Edebi Şahsiyetler

Selahattin Gürer Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

Selâhattin Gürer (1896-1978) Son dönem zâkirbaşılarından.

İstanbul Şehremini’de doğdu. Mûsiki çevrelerinde daha çok Albay Selâhattin Bey adıyla tanınır. Babası Hasan Efendi, annesi Şâhende Hanım’dır. Küçük yaşta babasının vefatı üzerine dayıları Şehremini’deki Remlî Tekkesi şeyhi, bestekâr ve zâkirbaşı Hafız Hüseyin Hâlis Efendi ile devrinin önde gelen zâkirbaşısı Şeyh Râşid Efendi’nin himayelerinde tekke or­tamında büyüdü ve tasavvuf terbiyesi aldı.

Mekteb-i Harbiyye’nin son sınıfında iken (1915) I. Ordu muhabere makinisti olarak mülâzim-i sânî rütbesiyle Çanak­kale muharebelerine katıldı. 1918’de mü­lâzim-i evvel rütbesiyle İstanbul Maslak muhabere deposunda görev aldı.

1921’de Şehremini’deki Kılıççı Baba Rifâî Tekkesi şeyhi Arif Hulusi Efendi­nin kızı Ruhsar Hanım’la evlendi. Fiilen katıldığı İstiklâl Savaşı’ndan sonra yüz­başı rütbesiyle İstanbul 8. Muhabere Taburu’nda telgraf makinisti olarak göre­ve başladı. 1928’de, İstiklâl Savaşfnda gösterdiği başarılı hizmetlerinden do­layı kırmızı şeritli İstiklâl madalyası ile ödüllendirildi.

Binbaşı rütbesiyle Erzurum (1935-1938), Tokat (1939), Kırıkkale (1940-1946), An­kara (1946-1953) ve Mudanya’da (1953-1957) telgraf makinisti olarak görev yap­tı. 1957’de albaylığa terfi ederek tekrar İstanbul Maslak muhabere deposuna ta­yin edildi. Aynı yıl emekliye ayrıldıktan sonra hayatını Türk dinî mûsikisine adadı. 2 Ocak 1978’de İstanbul’da vefat et­ti ve Mevlânâkapı’da Çürüklük Mezarlı-ğı’na defnedildi.

Bacanağı Ali Rıza Şengel ve Hüseyin Sadeddin Arel gibi ünlü musikişinasların devam ettiği Remlî Dergâhı’ndaki mû­siki muhitinde yetişen Selâhattin Bey ilâhi, durak, şuğul gibi formlarda bin­lerce eseri hafızasına alarak tekke mû­sikisinin öğretilmesi, icrası ve neşri yo­luyla canlı kalması ve sonraki nesillere intikali hususunda önemli hizmetlerde bulunmuştur. Şeyh Hüseyin Hâlis Efen­di ve Özellikle Zâkirbaşı Râşid Efendi’den birçok ilâhi ve şuğul meşkettiği gi­bi kıyam, devran ve kuûd zikirlerinin usul ve âdabını bütün incelikleriyle öğrendi. Çocuk denecek yaşlarda zâkirliğe başla­dı; bir müddet sonra da zâkirbaşılığa yükselerek devrin önde gelen zâkirbaşı-lanndan oldu. Rifâî ve Kadiri” tarikatla­rından hilâfet alan Selâhattin Gürer mü-tevazi ve ihlâslı şahsiyeti, zikrin âdabına uygun bir şekilde seyrinde ve evradın hatasız okunmasında gösterdiği titizlik ve başarısıyla tanınmıştır. Özellikle kı­yam zikrinden önceki hüzzam, segah. rast veya nihâvend münâcâtın ve duaların okunmasında, zikre ağır ve ahenkli geçişte, kademeli bir şekilde hızlanan zi­kir esnasında büyük bir ustalık ve mû­siki bilgisi isteyen, birbirine uygun ma­kam ve ritimde ilâhilerin seçilmesinde, arada kaside ve durakların okunmasın­da, perde kaldırma ve indirmede büyük bir dirayeti vardı. İstanbul’un hemen bü­tün kıyamı ve devrânî tekkelerinde zâ-kirbaşılık yapan Selâhattin Gürer ayrıca çok sayıda dinî eser bestelemiştir. Güf­teleri Yûnus Emre’ye ait olan, “Dolap ni­çin inilersin” mısraı ile başlayan segah ve neva ilâhileri, “Şehidlerin serçeşmesi enbiyânın bağrı başı” mısraı ile başla­yan ve, “Âlemler nura garkoldu Muham-med doğduğu gece” mısraı ile başlayan segah ilâhileriyle güftesi Nûreddin Cerrâhî’ye ait, “Dil beytini pâk eden” mısraı ile başlayan hüzzam ilâhisi, “Kâne fî fevki”l-ukül isnâ aşer” mısraıyla başlayan suzinak şuğulü tekkelerde çok okunan eserler arasında yer almaktadır.

Dinî mûsiki sahasında pek çok talebe yetiştiren Selâhattin Bey hafızasındaki binlerce dinî eseri banda kaydetmiş ve bunların notaya alınarak neşrini düşün­müşse de ancak çeşitli makamlarda dok­san iki tanesini Mütefekkir, Mutasav­vıf, Halk Şâiri Âşık Yunus Emre’nin Bestelenmiş Şiirleri adlıyla yayımlayabilmiştir. Ali Rıza Şengel’in 1906’da tesbit ettiği 600 eserden olu­şan iki ciltlik ilâhi defterini kaybolmak­tan kurtarmış, bu defterin I. cildi tale­besi Yusuf Ömürlü tarafından Türk Mû­sikîsi Klâsikleri İlâhîler adıyla dört cilt halinde yayımlanmıştır. Defterin henüz yayımlanmayan II. cildi Hüseyin Tolon’un vârislerindedir.

Selâhattin Bey, Türk dinî mûsikisinin önemli eserlerinden Nâyî Osman Dede’-nin mi’râciyyesini, mi’râciyehan Hopçu-zâde Şâkir Efendi ile beraber vakfiyele­ri gereği İstanbul’da Nasühî Efendi. Aziz Mahmud Hüdâyî. Sünbül Efendi, Top­hane Kâdirî Âsitânesİ camileriyle Bursa1-da Mahkeme ve Nûmâniye camilerinde her yıl okuyarak bu geleneğin günümü­ze intikalini sağlayanlar arasında yerini almıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

İlgili Makaleler