Edebiyat Sözlüğü

Münazara Nedir -Türk Edebiyatında- Hakkında Bilgi

Münazara hem klasik Türk edebiyatında hem Türk halk şiirinde esaslı bir gelenek oluşturmuştur. Tamamı “münazara” üst başlığı altında toplanabilecek, dış yapı ve muhteva bakı­mından belirli bir tertip göstermeyen, tek ortak yönü karşılıklı tartışma olan bu eser­lerin bir edebî tür olmaktan çok bir tarz olarak adlandırılması daha isabetli görün­mektedir.

Dîvânü lugâü’t-Türk’ün çeşitli yerle­rinde bulunan otuz beş dörtlükten ibaret bahar ile kışın münazarası bu tarzın Türk edebiyatında çok eskiye dayandığını dü­şündürmektedir. Nitekim Mehmed Fuad Köprülü, Arap ve İran edebiyatlarındaki manzum münazara tarzının Türk halk edebiyatının tesiriyle doğduğunu, aslen Türk olan ilk İran şairleri vasıtasıyla İran edebiyatına ve ardından Arapça yazan Ho­rasan şairleri kanalıyla Arap edebiyatına intikal ettiğini ileri sürmüştür. Orhan Saik Gökyay da Arap ede­biyatında münazarayı ilk kullanan şair Ab­bas b. Ahnef in Horasanlı olmasının bunu teyit eden bir husus gibi görülebileceğine işaret ede.

Agâh Sırrı Levend münazarayı mizahî eserler, ahlâkî, hikemî ve tasavvufî eser­lerle sanatkârane bir üslûba zemin olan konulan ihtiva eden münazaralar olmak üzere üç grupta değerlendirmektedir. Mizahî mahiyette­ki mensur ve manzum münazaralar da­ha çok mecmualarda ve letâifnâmelerde yer alır. Münazaralar yazılış şekillerine gö­re de üç grup altında toplanabilir,

a) Müs­takil bir eser halindeki münazaralar. Çoğu mensur olan ve manzumların önemli bir kısmı mesnevi tarzında yazılan bu tür mü­nazaralar “münâzara-i gül ü mül, münâ­zara-i bahar u şitâ, muhâvere-i dil ü âşık” gibi münazara adını taşırken bazılarına “beng ü bade, seyf ü kalem, deh murg” gibi münazara eden tarafların isimleri ve­rilmiştir,

İlgili Makaleler