Tarihi Şahsiyetler

Hans Spemann Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

SPEMANN, Hans (1869-1941)

Alman biyoloji ve embriyoloji bilgini. Embriyonun gelişmesini ve dokuların farklılaşmasını yönlendiren “örgütleyici etki”yi tanımlamış, deneysel ve nedensel embriyolojinin temellerini atmıştır.

27 Haziran 1869’da Stuttgart’ta doğdu, 9 (ya da 12) Eylül 1941’de Freiburgim-Breisgau’da öldü. Heidelberg Üniversitesi’ndeki tıp öğreniminden sonra, 1894’te doktora öğrencisi olarak girdiği Würzburg Üniversitesi’nde, çağın ünlü biyoloji bilginlerinden Theodor Boveri’nin etkisiyle zooloji ve embriyolojiye yöneldi. Boveri’nin en gözde öğrencisi olarak 1895’te doktorasını tamamlayıp, bu üniversiteye bağlı Zooloji Enstitüsü’nde önce araştırma, ardından öğretim göreviyle on üç yıl çalıştıktan sonra, 1908’de zooloji ve karşılaştırmalı anatomi profesörü olarak Rostock Universitesi’ne geçti. 1914’te Berlin’deki Kaiser Wilhelm Biyoloji Enstitüsü’nün yöneticiliğine getirilen ve I.Dünya Savaşı’nın bitimine değin bu görevi sürdüren Spemann,1919’de Freiburgim-Breisgau Üniversitesi’nin çağrısını kabul ederek Weis-mann’dan boşalan Zooloji Kürsüsü’nün profesörlüğünü üstlendi. Meslek yaşamını noktalayarak bu üniversiteden emekliye ayrıldığı 1935 yılında Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü aldı.

Yaşamı boyunca embriyon gelişmesini ve bu gelişmenin ilk evrelerinde hücrelerin farklılaşarak değişik işlevlerdeki doku ve organları oluşturmasına yol açan etkenleri inceleyen Spemann, çağdaşları olan Wilhelm Roux (1850-1924) ve Hans Driesch ile birlikte nedensel ve deneysel embriyolojinin ya da Roux’nun terimiyle “gelişme mekaniği”nin kurucularındandır. 1887’de Roux, döllenmiş kurbağa yumurtasının ilk bölünmesiyle oluşan iki oğul hücreden (blastomer) birini kızgın bir iğneyle deşerek öldürdüğünde, geride kalan sağlam blastomerin normal gelişmesini sürdürmesine karşın yarım bir embriyon verdiğini gözlemlemiş, birkaç yıl sonra Driesch, bir denizkestanesi yumurtasının iki blastomerini zedelemeksizin birbirinden ayırdığında, her iki blastomerin normalden daha küçük boyutlarda da olsa tam bir embriyon oluşturduğunu göstermişti. Ölü ve canlı hücrelerin bir arada bulunmasının deney sonuçlarını etkilemiş olabileceğini düşünen Spemann, embriyondaki bir hücre grubunun komşu hücrelerin gelişmesini etkileyip etkilemediğini ve her hücrenin ne tür bir doku oluşturacağının daha başlangıçta belirlenip belirlenmediğini araştırmaya başladı. 1921-1924 arasında, çağdaş mikrocerrahi tekniklerinin de öncüsü olan çok duyarlı deney yöntemleri ve araçları geliştirip, kurbağa, su semenderi gibi amfibyumların yalnızca bir-iki milimetre boyutundaki embriyonlarından aldığı doku parçalarını başka bir embriyona aşılayarak yaptığı deneyler, embriyoloji tarihinin klasikleri arasına girmiştir.

Doku aşılama deneyleri için, hücre farklılaşması sonucunda hem üstderi (epiderm), saç, tırnak gibi dış oluşumların, hem de beyin, omurilik gibi sinir dokusunun geliştiği dışderi (ektoderm) tabakasını seçen Spemann, gastrula evresindeki bir su semenderi embriyonundan, bulunduğu yere göre normal olarak omuriliği vermesi gereken bir dışderi parçasını alıp, aynı yaştaki başka bir gastrulanm karın bölgesine aşıladığında, parçanın omurilik ya da başka bir sinir dokusunu değil, tıpkı çevresindeki hücreler gibi üstderiyi oluşturduğunu gözlemledi, ikinci bir deneyde ise, gastrulanm karın bölgesinden alınan dışderi dokusunun, başka bir gastrulada omuriliği oluşturacak bölgeye aşılandığında sinir dokusu verdiğini saptadı. Bu deneylerle, dışderi ile ortaderinin (mezoderm) yan yana geldikleri zaman birbirlerini etkilediklerini kanıtlayan Spemann, nedensel embriyolojinin temel kavramı olan bu süreci “indükleme” terimiyle adlandırdı. Ardından, bir su semenderinin dokusunu kurbağa dokusu aşılayarak indüklediğinde bu dokudan kurbağaya değil semendere özgü bir organın geliştiğini göstererek, indüklenmiş bir organın niteliğinin indükleyiciden çok kendi öz yapısına bağlı olduğunu kanıtladı. Ayrıca, embriyonda, indükleme gücü olduğu için çevresindeki dokuların gelişmesine ve farklılaşmasına yön veren belirli bölgelerin bulunduğunu ortaya koyan, “örgütleyici” (Organi-sator) adını verdiği bu bölgelerdeki hücrelerin kimyasal bir madde salgıladığı için ölü olsa bile indükleyici etkisini gösterebildiğini açıklayan Spemann’m çalışmaları, embriyon gelişmesini yöneten mekanizmaların anlaşılmasında o güne değin atılmış en büyük adımdı.

• YAPITLAR (başlıca): Experimentelle Beitrage z« einer Theorie der Entwicklung, 1936, (“Gelişme Kuramına Deneysel Katkılar”); Forschung und Leben Errinerungen (otobiyografi, ö.s.), 1943, (“Alıştırma ve Yaşam Anıları”).

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

İlgili Makaleler