Din Psikolojisi

12.Auguste Comte (1798-1857)

Auguste Comte (1798-1857) 19. yüzyılın önemli Fransız düşünürlerinden, Sosyoloji biliminin bir bilim disiplini olarak ve aynı zamanda pozitivizmin de kurucusu.
Bir hurafe olarak dinden evrensel bilim dinine: Sosyolojinin kurucusu olarak kabul edilen Comte aynı zamanda pozitivizmin de kurucusudur. Din hakkındaki görüşleri çok karmaşıktır. Hocası ve sosyolojinin yine öncülerinden sayılan Saint Simon’dan da etkilenerek insanlık tarihini bir evrim süreci içinde değerlendirmiş ve dinin de bu evrim sürecine paralel olarak bir değişim geçirdiğini düşünmüştür. Bu çerçevede Comte, insanlık tarihini üç evreye ayırmış ve birinci evreyi dinsel ve mitolojik düşünce veya bilgi biçiminin hakim olduğu teolojik evre olarak nitele¬miştir. Bu birinci evre sonradan takip edecek ve felsefi düşüncenin hakim olduğu metafizik evre ile en son galip gelecek olan ve pozitif düşüncenin egemen olaca¬ğı bilimsel evrelere nazaran ilkel bir evredir. Açıkçası dinsel düşünceyi ilkel za¬manlardaki insanlık durumuna özgü bir cehalete bağlamış ve bilgi seviyesinin ar¬tışı oranında aşılacak bir evre olarak görmüş olduğu halde Comte’un kendisinin bi¬limsel dönemlere özgü bir din inşa etme yoluna gitmiş olması da ilginçtir. Bu yol¬la Comte, aslında dinin bir hurafe ve uydurma olduğunu düşünse de bunun aynı zamanda toplum için işlevsel yönleri olan bir gereklilik olduğunu da kabul etmiş oluyor. Dolayısıyla dinin ilkel durumda uyduruluş olduğunu düşündüğü yoldan biraz daha hallice, bilimsel bir çağda, toplum için daha faydalı, çağın ruhuna uy¬gun bir din geliştirme yolunu deniyor. Comte bu düşünceden hareketle bir “insan¬lık dini” tasarladı. Temelinde bilimin olduğu bu dinde kendini de başrahip olarak ilan etti. Geliştirdiği dinin terminolojisi aslında Hıristiyanlığın kavramlarını taklit ediyordu. Yüce Varlık, Büyük Fetiş ve Büyük Orta şeklinde ifade ettiği bir tür tes¬lis düşüncesi geliştirdi. Bilimsel düşünceye dayalı olacağı olduğu için evrenselliği ve kesinliği ispatlanmış olacağı beklenen bu insanlık dinine bir de ilmihâl yazdı. Aslında Comte’un bu din kurma girişimi ile din hakkındaki genel görüşlerini bir arada almak lazım. Bu durumda Comte’un dinin toplumda oynadığı olumlu işlev¬lerine inandığı ama bu işlevine rağmen dinin insan zihni tarafından uydurulmuş bir hurafe olduğu inancında olduğunu gösteriyor. Geçmişte uydurulmuş ve olumsuz işlevleri de olan dinlere karşılık, geleceğin bilim insanına hizmet edecek, onun dünyasına denk düşecek uygun bir din geliştirmek pekâlâ iyi olabilirdi. Yukarıda dinlerin kökenine dair düşüncelerini anlattığımız gibi, dini bazı korkularının veya bilgisizliklerinin bir telafisi olarak uydurmak durumunda kalmış olan ilkel insan yerine onu bilim dünyasının bütün verilerinden yararlanan bilimsel çağın insanına yaraşır bir biçimde uydurmanın daha uygun olacağını düşünmüş olmalı. Bu dinin kiliseleri üniversiteler ve okullar, rahipleri ise bilim adamları olacaktı.