma sorunu” başlığı altında devam eden bu tartışmalar 20.
yüzyılda Popper, Kuhn, Lakatos ve Feyerabend gibi düşünürlerin çalışmaları etrafında
şekillenmiştir.

Bilimsel Araştırma
Programlarının Metodolojisi
adlı kitapta yer alan
yazılarında Lakatos, bilim tarihi boyunca bu sınır koyma sorunu için önerilen
çözümlerin analizini yapıp “araştırma programı” adını verdiği kendi ölçütünün
bir tasvirini sunmaktadır.

Lakatos’un çalışmalarının merkezinde hangi bilginin bilimsel
olduğu, bilim ve sözde-bilim ayrımı ile bilimsel bilgiyi elde etmemize yarayan
yöntemler yer alır. 

Bir önerme, çok sayıda insanın inanması sonucunda bilgi
olarak kabul görebilir. Ancak düşünce tarihi pek çok insanın saçma sapan
inançlara kendilerini adaklarını gösterir. Öte yandan bir kurama inanmak şöyle
dursun, onu hiç kimse anlamasa bile üstün bilimsel değer taşıyabilir. Bir
kuramın bilimsel değeri, onu yaratan ya da onu anlayan insan zihninden
bağımsızdır. Bilimsel değeri yalnızca, kuramın kestirimlerinin gerçekte hangi
nesnel dayanakları olduğuna bağlıdır.

20. yüzyılın başlarında Viyana Çevresi mantıkçıları, bir
kuramı matematiksel olabilirliği yüksekse bilimsel, zayıfsa bilim dışı kabul
ettiler.

Karl Popper, bütün bilimsel kuramların matematiksel
olasılığının sıfır olduğunu öne sürdü ve hangi nitelikteki bilginin bilimsel
olduğuna dair tartışmalara yeni bir boyut kattı. Popper bir kuramı destekleyen
önermelerin o kuramın bilimsel değerini arttırmadığını bilakis kuramı dogmaya
dönüştürdüğünü söyler. Popper’ın önerdiği ölçütün nirengi noktası bilimsel
kuramı yanlışlayan önermelerdir. Bir kuram, kendisini yanlışlayan bir önerme,
gözlem ya da deney varsa bilimseldir. Eğer bir kuram yanlışlayıcı önermelerden
sakınılıyorsa bilim dışıdır. Bu anlamda Einstein’ın görelilik teorisini, riskli
ve kolaylıkla yanlışlanabilir ampirik öngörüler sunması nedeniyle bilimsel
olarak nitelendiren Popper, Marx’ın ve Freud’un teorilerini böyle bir şeye
imkân vermedikleri için sözde-bilimsel olarak değerlendirmiştir.

Thomas S. Kuhn, Popper’ın yanlışlamaya ve çürütmeye ilişkin
görüşlerini yetersiz bulur. Çünkü bilimsel kuramlar yanlışlamaya karşı
dirençlidirler. Kuhn bunun yerine aykırılıklar ve karşıt örneklerden söz etmeyi
önerir. Belli yöntemi ancak başka bir yöntem ortadan kaldırabilir. Bilim
çevrelerinde kabul gören model ya da örneklere Kuhn, paradigma adını verir.

Geçerli bir paradigma, çözmede başarısız olduğu problemlerin
sayısı başarılı olduklarını geçince terkedilir ve yeni paradigmaya geçilir.

Lakatos, Popper’ın görüşlerini geliştirerek bir kuram kendisinden
önceki kuramlara kıyasla fazladan deneysel içeriğe sahipse ve yeni olguların
bulunmasına imkân veriyorsa kabul edilebilir ve dolayısıyla bilimseldir
demektedir.

Bilim tarihi çok sayıda kuramlarla, araştırma programlarıyla
doludur. Bir araştırma programı ilerlemeye bir başkasıysa gerilemeye neden
oluyorsa bilim adamları ilerlemeye imkân veren programı desteklerler.

Bilim ile sahte-bilim arasında sınır koyma sorunu yalnızca
felsefenin sorunu değildir, bu sorun aynı zamanda oldukça önemli etik ve
politik içeriklere de sahiptir.

İktidarın bilime bakışı her zaman politik olmuştur. Mesele
hiçbir zaman hangi kuramın doğru olduğu değildi. Hitler Alman bilimini Yahudi
biliminden ayırdı. Stalin proleter, sosyalist bilimin burjuva bilimine daha
üstün olduğunu düşündü; Burjuva biliminin burjuvalara, sosyalist bilimin de
proletaryaya hizmet ettiğini düşündü; burjuva genetikçilerini toplama
kamplarında ölüme gönderdi.

Lakatos, bilimin bilim olarak toplumsal sorumluluğu
olmadığını savunur. Bununla beraber bilimin kirliliğe ve insanları tahakküm
altına almaya değil bilakis özgürlüğe hizmet etmesinden yanadır.

Lakatos, büyük bilimsel başarıların tanımlayıcı biriminin
yalıtılmış tek bir hipotez değil bir araştırma programı olduğunu iddia eder.

Lakatos’a göre bir bütün olarak bilim bir araştırma programı
olarak görülebilir.

Bütün bilimsel araştırma programları ‘çekirdekler’i ile
tanımlanabilir. Bir araştırma programının ‘çekirdeği’ de uzun bir deneme
yanılma süreciyle yavaş yavaş gelişir.

Örneğin der Lakatos, Newton’un çekim kuramı, Einstein’ın
görelilik kuramı birer araştırma programıdır. Her birinin inatla savunulan
karakteristik çekirdeği vardır. Bununla birlikte her bir araştırma programının
çekirdeğe kıyasla oldukça esnek koruyucu kuşağı vardır. Koruyucu kuşakta yer
alan önermeler kurama yönelik eleştiri ve sorgulamaları savuşturmakla
görevlidirler.

İki kuram rekabet içindeyken biri yozlaşıyor diğeri ise
ilerlemeye devam ediyorsa bilim insanları ilerlemekte olan kurama katılma
eğiliminde olurlar. Bilimsel devrimlerin sebebi sadece budur.

Kitabın Künyesi

Bilimsel Araştırma Programlarının Metodolojisi

The Methodology of Scientific Research Programmes

Türkçeleştiren: Duygu Uygun

Alfa Yayınları

Nisan, 2014

İlgili Makaleler