Din Psikolojisi

14.Dinin Özsel-İşlevsel Tanımı

Üçüncü bakış açısı din olgusunun hem özsel hem de işlevsel özelliklerini birleştirerek, bir bütün olarak bunları bir araya getirmeye çalışan tanımlardır. Buna örnek olarak ta şu tanım verilebilir:

“Din, genel bir varoluş düzenine ilişkin kavramlaştırmalar formüle ederek insanlarda güçlü, yaygın ve uzun süreli ruh halleri ve güdüler yaratan ve bu kavramlaştırmaları bir gerçeklik halesine bürüyerek söz konusu hallerin ve güdülerin eşsiz bir şekilde gerçekmiş gibi görünmesine yol açan bir semboller sistemidir.”( Geertz, 1975, s.90)

 

Bu tanımda din, kültür içerisinde yer alan bir semboller sistemi olarak ele alınmaktadır. Sembol terimi burada işaretlerin geniş anlatımı manasınadır. Dini oluşturan semboller bir sistem oluşturur. Bir başka ifadeyle dini meydana getiren unsurlar( dil, âyin, nesneler, şahıslar..) bir biriyle uyumlu bir bütündür. Bu bütünün tek bir unsurunu tecrit ederek ele alıp onu anlamak imkânsız olduğu gibi, dinin tek bir unsurundan yola çıkarak onu açıklamaya çalışmak ta doğru değildir. Dinî sembolik sistem, insanı onunla karşılaşmaya, kullanılan sembollere hayat vermeye, ya da onlarsız ya da onlara karşı
olmaya davet ederek, kişi üzerinde zorlayıcı değil, belirleyici bir etki yapmaktadır.

Bu tarifin en büyük faydası psikolog ve sosyoloğun göz önünde bulundurmak zorunda olduğu dinin konumunu doğru bir şekilde ifade etmesidir. Bu tanımda, dinî sembollerin gündelik hayatın ötesinde özel bir yaşam biçimiyle, belli bir aşkınlık ya da birey ötesi (metapsişik) bir gerçeklik arasında temel bir uyarlılık fomüle ettiği dile getirilmektedir. Böylece bir halkın “yaşam tarzı ve kalitesi” ile “dünya görüşü”, yani varoluş düzenine dair geniş çerçeveli düşüncelerini bireşime kavuşturan bir işlev gördüğünü söyler. Geertz’e göre özü itibariyle dini inançların üçlü bir işlevi vardır:

  1. Sıra dışı, akıl ötesi olay ve deneyimler için açıklamalar getirme,
  2. İnsanın acı ve sefaletini anlama ve duygusal destek verme;
  3. Şeylerin nasıl olduğu ile nasıl olmaları gerektiği arasındaki süreksiz- liği(kopukluğu) açıklamak için işe yarar ahlaki ölçütler sağlama yolunda anlam üretme.

Bilimsel araştırmanın konusu olan din iki boyutlu bir gerçeklik olarak kendisini gösterir. Dinî olguları insani çerçevede anlamak, onların tümünü içine alan bütünlüklü bir bakış açısı gerektirir. Dindarlığın oluşumu bu bütünlüklü yapının bir sonucudur. O halde önce dinin insan hayatında kendisini gösterdiği bu iki yüzün nelerden ibaret olduğunu tanımak gerekir.