1800’LÜ YILLARDA AVRUPA’DA SANAYİ ŞEHRİNİN YÜKSELİŞİ – Kent Sosyolojisi
Kapitalizm, feodal ilişkilerin kırılması sonucunda ortaya çıktı. Teknolojik değişimlerle
birlikte sanayi devrimi (1780-1880), büyük şehirlerin sayısında önemli bir artı
şa yol açmıştır (Jones, 1990). Sanayi devrimiyle birlikte kırsaldan kentsele nüfus
akışı başlamıştır. Bu dönemin önemli özelliklerinden biri ölüm oranlarının düşmesi
ve göç oranlarının artmasıdır. İş arayan ve emeğini satan nüfus Marx’ın tanımıyla
proleterleşmiştir.
Bunun yanı sıra, hijyenik şartlar iyileşmiş, gıda üretimi artmış ve çeşitlenmiştir.
Yeni teknolojiler her türlü üretim artışıyla sonuçlanmıştır. Böylece sanayi devrimine
paralel olarak kentleşme önem kazanmıştır. Daunton (1978), sanayi büyümesinin
18. yüzyılda İngiltere’de gerçekleşen kentsel büyümenin devamı olduğu görüşünü
savunmaktadır. Öte yandan 19. yüzyıl’da buhar gücüyle çalışan fabrikaları
n icadı ile kentsel ekonomilerin ortaya çıktığına dair yaygın görüş daha çok
önem kazanmıştır. Daunton, sanayi devriminde kentlerin rolünü, kentsel nüfusun
farklı tüketim mallarına artan talebi ile ilişkilendirerek vurgulamıştır. Ona göre aslı
nda bu talep, tarım sektöründe büyük değişikliklere yol açmıştır. Dolayısıyla,
kentsel nüfusun talep ettiği gıda, yakıt ve mesleki uzmanlaşma gerektiren diğer
ürünlere duyulan ihtiyaç artmıştır. Daunton, sanayileşmeye duyulan talebin arkası
nda ev pazarının olduğunu ileri sürmüştür. Daunton ayrıca, ortaçağ sonrası lonca
sisteminin kontrollü lisansı gibi geleneksel kontroller dışında kalan bu kentlerin,
18. yüzyılda büyüdüğü ve hızla yayıldığını belirtmiştir. Yavaş yavaş gelişen bu
kentler aslında Ortaçağ’ın “özgür” ve “özerk” kentleriydi. Sanayi kentleri 18.yüzyı
lın ulus devletlerindeki endüstriyel kapitalizmle birlikte ortaya çıkmıştır. Kapitalizm,
sermaye birikimine hizmet eden ücretli emek ve emek yoluyla gerçekleştirilen
metaların üretimine bağlıydı.
Pirenne’ye göre, 11.yüzyıl ve 15.yüzyıl Avrupa’da ticari
canlanma dönemidir. Bu canlanmanın arkasında yatan ivme dış ticaret ile
bağlantısı olan uzun mesafeli ticaretidir. Ortaçağda kentlerin gelişiminde canlanan ve gelişen ticaretin ortaya
çıkardığı orta sınıfın rolü büyüktür. Weber’e göre, ortaçağda kentin ayırıcı özellikleri kalelerle çevrilmiş olması,
ekonomilerinin ticarete ve alışverişe dayanması ve siyasi ve idari özerkliğe sahip olmalarıdır. Weber
için, sivil ve demokratik katılım kentsel gelişim için önemlidir.