Türk Edebiyatı

Şarkı Formu ve Şarkı Besteciliği

Şarkı Formu ve Şarkı Besteciliği

Şarkı, geleneksel Türk musikisindeki küçük formlardan biridir. Kâr, beste, semai gibi formlara ise “büyük form” denir. Şarkı bestecileri çoğunlukla küçük usuller kullanırlar; aksak usuller, düyek, curcuna, sofyan en çok kullanılanlardır. Şarkılar genellikle dört mısralıdır. Dört mısralı bir şarkıda ilk mısraya “zemin’”, üçüncü mısraya “miyan”, ikinci, dördüncü mısralar a da “nakarat” denir. Nakaratlar aynı musiki cümlesiyle bestelenir, miyanda çoğu kez makam geçkisi yapılır. Bazı şarkılarda, aynı ezgi ikinci, hatta üçüncü dörtlüklerle tekrarlanır. “Muhammes” (beş mısralı), “müseddes” (altı mısralı), “müsemmen” (sekiz mısralı), şarkılar da vardır. Bunlar kendi aralarında farklı türlere ayrılır. Dörtten fazla mısralı şarkılarda miyan ile nakaratın yerleri şarkının türüne göre değişir, bazılarında birden çok miyan olur. Bunlar dışında, iki, üç, yedi mısralı şarkılar da bestelenmiştir. Şarkının bir başka özelliği, “terennüm”süz oluşudur. Şarkılar, klasik formlardaki eserlerden daha hafif konulan işler; aynı şekilde, ezgisel (melodik) yapılan da daha basittir.

Divan şairleri nasıl daha çok gazel, kaside gibi ana nazım biçimleri içinde şiir yazmışlar, şarkı biçimini pek az kullanmışlarsa, klasik dönem bestecileri de daha çok beste, semai gibi formlarda eser vermişler, az sayıda şarkı bestelemişlerdir. Klasik dönemde şarkı, tıpkı Divan şiirindeki şarkı gibi, gözde bir form değildi. 19. yy’m ikinci yansında musikide yeni bir üslup arayışına girilirken, klasik fasıllann da zenginleştirilmesine ihtiyaç duyuldu. Peşrev, I., II. besteler, ağır semai, çeşitli usullerdeki şarkılar, yürük semai ve saz semaisinden oluşan bir fasıldaki şarkı sayısının artınlması hem o faslı zenginleştiriyor, hem de faslın okunuşunu süre olarak uzatıyordu. Şarkının önem kazanmasının bir başka nedeni de, geçen yüzyıldaki kâr, semai gibi büyük formlara eskilere özgü bir gelenek gözüyle bakılmasıdır.

İlgili Makaleler