Felsefe Yazıları

Siyasal Kültür Tanımı, Kapsamı

 

tarihi_eserler_4/siyasal-kultur

 

Siyasal Kültür

Bir siyasal sistem içinde işleyen değerler bütününe siyasal kültür denir. Bir toplumun siyasal kültürü, toplum üyelerinin siyasal nesneler (hükümet, siyasi parti, anayasa, meclis vb.) karşısındaki tutum, anlayış ve eğilimlerinden meydana gelir. Siyasal nesneler konusundaki his, anlayış, tutum ve eğilimler; bir toplumun inançları, gelenekleri, tarihi hatıraları, motifleri, normları, sembolleri ve bireysel deneyimleri gibi etmenler tarafından belirlenir. Siyasal kültür, hem siyasal sistemin kollektif tarihinin ürünüdür, hem de bireylerin hayat tarihçelerinin bir sonucudur. Kökleri, bir yandan kamusal olaylara, bir yandan da özel deneyimlere dayanır.

Her siyasal sistemde, rejime, kurumlara ve bireylerin hareketlerine biçim ve yön veren bir değerler sistemi bulunmaktadır. Bu değerler sistemi rastgele bir araya gelmiş ya da biri diğerinden bağımsız olarak işleyen öğeler bütünü değildir. Bunlar, bıribirine uyan ve biri diğerini güçlendiren, ya da besleyen ahenkli modellerdir; toplumun ilişkiler dokusunu etkiler. Her ne kadar, belli bir toplumun siyasal eğilimlerinde potansiyel farklılık olsa da, siyasal süreci belirli ölçüde biçimlendiren ve anlamlandıran ortak siyasal kültür bulunmaktadır. Siyasal kültür, toplumun genel kültür yapısının bir parçasıdır. Kısacası siyasal kültür, toplumun tecrübî inanç sistemlerinden, etkileyici sembollerden ve siyasal davranışları belirleyen değerlerden oluşmaktadır. Siyasal kültür, hem siyasal idealleri, hem de siyasete hakim olan normları kapsar; böylece, siyasal alanın yapısını, İşleyişini ve anlamını ortaya koyar.

Siyasal kültür, siyaset biliminde son zamanlarda moda kavram haline gelmiştir. Aslında siyasal kültür, kökleri eskiye dayanan bir düşüncenin yeni bir kavramıdır. Çünkü, İbn Haldun’dan Weber”e kadar, birçok düşünür, bir toplumun ya da grubun davranışlarını biçimlendiren değerler üzerinde durmuşlardır. Ancak siyasal kültürün, bir sosyal bilim kavramı olarak sistematik bir şekilde kullanılmaya başlanması, 1950’lerden sonraya rastlar. Siyasal kültür, çeşitli bilimsel çalışmalardan esinlenerek geliştirilmiş bir kavramdır. Bu kavramın geliştirilmesinde üç ayrı bilimsel çalışmanın önemi büyüktür. Bunlardan birincisi, sosyal psikologların ve antropologların yaptıkları inceleme ve araştırmalardır. Sosyal psikologlar, bireylerin davranışlarını biçimlendiren veya onlara yön veren etmenler üzerinde çalışmışlar; ayrıca toplumsallaşma, grup norm lan, alışkanlıklar ve gelenekler gibi kavramlara büyük ilgi göstermişlerdir. İkincisi de, Avrupalı sosyologların (Weber ve Durkheim gibi) kültüre ilişkin değerlendirmeleridir. Üçüncüsü ise, görüşme, analiz ve bilgi toplama yöntemlerinin ve tekniklerinin gelişmesidir. Kamuoyu araştırmaları, toplumların ve grupların psikokültürel eğilimlerini belirleyen bilgilerin sistemli bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamıştır. Böylece bu imkânlar, bilim adamlarını, kültür konusunda tahmine dayanan eksik, yanlı anlatım ve yorumlardan kurtarmıştır. Günümüzde kültür, sosyal bütünlerin ve toplulukların rollerini tanımlamaya yarayan önemli bir kavramdır.

Kültür, mikro yaklaşım olan Sosyal Psikoloji İle, makro yaklaşım olan Toplum Bilimi arasında bir köprü vazifesini görmektedir.

Siyasal kültür kavramı, bir toplumun siyasal ideolojisi, kimliği, kurumsal yapısı, halkın köklü değerleri ve siyasal rolleri ile ilgili konulan daha iyi anlamak ve incelemek için ortaya atılmıştır. Bu nedenle siyasal kültür kavramı, birinci olarak, siyasal sistemleri tanımlamak ve sınıflandırmak; ikinci olarak da, siyasal olguları analiz etmek amacıyla kullanılmaktadır. Şunu da vurgulamak gerekir ki, siyasal kültür bir teori değil, daha çok teorilerin oluşturulmasında kullanılabilecek değişkenler kümesidir. Her ne kadar, ülkeler arasında büyük farklılıklar olsa da, bilim adamları, siyasal kültürel yapı bakımından ortak genellemeler ve sınıflamalar yapmaktadırlar. Örneğin Almond ve Verba, 1963 yılında, “katılmacı”, “uyruk” ve “yöresel” olmak üzere üç siyasal kültür tipi üzerinde durmuşlardır.

Halkın büyük bir kesimi, siyasetin karar alma sürecine katılıyor, kendilerini talep etme ve siyasaları belirlemede etkili görüyorlarsa, bu tür toplumlarda siyasal kültür, katılmacıdır. Katılmacı siyasal kültürde toplum üyeleri, sadece sistemin çıktılarına değil, aynı zamanda sistemin girdilerine de aktif katılmacı olarak olumlu bîr eğilim içindedirler. İngiliz, Amerikan ve İskandinav ülkelerinin siyasal sistemleri, katılmacı kültür tipine uygundur. Bireylerin büyük bir kısmının kendilerini, siyasal sisteme karşı itaat edici, ya da edilgen bir ilişki içinde görüyorsa, buna uyruk siyasal kültürü denilmektedir. Doğu Avrupa ülkeleri ile birçok yeni devletin kültürü, az çok bu tipe benzemektedir. Son olarak, bireylerin kendilerini, siyasal sistemle çok az ilişki içinde gördükleri, sistemin girdi ve çıktıları konusunda yeterli düzeyde bilgi ve bilinçlerinin oluşmadığı, ya da eksik ve belirsiz olduğu toplumlarda siyasal kültür, yöreseldir. Yöresel siyasal kültürde birey, köy veya kabile grubu ötesinde daha geniş kapsamlı bir siyasal sistemin varlığından ancak belli belirsiz biçimde haberdardır. Uzmanlaşmış siyasal roller yoktur. Bu tip siyasal kültür, birçok geleneksel toplumlarda görülmekte dir. Şüphesiz bunlar ideal tiplerdir. Gerçek hayatta bu tiplerin çeşitli karışımları görülmektedir.

Bir toplumdaki kurumlarla değerler arasında uygunluk varsa, siyasal kültür ile siyasal yapı arasında çok yakın ilişki var demektir. Siyasal kültür ile siyasal yapı arasında uyumun bulunması halinde siyasal değişim beklenemez. Bu gibi durumlarda, hoşnutsuzluktan kaynaklanabilecek değişim dürtüleri, ya düşük düzeyde kalır veya meşru olarak görülen denetim yollarıyla sınırlandırılır. Siyasal değişme, çoğu kere, siyasal kültür ile siyasal yapı arasındaki uyum aşındığı, ya da bozulduğu zaman ortaya çıkmaktadır.

Bilâl ERYILMAZ – SBA

İlgili Makaleler