Tarih

Yalnızcılık Politikası-Monroe Doktrini Nedir? Tanımı, Tarihi, Uygulamaları (Siyasi Tarih)

tarih-2/monroe-doktrini-1″ 127″ 127″ Yalnızcılık Politikası

Dünya politikasına ve uluslararası sorunlara aktif olarak katılmamayı ve diğer devletlerle ilişkileri en alt düzeyde tutmayı öngören bir dış politika stratejisidir.

Yalnızcılık politikası, uluslararası ilişkilerde, infîrad politikası, ayrı durma politikası, izolasyonizm ve Monreo Doktrini kavramlarıyla eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Yalnızcılık politikası, askeri ittifaklara girmemeyi ve diğer devletlere ülkesi üzerinde askeri kolaylıklar tanımamayı öngörür. Böyle bir politikanın izlenmesi, devletin güvenliğini ve bağımsızlığını ancak bu şekilde koruyabileceği varsayımına dayanır. Ancak yalnızcılık politikası izleyen devletin herşeyden önce hem kendi kendine yeterli hem de ulusal savunmasını kendi imkânlarıyla gerçekleştirebilecek durumda olması gereklidir. Bu politika uluslararası sistemde güç dağılımının uygun olduğu ve askeri, ekonomik ve ideolojik tehditlerin söz konusu olmadığı durumlarda başarılı bir şekilde uygulanabilir. Böyle bîr politika izleyen ve ekonomik ve sosyal bakımdan kendi kendine yeterli olan bir devlet, uluslararası ortamı kendi amaçları doğrultusunda değiştirmeyi amaçlamaz.

Amerika’da bu politika ilk defa 1782’de John Adams tarafından dile getirilmiştir. Adams, Avrupa ülkelerinin, Birleşik Devletleri, kendi gerçek veya hayali güç dengesi sistemlerine bağlamak ve dış politika yörüngelerine almak üzere manevralara girişeceklerinden kuşkulandığını söylemiştir. Avrupa işlerine karışmamak prensibini Amerika’nın bir dış politika kuralı olarak gözetmesini Önermiştir. George Washington ise, 1796’da veda mesajında bunu şöyle ifade etmiştir: “Gerçek politikamız hiç bir yabancı devletle bağlaşma yapmamaktır. Avrupa’nın birinci derecede önem taşıyan sorunları bizi hiç ilgilendirmemekte veya çok uzaktan ilgilendirmektedir. Avrupalıların ihtirasları, çıkarları ve rekabet mücadeleleri bizim davalarımız değildir. Suni bağlarla Avrupa politikasına girmek, dostluk kombinezonlarına karışmak veya düşmanlıklara hedef olmak isabetli bir davranış teşkil etmeyecektir.” Yalnızcılık politikasının Amerika Birleşik Devletleri dış politikasında kapsamlı bir şekilde uygulanmaya başlaması Başkan Monreo’nun 8 Ara­lık 1823’te Kongre’ye gönderdiği mesajından sonra olmuştur. Bu politika daha sonra Monreo Doktrini adını almıştır. Başkan Monreo mesajında, Amerikan Dış politikasının temel ilkelerini şöyle belirtmiştir:
tarih-2/monroe-doktrini-1823
1) Amerika’nın Avrupa ile hiçbir politik ilgisi yoktur ve Avrupa işlerine karışmayacaktır. Buna karşılık Avrupa devletleri de Amerika kıtalarının (Kuzey ve Güney Amerika) içişlerine karışmamalıdırlar ve Amerika kıtalarından uzak durmalıdırlar.

2) Amerika’nın bu isteğine rağmen, eğer her hangi bir Avrupa devleti Amerika kıtalarına ayak basar ve bu kıtalarda bir sömürgecilik teşebbüsünde bulunursa, Amerika Birleşik Devletleri bu hareketi düşmanca bir hareket sayacak ve Avrupa devletleri Birleşik Amerika’yı karşısında bulacaktır.

Yalnızcılık politikasının uygulanabilmesi için gerek uluslararası sistemdeki güç dağılımının, gerekse ülkelerin coğrafık ve topografik özelliklerinin buna uygun olması gereklidir. Ülkenin dağlarla çevrili olması, okyanuslarla diğer devletlerden ayrılması içinde bulunduğumuz yüzyıla kadar ülkeyi dış tehditlerden koruyan ve böyle bir politikayı uygulamayı kolaylaştıran faktörlerdi. Öte yandan yalnızcılık politikasının uygulanması iki kutuplu bir sistemde mümkün olmamaktadır. Örneğin, ABD 1917’de Birinci Dünya Savaşı’na ve 1941’de de İkinci Dünya Savaşı’na katılarak bu geleneksel politikasını iki defa terketmek durumunda kalmıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, kendi önderlik etmiş olduğu Milletler Cemiyeti’ne girmeyerek tekrar yalnızcılık politikasına dönmüştür. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde yine aynı şekilde tekrar yalnızcılık politikasına dönmek istediyse de değişen dünya sistemi içinde bu politikanın sürdürülmesinin zor olduğuna karar vererek NATO’nun kurulmasına önderlik etmiş ve “Doğu” ve “Batı” bloklarından oluşan iki kutuplu dünyada batı blokunun kutup önderliğini üstlenmiştir.

Bu politika Sovyet dış politikasında da uygulama bulmuştur. Yeni kurulan Sovyet Devleti ilk yıllarında uluslararası sistemden belli bir süre ayrı kalarak bu politikayı uygulamıştır. Ancak 1920lerle birlikte diğer devletlerle ilişkilerini geliştirmiş, diplomatik temasları ve elçi değişimini arttırmış ve Milletler Cemiyeti’ne girerek uluslararası sistemle bütünleşmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise Sovyetler Birliği, Dünya politikasının iki odak noktasından biri haline gelmiştir.

Japonya ise 1854’te uygulamaya başladığı yalnızcılık politikasını elli yıl başarıyla sürdürmüştür. 1866’dan Birinci Dünya Savaşı’na kadar Etiyopya da yalnızcılık politikası izlemiştir.

Bir devletin yalnızcılık politikası izleyebilmesi için dünyadaki yapılanmanın da buna uygun olması gereklidir. Yalnızcılık politikası uygulayan devletler bu politikayı takip ederken dünya sorunlarının tamamen dışında kalmamaktadırlar. İlişkilerini sürdürürken uluslararası ortamda bir çatışmanın çıkmamasına da dikkat etmektedirler. Diğer taraftan ülkenin coğrafya ve topografya Özelliklerinin yalnızcılık politikasının uygulanmasındaki etkisi teknolojinin gelişmesine ve ulaşımın kolaylaşmasına parelel olarak yavaş yavaş önemini kaybetmektedir.

Tayyar ARI – SBA

İlgili Makaleler