Mufarikat Nedir, Felsefede Anlamı, Hakkında Bilgi
Mufârikât. Maddeden bağımsız soyut cevherler anlamında felsefe terimi.
Arapça mufârik (ayrılan) sıfatının çoğulu olan mufârikât İlk ve Ortaçağ felsefesinde maddeden bağımsız, ayrık (bizatihi soyut) olan aşkın varlıkları ifade eder. Çeşitli varlık türlerini anlatan cevher kavramının tasnifinde cevherler temelde maddî (birleşik) ve manevî basit, soyut olmak üzere ikiye ayrılır. İnsan aklının soyutlama ve birleştirme işlevi sonunda elde edilen bağımsız küllî kavramlara “e!-cevâhirü’l-mücerrede” mücerredât denildiği gibi ezelî- ebedî ve mükemmel olarak nitelenen ay üstü âlemdeki küllî nefis, küllî akıl, faal akıl ve küllî ruh gibi doğrudan soyut, maddeden ayrık olan metafizik varlıklar da mufârikât terimiyle ifade edilmektedir. Söz konusu varlıkların bazan mücerredât diye anılmasından dolayı mufârikât ile mücerredât arasında içlem kaplam ilişkisi bulunduğu söylenebilir. Buna göre mücerred olan her şey mufâ-riktir, fakat her mufârik mücerred değildir. Çünkü mufârik olan, zihnin soyutlaması sonucu bu niteliği kazanmış değildir; o ontolojik anlamda bizatihi soyut ve ayrık bir cevherdir.
Fârâbî, Risale ifî İsbâü’l-mufâriköt adlı eserinde mahiyetçe birbirinden farklı dört mufârik varlık mertebesinin bulunduğunu çeşitli delillerle ispata çalışır. Bunlardan birincisi sebepsiz olan ilk varlık, ikincisi faal akıllar adı verilen ve ilk akıldan itibaren ay feleğine kadar olan gök varlıklarının aklı, üçüncüsü semavî güçler, dördüncüsü fert ve şahıs olarak çokluk ifade eden insan nefisleridir. Ayrıca filozof bu metafizik varlıkların dört genel niteliğinin bulunduğunu belirtir.
Buna göre,
a) Mufârik varlıklar cisim değildir;
b) Basit varlık oldukları için oluş ve bozuluşa uğramazlar, dolayısıyla ölümsüzdürler;
c) Bunlar bizatihi şuurlu varlık olduklarından kendi varlıklarını bilirler, yani mufârik demek salt şuur ve akıl demektir;
d) Her mufârik varlık maddeden alınan hazla ölçülemeyecek derecede büyük bir hazla mutludur.
Ay üstü âlemdeki bu soyut ve aşkın varlıklarla dinî terminolojide sadece iman konusu olarak kabul edilen manevî varlıklar arasında bir ilişki kurulmaya çalışılmıştır. Özellikle bâtınîler ve bu hususta onlara yakın duran İhvân-ı Safa ile İşrâkî filozoflar dinî terminolojideki “el-meleü’l-a’lâ”nın feleklerin aklı, meleklerin ise feleklerin nefsi olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak kelâmcılar, bu tür metafizik varlıkların mahiyeti hakkında akıl yürütmenin doğru olmadığı görüşündedir. Gazzâlî, Tehâfütü’l-felâsife’-de filozofların bu konudaki düşüncelerini tutarlı bir şekilde eleştirmiştir.
Eski Yunan’da “genel görüşe ters düşen kanıtlanmamış yargılar” anlamındaki paradoks [Gr. paradoxos] kelimesi İslâmî literatürde mufârik terimiyle karşılanmaktadır. Ahlâk terminolojisinde “el-mufârikâtü’r-Revâkıyye” terkibi Stoa’nın ahlâkî hipotezlerini ifade etmektedir. Genellikle gönül almak, teselli ve teşvik etmek için kullanılan yargıların herhangi bir kanıtı yoktur. Meselâ, “Filozof masumdur, filozof için ıstırap söz konusu değildir, durum ne olursa olsun o her zaman mutludur, tek özgür ve tek zengin filozoftur” gibi yargılar paradoks olarak nitelenmektedir.
TDV İslâm Ansiklopedisi