Edebi Şahsiyetler

Cevat Fehmi Başkut Kimdir, Hayatı, Edebi Kişiliği, Kitapları, Hakkında Bilgi

BAŞKUT, Cevat Fehmi (1908-1971)

Türk oyun yazarı. Cumhuriyetle gelen yeni toplumsal düzenin değer yargılarını irdeleyen, halka dönük, ahlakçı bir tiyatroya yönelmiştir.

Edirne’de doğdu. Eyüp Rüştiyesi’nde okuduktan sonra, 1921’de İstanbul Sultanisi’ni bitirdi. Kurtuluş Savaşı’nm başlangıcında babası ile birlikte Ankara’ya geçti. Büyük Millet Meclisi’nin basımevinde düzeltmen ve yine Büyük Millet Meclisi’nde zabıt kâtibi olarak çalıştı. 1928’de İstanbul’a dönerek gazeteciliğe başladı. Mesleğin her alanında çalıştı. Vakit, Son Posta ve Cumhuriyet gazetelerinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. İstanbul Gazeteciler Cemiyeti başkanlığında bulundu. 1963’te gazetecilikten ayrılıp kendini bütünüyle oyun yazarlığına verdi. 15 Mart 1971’de İstanbul’da öldüğünde Oyun Yazarları Derneğinin başkanıydı. Küçük Şehir adlı oyunuyla 1948 İnönü Tiyatro Armağaninı kazanmıştır.

Cevat Fehmi Başkut gazeteciliğinin yanı sıra, 1933’te basılan bir dizi röportaj kitabı ve daha sonraki yıllarda iki aşk romanı ile birkaç polisiye roman da yazdı.

1940-1950 arasında Türk tiyatrosunda oyun yazarı eksikliği çekiliyor, Cumhuriyet’le gelen yeni düşünce ve inançların sahneye yansıtılmasında adeta bir tembellik izleniyordu. Cevat Fehmi Başkut bu ortam içinde, Muhsin Ertuğrul’un da yüreklendirmesiyle 1942’de oyun yazarlığına başladı. İlk oyunu Büyük Şehir 1942-1943 tiyatro mevsiminde İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Yeni Komedi sahnesinde oynandı ve büyük bir başarı kazandı. Kolay yakalanabilen bir takım ahlak yargılarım aktarmak için gündelik yaşamdan alınmış kişi ve olayların araç olarak kullanıldığı bu oyun, Anadolu’dan İstanbul’a göç etmiş taşralıların büyük kentte nasıl aldatıldıklarını, sömürüldüklerini konu ediniyordu. Bu ilk çıkışın başarılı olması üzerine Başkut oyun yazmayı sürdürdü. 1945’te yazdığı Küçük Şehir’in 1948’de aldığı ödül ve gene aynı yıl oynanan Paydos oyunu yazarın ününün iyice yayılmasına yol açtı. Bu son yapıt, yurt dışında sahnelenen ilk Türk oyunu olarak Atina’da altmış beş kez oynandı. II. Dünya Savaşı’nm getirdiği ekonomik değişikliklerle toplumsal dengesi bozulan ortamda dürüst kalmaya özen gösteren bir öğretmenin, çıkarcılığı ön plana almış bir muhtar ve bakkalla ilişkilerini sergileyen Paydos, yeni düzenin ülkeye yerleşmeye başlayan çarpık değerlerini birtakım ahlak yargılarıyla eleştiriyordu. Oyunun bildirisini aktarmakta seçilen halkçı yöntem, hem oyunun hem de yazarın geniş kitlelerce kabullenmesine yol açtı.

İlgili Makaleler