Mesihi Kimdir, Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri, Hakkında Bilgi
Mesîhî (Ö. 918/1512’den sonra) Divan şairi.
Kosova bölgesinde Priştine’de doğdu. Adı Sehî Tezkiresinde Mesîh, diğer tezkirelerde îsâ olarak geçer. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını Rumeli’de geçirdi, daha sonra öğrenim görmek için İstanbul’a gitti. Mesîhî’nin İstanbul’da bulunduğu yıllar II. Bayezid’in saltanat dönemine (1481 -1512) rastlar. İstanbul’da hat sanatındaki maharetiyle devrin sadrazamı Atik (Hadım) Ali Paşa’nın dikkatini çekerek onun divan kâtipliği görevine getirilen Mesîhî’nin medrese öğrenimini tamamlayıp tamamlamadığı bilinmemektedir. İçkiye ve eğlenceye düşkünlüğü, derbeder yaşayışı yüzünden zamanla Ali Paşa’nın gözünden düşen şairin bir süre sipahilik yaptığına dair Sehî Tezkiresi’nde bir rivayet varsa da gerçekten bir askerî görev alıp almadığı hususunda kesin bilgi yoktur. Atik Ali Paşa’nın 917 (1511) yılında yapılan bir savaşta ölümünün ardından başka hami bulamayan Mesîhî, kendisine Bosna’da verilen küçük bir timarla yetinmek zorunda kaldı. Son yıllarını yoksulluk içinde geçirdiği belirtilen şairin genellikle 918’den (1512) sonra öldüğü kabul edilmekle beraber V. L. Menage bu tarihin 924’ten (1518) sonra olabileceğini ileri sürmektedir.
Daha çok âşıkane-rindane şiirler yazan Mesîhî’nin divanındaki manzumelerden Tâcîzâde Cafer Çelebi’ye sunduğu bahariyye kasidesi, Atik Ali Paşa’nın şehâdeti üzerine yazdığı terkibibend tarzındaki mersiyesi ve murabba şeklindeki bahariyyesi ünlüdür. Murabba çeşitli dillere çevrilmiş olup bilinen en eski tercümesi Latince’ye yapılanıdır. Samimi bir eda ile yazdığı şiirlerinde oldukça sade bir dil kullanan Mesîhî’nin bu tutumunda, döneminde henüz Arapça ve Farsça’nın Türkçe üzerindeki tesirinin yoğunluk kazanmamış olmasının payı olduğu gibi şiirlerinde deyim ve atasözlerini kullanmasının da etkisi vardır. Divanında Farsça ve Farsça-Arapça-Türkçe mülemma’ şiirleri de bulunan Mesîhî’nin gerek bu şiirlerinden gerekse Gül-i Sad-5erg’inden Farsça ve Arapça’yı iyi bildiği anlaşılmaktadır. Mesîhî, XV. yüzyılın önde gelen şairlerinden olmamakla birlikte NecâtîBey sonrası ile Bakî öncesi divan şiirinin gözde şairleri arasında yer alır. Kaynaklar, onun divan edebiyatının klasik biçim kazandığı dönemdeki şiirin gelişmesine katkısının olduğu görüşünde birleşir. Divan şiirinin gelişim çizgisi üzerindeki yerinden dolayı kendi çağında ve daha sonraki yüzyıllarda onun etkisinde kalmış şairlerin bulunduğu görülmektedir.