Tarihi Şahsiyetler

Amr bin As Kimdir, Hayatı, Hakem Olayındaki Hilesi

Amr bin As (el-Aşi). künyesi Ebu Abdullah ve Ebu Muhammed’dir. 573’te Mekke’de doğdu, 664’te öldü.

Hz. Muhammed’le aynı dönemde yaşamıştır ve Kureyş’lidir. İslâm tari­hindeki rolü, İslam’a giriş tarihi olan H. 8  (639/630) ‘de başlar. O zamanlar orta yaşlarında olmalıdır; çünkü 43  (664) ‘te vuku bulan ölü­münde, 90 yaşında bulunduğu söylenmektedir. Zamanının en kurnaz bir politikacısı olmakla ünlenmiştir. Medine’nin müşrikler tarafından neti­cesiz kuşatmasından (Hendek Savaşı) sonra, Mekkelilerin basi­retlileri, bu başarısızlığın Hz. Muhammed’in siyasî hayatında mühim bir dönüm noktası ola­cağını sezmekte gecikmediler. Bundan dolayı, Mek­ke’nin zaptından önce bile, Halid bin Velid, Osman bin Talha ve Amr bin As gibi adam­ların İslâm tarafına geçmiş olmalarına hayret edilmemelidir.  Bunların İslam’a girişleri hakkındaki uydurma hikâyelere fazla önem verilme­melidir.

Ebu Bekir ve Ömer’in de yer aldığı üç yüz kişilik ordunun başında kumandan olarak Zat-üs-Selasil Gazasına gönderildi. Mekke fethinde ve Huneyn Gazası’nda bulundu. Peygamber tarafından Umman valiliğine atandı. Ebu Bekir’in halifeliği zamanında mürtedlerin (dinden dönenlerin) yola getirilmesinde büyük kahramanlıklar gösterdi. Ebu Bekir tarafından Şam’ın fethine gönderildi. Başkumandan Halid bin Velid’in idaresinde cereyan eden Yermük Muharebesi’nde büyük kahramanlıklar gösterdi ve Şerahbil ile beraber ordunun sağ kanadını idare etti. Yermük Muharebesi, İslam ordusunun zaferiyle bitti. Amr ibni As, Ecnadin’de Rum ordusunu bozguna uğratarak bütün Ürdün ve Filistin’i zaptetti.

Ömer’in halifeliği sırasında Filistin valiliğine atandı. Daha sonra Mısır’ın fethi için vazifelendirildi. Mısır’ı feth edince, oranın valiliğine atandı. Amr bin As, Mısır’ı feth etmiş (X. asırdan itibaren Kâhire ismini alan, Fustât şehrini kurmuştur) sonrasında, Kuzey Afrika’ya yönelerek, Trablusgarb ve Siyre’yi feth etti.

Hilâfete geçişini müteakip, Osman’ın kendi­sini derhâl geri çağırarak, yerine Abdullah b. Sa’d’i göndermesi, Amr’ı her hâlde pek üzmüştür. Bundan dolayı memnuniyetsiz olarak, resmî hayattan çekilen Amr, vakit vakit hoş­nutsuzluğunu göstermiştir. Fakat Osman’ın vaziyeti tehlikeye girince, Amr açıkça halifenin hasımları tarafına geçmemek dirayetini gösterdi. Ali’yi Talha ve Zübeyr’i gizlice Osmân’ın aleyhine tahrik etti. İnzivaya çekildiği al-Sab’ (Beer-Şeba) ve Aclân’daki malikânelerinden olayların cereyanını büyük bir dikkatle takip edi­yordu ; fakat ancak Cemel vakasından sonra, ortada yalnız iki hasım, Ali ile Mu’âviye, kaldığı zaman, meydana çıktı ve Mu’âviye tarafını tuttu. Sıffın muharebesinde Suriye süvarile­rine kumanda ediyordu. Savaşı Ali’nin kazanacağını anlayınca , mızrak uçlarına Kur’an yapraklarını as­mak gibi, kurnazca bir harekette bulundu. Bu hilesinde başarılı oldu ve savaşın neti­cesiz kaldı. Her iki taraf Ebu Musa’l-Eş’ari ile Amr bin As’ın da bulunacağı bir hakem heyeti teşkilini kararlaştırdı. Bu heyetin toplanmasından önce Amr, Mu’âviye’ye, Mısır’ı zaptetmek sureti ile de, mühim bir hizmette bulundu. Ali tarafın­dan bu memlekete nasbedîlmiş olan genç Muhammed bin Ebi Bekr’i kolaylıkla mağlûp etti (38=658 yılı başında) ve öldürttü.
Yine bu yıl içinde (şaban ayında) Amr, Azroh’a, hakem heyeti içtimaına gitti (Tabari, I, 3407 ; al-Vâkidi’nin kronolojisine göre ). Bu münasebetle bir defa daha siyaset­teki maharetini parlak bir surette ispat etti. İşleri o şekilde çevirdi ki, Ebü Mûsâ, hem Ali’nin hem Mu’âviye’nin bu yüksek iktidar mevkiine lâyık olmadıklarını beyan mecburiye­tinde kaldı. Bu suretle Ali, halife unvanını kaybetti; Mu’âviye’ye gelince, o, “Osmân’ın intikamını almak”tan başka amacı olmadığı için, bir şey kaybetmiş olmadı.

Amr, vefatına kadar, Mısır valisi olarak kaldı. 15 ramazan 40 (22 kânun II. 661)’ta  Amr, üç haricîden biri olan ve üç İslâm büyüğünü (Ali, Mu’âviye ve Amr) taassuplarına kurban etme­ğe karar vermiş bulunan Zâdavayh’in tertip ettiği suikastten, bir tesadüf eseri olarak, kurtuldu, Amr, o gün vücudunda bir rahatsız­lık hissettiğinden, imameti Hârica b. Huzâfa’ye bırakmıştı, Hârica b. Huzâfa aldığı yaralardan vefat etti. Katilin, vak’adan sonra, “ben Amr’ı öldürmek istedim, Allah Hârica’nin, ölmesini istedi”  diye  bağırdığı  rivayet edilir. 664 (H. 43)te  (yaklaşık) 90-91 yaşındayken Mısır’da vefat etti. Cenaze namazını oğlu Abdullah kıldırdı. Mukattam mevkiine defn edildi.

Müslüman olduktan sonra bütün ömrünü İslam dinini yaymak için savaş meydanlarında geçiren Amr ibni As, orta boylu, cesur, edib ve beliğ idi. Çok fasih bir Arapça ile Kur’an okurdu. Akıllı, bilgili, siyasette usta ve asker bir sahabi olan Amr bin As, askeri dehası yanında, devlet idaresinde de dahi idi. Mahkemelerin tanzimi, vergi toplanması gibi işlerde büyük başarıları görülmüştü. Fustat şehrinde ilk minareli camiyi yaptırdı. Kahire ile Kızıldeniz arasında on dokuz kilometrelik bir kanal açtırarak Hicaz bölgesine gemilerle yiyecek sevketti.

İlgili Makaleler