Antropoloji

İNANÇ SİSTEMLERİNİN ÇEŞİTLİLİĞİ – Antropoloji

 

İNANÇ SİSTEMLERİNİN ÇEŞİTLİLİĞİ

Farklı tarihsel ve ekolojik koşulların etkisiyle ortaya çıkmış, bu koşullarla bağlan­tılı biçimde çeşitlenmiş geniş bir inançlar yelpazesinden söz edebiliriz. Bu inanç­lar, somut şeylerin kutsallaştırmasından başlayarak soyut ve mutlak kudret sahibi bir tanrıya veya tanrılara inanç çerçevesinde örgütlenmiş dinlere kadar çeşitlilik gösterir. Burada temel inanç sistemlerini ele alacağız.

Din ve Uyarlanma

Toplumların yaşadıkları çevreye uyum sağlama biçimleri ve bu biçimlerin yerleş­tirdiği dünya görüşü, son tahlilde, onların inanç sistemlerini de etkilemektedir. Ör­neğin avcı-toplayıcıların inanç sistemleri, onların geçim biçimiyle yakından ilişkili­dir ve avcı-toplayıcı hayatın odağında yer alan toprak, bitki ve hayvanlar merke­zinde örgütlenir. Örneğin Avustralya Aborijinlerinin dini, hayvanların üremesini odağa almaktadır. Üreme, bereketin kaynağıdır ve bu yüzden üreme kavramı bu inancın merkezinde yer alır. Aborijin beslenme rejiminin temelini oluşturan hay­vanların üreme sürekliliğinin sağlanması amacıyla yürütülen Gunabibi bereket ayi­ninde, ayinin üzerinde gerçekleştiği kutsal toprak mitolojik kaya pitonunun rahmi­ni temsil eden geniş hilal biçimli bir çukurdur. Ayinde erkek çocuklar bu çukurun içinden geçerler ve böylece simgesel olarak kaya pitonu tarafından yutulurlar, çu­kurdan çıktıklarında da yeniden doğmuş olurlar. Ayinin çeşitli aşamalarında farklı hayvan türlerinin çiftleşmesi taklit edilir. Ayrıca bu ayinde kullanılan eşyaların ço­ğu erkek cinsel organını çağrıştırır. Bunun gibi pek çok eski pagan dini, bereket odaklıdır. Örneğin İç Anadolu’da İÖ. 8. ve 7. yüzyıllarda yaşamış olan Friglerin, her yıl 21 Mart’ta Ana Tanrıça ve bereket tanrıçası Kibele adına düzenlenen ayin­de Ana Tanrıça rahipleri tapınakta bereketin devamı için kendi cinsel organlarını keserek Kibele’ye (Toprak Ana’ya) feda ederlerdi. Böylelikle tarımcı olan Frig top­lumunun devamını sağlayacak toprak verimliliği için, o toplum adına seçilmiş ki­şiler (rahipler) bir feragatte bulunurlardı. Böylelikle hem Ana Tanrıça’ya bereket için adak yapılmış hem de doğanın yeniden doğuşu (döngüselliği) kutsanmış olur­du. Başka tarım toplumlarında da benzer ritüelleri gözlemlemek mümkündür. An­cak burada vurgu, avcı-toplayıcılardaki bitki ve hayvanlardan tarımı etkileyen olaylara dönmüştür. Tanrı tahayyülü; yakarışların yönelimi, ayinlerin merkezi sal­gınlar, doğal afetler, kuraklık, yağış, bereket gibi tarımsal etkinliği belirleyen, iyi ya da kötü yönde etkileyen şeyler üzerinedir.

Reform Çağı: 15. yüzyılın sonunda Martin Luther önderliğinde ortaya çıkan, Protestan akımın Katolik kilisesine karşı verdiği mücadele sonucunda dinle dünya işleri arasında bir ayrıma gidilmesi ve kilisenin demokratikleşmesi hareketidir.

Anthony Wallace kültürlerin yaşam ve geçim biçimleriyle uyarlanma tarzları ba­kımından dört temel din kategorisinin varlığından söz eder: Bunlardan ilki şama- nistik inançlar sistemidir. Şaman uygulamaları genellikle bütün mesaisini dinsel alana vakfetmemiş din uzmanlarına dayanır ve göçebe-çoban ya da avcı-toplayıcı
toplumlarla ilintilidir. İkincisi komünal inanç sistemleridir. Komünal inanç sistem­leri, şamanistik uygulamaların kurumsal hale dönüşmesiyle ortaya çıkarlar. Bu inanç sistemlerinde insanlar; mevsim dönümleri, hasat, geçiş ayinleri gibi belirli za­manlarda ayinsel amaçlarla bir araya gelirler. Avcı-toplayıcılarda ve bazı küçük öl­çekli tarımcı toplumlarda bu tür inanç sistemlerine rastlanır. Üçüncüsü Olymposçu inanç sistemleridir. Burada komünal inanç sistemlerinin gerektirdiği birlikte ibadet ritüellerini yöneten profesyonel bir ruhban sınıfı devreye girer. Bu ruhban sınıfı hi- yerarşik ve bürokratik biçimde örgütlenmiştir. Aslında karşımızda olan örgütlü di­nin ilk biçimidir. Tıpkı ruhbanlar arasındaki hiyerarşi gibi, bu sistemde bir tanrılar hiyerarşisi de görülür. Beylik tipi örgütlenmelerde ve devletli tarım yapılarında bu tür dinler görülür. Dördüncüsü tektanrıcı sistemlerdir. Burada bütün doğaüstü var­lık alanı mutlak kudret sahibi tek bir tanrının denetiminde ve birliğinde görülür. İktidarın güçlü devlet yapıları eliyle pekiştiği ve yayıldığı tarımcı toplumlarda ve onların devamı olan endüstriyel toplumlarda tektanrıcı dinler görülür.

Dinin Somutlaşması: İbadet ve Ayinler

Bir inanç sistemi olarak din, sadece bir öğreti ve dünya görüşü olarak var olamaz. Dini yaşanır kılan ve insanların tek tek dünyevi ortamdan kutsal alana geçmesini sağlayan törenlerle din insana ulaşır. Toplu ya da tekil olarak gerçekleştirilen bu törenlere ayin diyoruz. Ayinlerin en önemli özelliği onların tekrarlanır olmasıdır. Tekrarlanma, inancı pekiştirir ve insanların dünyevi kaygılar içinde dinden uzak­laşmasını önler. Dolayısıyla ayinler, belirli zaman ve mekânlarda tekrar edilen, bü­yük ölçüde kalıplaşmış, bir programa göre tekrarlanan davranışlardır. Bu düzenli­lik hem katılımcıların güven duygusunu pekiştirir hem de evrenin ve toplumun düzeni yeniden üretilmesini sağlar. Dünyevi alandan kutsal alana geçiş; çoğunluk­la abdest almak, temiz giysiler giyinmek, cinsel ilişkiden kaçınmak, belirli şeyleri yememek ve içki içmemek gibi başka ara davranışları da gerektirir.

İbadet ve ayinler olmadan dini yaşamak mümkün müdür? Tartışınız.

Dinsel Uzmanlar ve Kutsal Kişiler

Kutsallık sadece doğaüstü ya da göksel bir nitelik değildir. Somut olarak bazı in­sanlarla özdeşleşebilir, bazı insanlar tarafından temsil edilir. Bu çerçevede iki tür din kişisi ayırt etmek mümkündür. Birincisi ayinleri ve çeşitli dinsel uygulamaları gerçekleştiren, bunları yönetme yetkisi bulunan, dinin diline ve programına vâkıf uzmanlardır. Bunlar dinsel gelenek ve uygulamaları toplumun diğer üyelerinden daha iyi bilirler. Bu, toplum tarafından din otoritesi sayılan kişiler ve kurumlar ta­rafından tescil edilmiştir. Kimi zaman da böyle bir tescil olmadan, birtakım hikmet­li sözleri ve davranışları nedeniyle toplum tarafından bu mertebeye eriştirilmiş ki­şiler ortaya çıkar. Bunlar karizmatik kişiliklerdir ve dinsel otoritelerini, herhangi bir yerden icazet almadan bu karizma aracılığıyla kendileri elde ederler. Bütün bu ki­şiler tam zamanlı olarak bu işlere yoğunlaşmış uzmanlar ya da şaman, büyücü- doktor gibi gerektiğinde yardıma çağrılan uzmanlar olabilir.

Karizma: Bir insanın sıradan insanlardan ayrı bir yerde durmasını ve doğaüstü, insanüstü olarak görülmesini ya da en azından istisnai güç veya niteliklerle donatılmış olarak algılanmasını sağlayan kişilik özelliğidir.

Şamanlar, avcı-toplayıcı ve göçebe-çoban toplumlara özgü bir uzman tipidir. Onların en ayırt edici özelliği, trans (esrime) yoluyla doğaüstüyle ilişki kurdukları yolundaki iddiaları ve bunun toplumca kabul edilmesidir. Ruhlar alemiyle ilişkisi­ni yüksek din bilgisi yoluyla değil de kendi yetenekleri aracılığıyla sağladığından şamanın toplumdaki statüsü büyük ölçüde kişisel olarak elde edilmiş bir statüdür. Dolayısıyla şaman için karizmatik din kişisine örnektir, diyebiliriz.

Özellikle iyi örgütlenmiş tarım toplumlarında karşımıza tam zamanlı din uz­manları çıkar. Bu, dinin toplumun temel bir kurumu haline gelmesinin ardından mümkün olmuştur. Böylelikle hiyerarşik biçimde örgütlenmiş bir din adamları gru­bu karşımıza çıkar. Ancak bu rutin işlere yoğunlaşmış kişilerin yanında büyük bir kutsallık atfedilen başka din uluları vardır. Bunlar din kuran, tanrısal sözü insanla­ra aktaran ya da toplumun açmazlarını çözecek büyük yorum okulları meydana getiren kişilerdir. Bunların başında peygamberler gelir. Peygamberler, Tanrı tara­fından seçilerek Tanrı sözünü insanlara aktaran tebliğciler olarak tanımlanırlar. Max Weber, iki tip peygamberden söz eder. Bunlardan ilki model peygamberler­dir. Model peygamberler, kurtuluşa giden yolu kendi kişiliğinde gösteren kişilerdir ve bunun en tipik örneği Buda’dır. İkinci tip, bir dini tebliğ eden misyoner pey­gamberlerdir. Onlar Tanrı’nın cismi değil sadece aracılarıdırlar. Kişilikleri sadece ‘doğru insan’a ve tebliğ ettikleri dinin en doğru uygulayıcısına gönderme yapar. Tanrı ise insanüstü, her şeye kadir, yüce ve özeldir. Peygamberlerin hedefi yeni bir düzen yaratmaktır ve başarıya ulaşması durumunda ortaya çıkan sonuç, genellikle yeni bir din sisteminin ve onun kurumlarının oluşmasıdır.

İlgili Makaleler