Hafız Ahmed Paşa -Sadrazam- Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi
Hafız Ahmed Paşa (ö. 1041/1632) Osmanlı sadrazamı.
Muhtemelen 971 (1564) yılında doğdu. Filibeli bir müezzinin oğludur. Babasının mesleğine izafetle Müezzinzâde diye de anılır. Küçük yaşlarda hıfzını tamamladı. On beş yaşında iken İstanbul’a gitti ve I. Ahmed zamanında sesinin güzelliği farkedilerek Enderun’a alındı. Şair tabiatı sayesinde kısa sürede burada padişah musahipliğine kadar yükseldi. 22 Şevval 1016’da (9 Şubat 1608) doğancıbaşılıktan kaptan-ı deryalığa getirildi. 1017de (1608-1609) İskenderiye’den Mısır irsaliyesini getirirken bir kısım gemileri Venedikliler’in eline geçti. Mısır dönüşü Tersâne-i Âmire’de donanma İşleriyle uğraştı; ancak Şubat 1609’da görevden alındı, yerine Kayserili Halil Paşa getirildi. Aynı yılın nisanında Şam beylerbeyiliğine tayin edildi. Şam’a giderken önce Akşehir’deki, ardından da Külek Kalesi’ndeki eşkıyayı dağıttı ve 14 Temmuz 1609’da Şam’a girdi. Bu görevi esnasında Havran civarındaki eşkıyayı sindirdi. 1610 yılında İran seferine çıkan Vezîriâzam Kuyucu Murad Paşa’nın yanında yer aldı ve ordu ile birlikte Tebriz’e kadar gitti. Fakat kış mevsiminin yaklaşması üzerine tekrar Şam’a döndü. Daha sonra aldığı takviye kuvvetlerle Ma’noğlu Fahreddin üzerine yürüdüyse de Deyrülkamer’i ele geçiremedi; ancak Dürzî topluluklarının önemli bir kısmını itaat altına almayı başardı. 1618’de Erzurum beylerbeyiliğine getirilmesi Dürzîler’e karşı giriştiği harekâtın yarım kalmasına sebep oldu.
II. Osman zamanında vezirlikle Diyarbekir beylerbeyiliğine tayin edilen Hafız Ahmed Paşa 1622 yılı içinde padişah tarafından İstanbul’a çağrıldı. Maltepe’ye geldiğinde İstanbul’da II. Osman’a karşı büyük bir ayaklanma başlamıştı. Olayın faillerinden Sadrazam Kara Dâvud Paşa’nın kendisini İstanbul’a sokmaması üzerine Diyarbekir’e dönen Hafız Ahmed Pa-şa’nın, II. Osman’ın intikamını almak için Erzurum Valisi Abaza Paşa ile gizlice haberleştiği, yakın adamlarından olup o sırada Diyarbekir defterdarlığında bulunan tarihçi Peçuylu İbrahim’den öğrenilmekte, ancak Abaza Paşa’nın hedefini doğrudan Osmanlı hükümetine yöneltmesi üzerine onu yalnız bıraktığı anlaşılmaktadır.