Sosyoloji

Constantin Tacou – Din ve Fenomenoloji

Constantin
Tacou – Din ve Fenomenoloji

Mircea
Éliade’nin Eserlerine Toplu Bakış

Julien
Riés: Dinler Tarihi, Fenomenolojik ve Hermenötik

Éliade (…) iki tür insan olduğu sonucuna
ulaşır.

Kutsala inanan ve (inanmayan) dinsiz.

(Éliade) arketip karşısında etkilenir.
Buradan hareketle insan bilincindeki aşkın olanı tanımlamaya çalışır. Bu amaçla
bilinç ötesi olarak gördüğünü, bilinçdışı olanların içerisinden soyutlamayı
dener. Eliade için bu, kutsalın, mitosun ve sembolün incelenmesinde tutulacak
kesin bir yoldur.

Her dinî tecrübe belirli bir tarihsel
çerçevede ifade edilmiş ve iletilmiştir. Dinî fenomen saf bir durumda bulunmaz.

…dinler tarihçisi öncelikle bir tarihçi
olmalıdır.

Dinî fenomen, kendi özünü oluşturan kutsal
çerçevesinde anlaşılmalıdır.

Her dinî fenomen bir hierofani yani
kutsalın tecelli etme eylemidir.

Éliade’ın (…) araştırmasının merkezinde iki
büyük eksen yer alır; kutsal ve sembol.

Kutsal ve kutsal-dışı, varlığın iki özel
biçimini oluşturur.

Éliade’a göre ise sembol bir yandan insanın
tarih ötesi dünyaya açılımını, diğer yandan aşkın olanla temasını sağlar.

Kutsal, bilincin tarihinde bir evre değil,
bilincin yapısının bir unsurudur.

Dumézil araştırmalarında ortak bir
Hint-Avrupa mirası keşfeder; egemenlik ve kutsal, güç ve savunma, verimlilik ve
zenginlik.

Bunlar, onun araştırmalarında Hint-Avrupa
toplumunun üçlü fikriyatını oluşturur.

Gilbert
Durand: Éliade ve Derin Antropoloji

David
Rasmussen: Yapısal Hermenötik ve Felsefe

Éliade, başlıca problemi, kutsal bir
fenomenin (sembol, mit, hierofani) görünmesinden anlaşılmasına kadar devam eden
prosedür sorunudur.

Dinî bir fenomen, ancak kendi düzeyinde
tanınabilir.

Éliade’a göre arketip, kutsalın başlangıç
yapısı olarak kabul edilebilir.

Éliade, dinî bir fenomenin, global eş-zamanlı
bir dizge içinde tuttuğu yeri yapısal açıdan sorgular. (s. 39)

Stephen
J. Reno: Hierofani, Sembol ve Tecrübeler

Hierofanik nesneler (…) bir taş veya bir
ağaç oldukları için değil, kendilerinden farklı bir şeyi ifşa ettikleri için
kutlu sayılmaktadırlar.

(Sembol / anlam taşıyıcısı)

…insanlığın dinî yaşamında, sürekliliğin
hiçbir zaman gerçek çözümünün olmadığı fikrine ulaşmış bulunuyoruz.

Douglas
Allen: Dinî Tecrübenin Fenomenolojik Tahlili

Fenomeni gönderme yapan yaratır.

…indirgenemezliğin metodolojik ilkesi,
gerçek manada, fenomenolojik bir époché’nin varlığı hususunda ısrarlı olmaya
dayanmaktadır.

Dinler tarihçisi genellikle, hierofanileri
tanımada zorluk çekmektedir. Atalarımızın, hierofanileri gördüğü yerlerde
bizler yalnızca doğal nesneler görmekteyiz.

Charles
H. Long: Éliade’ın Yapıtının Çağdaş İnsan İçin Anlamı

Dindar olmayan insan, yalnızca modern Batı
toplumlarında yeni bir varoluşsal konum üstlenmektedir.

İnsan, kendini kendi yapmaktadır.

Bunu da tam anlamıyla, kendini ve dünyayı
kutsallıktan arındırdığı ölçüde yapabilmektedir.

Özgürlüğünün karşısındaki asıl engel
kutsaldır.

Sembol, mitos ve imge, manevî hayatın özünü
oluşturmaktadır.

Bunlar değiştirilebilir, bozulabilir veya
değer kaybedebilirler, ancak hiçbir zaman kökten sökülüp atılamazlar.

Jean
Biés: Şamanizm ve Edebiyat

Mitik arketipler çağımızın büyük
romanlarında varlıklarını sürdürmektedirler.

Jacques
Masui: Mitoslar ve Semboller

Ortodoks bir toplumda doğmasından dolayı
olsa gerek Éliade hiçbir zaman Batılı felsefî düşünceyi tek başına yeterli
görmedi.

Helenizme hayrandı.

Batı felsefesi taşralılaşma tehlikesiyle
karşı karşıyaydı.

Hindistan’da üç yıl geçirdi.

Calcutta Üniversitesi’nde Hinduizm üzerinde
çalıştı.

Élide, bir dinler tarihçisidir.

Éliade, kutsalın ifadeleri olan (mitoslar,
semboller ve imgeler) incelemesiyle kendini sınırlı tutar. Bu incelemeyi iki
perspektif doğrultusunda yapar: bunlardan ilki, temel teşkil eden büyük
temaları ve mitos ve sembollerin yapısını ortaya çıkarabilmek için, dinler
tarihi tarafından biriktirilmiş olan verilerin incelenmesidir. Amaç, bu
verilerin içerdiği arkaik ilkelerin, arketiplerin bulunmasıdır.

İkinci perspektifini, dinî fenomenin kendi
içinde incelenmesi (…) oluşturmaktadır.

Arkaik dünya ile çağdaş toplum arasında
varolan temel farklılık, zaman kavramı etrafında dönmektedir.

Profan zamanın, örnek modellerin taklid
edilmesi ve mitik olayların yeniden güncelleştirilmesiyle ilga edilişi bütün
geleneksel toplumun hususi bir yönü gibi durmaktadır.

Mitos, Zaman’da ve çevreleyen dünyada bir
kopuşu içermektedir.

Büyük Zaman’a kutsal Zaman’a doğru bir
açılımı gerçekleştirmektedir.

Geleneksel insan, farkına varmaksızın
zamana, periyodik yeniden canlanışın erişemediği özel bir değer verme durumuna
gelir.

Zamanın bağımsız bir diyalektiğe göre
aktığını kabul eder.

İnsanlık, bir hakikat çağının (mitosların
kutsal değerlerini koruduğu, zamanın eskimediği bir çağ), sürekli hızını
arttırarak insanı kemiren zamandan, genellikle sadece rastlantısal yollardan
ulaşılabilen kutsala kadar her şeyin değerini yitirdiği bir karanlıklar çağına
geçmektedir.

Her şey anlamını yitirdiğinde yıkım
gerçekleşmektedir. (s. 131)

Çağdaş insanın büyüklüğü (…) kullandığı
niceliğin efendisi olmasından ileri gelmektedir.

Fakat nitelik açısından bakıldığında durum
aynı mıdır?

Sembol, gerçeğin diğer bilgilenme yollarına
meydan okuyan bazı yönlerini  -en derin
olanları- açığa vurur.

Bir ihtiyaca cevap verir, bir işlevi yerine
getirir, bu işlev, varlığın en gizli kiplerini ortaya çıkarmaktır.

İmgeler olmasalardı, sonumuz, herhangi bir
kültür içerisinde boğulmak olurdu.

Bizler, varlığımıza yeniden sahip olmayı ve
yeni bir kültür inşa etmeyi istiyorsak o halde geleneksel varlık biliminin
kaynaklarına dönmek zorundayız. (s. 139)

Mircea
Éliade: Kutsal Mimarî ve Sembolizm

Bir mâbedin ya da şehrin inşası, Evrenin
inşasının tekrar edilmesine denk düşmektedir.

Bir toprak parçası üzerine yerleşmek, bir
dünyanın kurulmasına eşdeğerdir.

Dünyaya, ancak onu yaratma sorumluluğunu
üstlenerek yerleşilebilir.

Mircea
Éliade: Simya Mitosu

Simyacı, ilk insanların doğayı dönüştürme
teşebbüsleri neticesinde doğmuş olan, çok eski bir tasarımın nihaî evresini
tamamlamıştır. Simyevî dönüşme kavramı, kökeni çok eskilere dayanan, insan ediminin
doğayı dönüştürebileceği inancının son ifadesini oluşturmaktadır.

Türkçeleştiren: Havva Köser

İz Yayıncılık

2000

İlgili Makaleler