Tarihi Eserler

Perge (Tarihi Eserler)

Perge

Tarihi-eserler2/perge_1″ 246″ 179″
Perge, Antalya’nın 18 km doğusunda, Aksu ilçesi sınırları içinde bulunan bir antik kenttir. M.Ö 1

2. yüzyılda kuzey Anadolu’dan güney kıyılara büyük bir Yunan göçü oldu. Bu gelenler modern Antalya şehrinin doğusuna yerleştiler ve bu bölgeye Yunanca’da “Irkların Ülkesi” anlamına gelen Pamphylia denildi. Perge de, Kilikya—Pisidya ticaret yolunun üstünde yer aldığı için önemli bir Pamphylia şehridir. O dönemde yaygın olan korsan saldırılarından korunma amacıyla iç kesimde kurulmuştur. Şehrin kuruluşu diğer Pamphylia şehirleriyle aynı zamana rastlar (M.Ö. 7 yüzyıl).

Deniz kıyısında bulunmadığı için korsanların yağma ve baskılarından uzak kalan Perge, bu nedenle gelişmesini kesintisiz sürdürebilmiş ender kentlerden biri.

Şehrin kuruluşu diğer Pamfilya şehirleriyle aynı zamana rastlıyor. (M.Ö. 7 yüzyıl) Ana tanrıçası Perge Artemisi olan Perge, Hristiyanlar için önemli bir kent. Aziz Paulos ve Barnabas, Perge’ye gelen ünlü isimler arasında yer alıyor. Magna Plancia gibi zenginlerin Perge’ye önemli anıtlar kazandırdığı biliniyor. Strabon’a göre, Tarihi-eserler2/perge_2″ 246″ 219″ kent dışında ünlü Artemis Tapınağı bulunuyordu. Perge yazıtlarında adı geçen; Perge sikkeleri üzerinde resmi bulunan bu tapınağın yerini tespit etmek henüz mümkün olmamış. Strabon tapınağın, kentin ana caddesi üzerinde yer alan üç kabartmalı sütunun doğu tarafında olması gerektiği görüşünde. Perge’de ayrıca nekropol, surlar, gymnasium, hamam ve anıtsal çeşme gibi tarihi yapılar da yer alıyor.
Hititler tarafından kurulan Perge, iki yüksek kulesi, şehir kapısı, bir zamanlar mozaikle kaplı olan ve agorayı çevreleyen sütunlu uzun yolu ve hamamları ile ünlü.

Tiyatro

Perge’ye girişte ilk göze çarpan yapı, arkasındaki tepenin yüksekliğinden faydalanılarak yapılan 12 bin kişilik tiyatro. Greko-Roman sınıfına giren tiyatroda orkestra kısmının korkuluklarla çevrilmiş olması, burada gladyatör oyunlarının da yapıldığını gösteriyor. Fakat Perge Tiyatrosu’nun en ilginç bölümü sahne binası. Beş kapı ile kulise açılan sahne binasının yüzünde tablolar halinde şarap tanrısı Dionysos’un hayatını anlatan rölyefler bulunuyor. Sahne binası cavea, orkestra ve scene olmak üzere üç ana bölümden oluşuyor.
Tarihi-eserler2/perge_3″ 246″ 191″
Agora

Agora, şehrin ticari ve politik merkezi sayılır. Ortadaki avlunun etrafındaki dükkanların bazılarında, tabanın mozaiklerle kaplandığı görülür. Meydanın ortasında 13.40 metre çapında yuvarlak bir yapısı bulunan agora, 76 x 76 metre boyutlarından oluşuyor.

Sütunlu Cadde

Akropol eteğinde nympheum (anıtsal çeşme) arasında yer alıyor. Ortasındaki 2 metre genişliğindeki bir su kanalı caddeyi ikiye ayırıyor.

Stadyum
Tarihi-eserler2/perge_4″ 250″ 166″ Boyutları 34×34 metrelik tonozlar üzerinde on üç oturma sırası bulunan stadyumda doğu ve batı tarafında otuzar, kuzeyde ise on tonoz yer alıyor.

Sillion

Perge’ nin kuzeydoğusunda, denizden 12 kilometre içerde, yayvan biçimli yalçın ve yüksek bir tepe üzerinde kurulu. M.Ö. 4 yüzyılda kurulan ve Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan kent, Selçuklu devrinde de varlığını sürdürmüş. Tepenin hafif eğimli batı yönü Helenistik çağlardan kalma surlarla çevrili. Bu surları kuleler, kapılar ve kente çıkılan yollar tamamlıyor. Kentin kapısı tepenin batı yanındaki surlar üzerinde. Tepeye çıkıldığında kuzeybatı yönündeki evler, sokaklar ve batıda Bizans kilisesi ile sarnıç görünüyor.

Tarihçe

Perge Artemisi Kültü ile antik dünyanın dört bir tarafından ziyaret edilen, tanrıya seçkin hediyeler sunulan, kutsal ve zengin bir kent konumundaymış. Son araştırmalar, bu kentin en geç M.Ö. 2000 yıllarında yerleşime açıldığını gösteriyor. Perge’nin Greklerce klonize edilmesi M.Ö. 7. yüzyılın başında, önce Rodos’a sonra da Anadolu’ya geçen Argoslular tarafından gerçekleşmiş. Kentin akropolisi’nin yanından geçen Kestros (Aksu) nehri, taşıtların işlemesine elverişli olması ile Perge’ye aynı zamanda bir liman kenti olma avantajı sağlamış. Büyük bir kıyı yolu, Side’den başlayıp Perge ve Antalya üzerinden geçerek batıya Efes’e kadar uzanıyor. Yerli Anadolu dilinden gelen kentin adı, Grekçe değil. Kentin ismine ilk kez M.Ö. 334’te, Büyük İskender’in buradan geçtiği sırada rastlanıyor.

İlgili Makaleler