Felsefe Yazıları

Kelâm ilmi, Kelâm Felsefesi (İslam Felsefesi)

KELÂM İLMİ

İslam’ın inanç esaslarını inceleyen ilim. Tarih boyunca hem adı, hem de muhtevası çeşitli değişikliklere uğradı. Sözgelimi iman temellerini (akide) incelediği için Akaid ve Usuli’d-Din; konularının ağırlığımı Allah’a iman, Allah’ın birlenmesi (tevhid) ve sıfatları oluşturduğu için İlm-i Tevhid ve Sıfât; fıkhın inançla ilgili yönlerini ele aldığı için Fıkhu’l-Ekber (Büyük Fıkıh); temel yöntem olarak düşünme ve akıl yürütmeyi seçtiği için İlm-i İstidlal ve Nazar gibi adlarla anıldı.

Kelâm ilmi kelâmcılar tarafından konusu ve amaçları açısından farklı biçimlerde tanımlanmıştır. Konusuna göre Kelâm ilmi, “Allah’ın zat ve sıfatlarından, peygamberlikle ilgili konulardan, başlangıç ve sonları bakımından varlıkların durumlarından İslâm’ın teınel nasları doğrultusunda söz eden ilim” olarak tanımlanır. Tanıma “başlangıç ve sonları bakımından” kaydı Kelâm’ı tabii bilimlerden; “İslâm’ın temel nasları doğrultusunda” kaydı da felsefeden ayırmak için konulmaktadır. Kelam, amaçları açısından da “kesin delillere dayanarak muhaliflerin ileri sürdüğü şüphe ve itirazları ortadan kaldırmaya ve bu yolla İslâm inançlarını ispatlamaya çalışan ilim” olarak tanımlanır.

Kelâm ilminin muhtevası, tarihi içinde giderek genişlemiştir. Başlangıç döneminde Kelâm ilminin başlıca konusu Allah’ın zatı, sıfatları ve fiilleridir. İslâm dünyasında felsefenin yaygınlık kazanmasından sonra Kelâm’ın konusu genişleyerek “varlık” (mevcud)u da içine aldı. Ancak Kelâm “varlık”ı tabii bilimler gibi değil, başlangıcı ve sonu açısından (mebde ve mead), yaratılışı ve döneceği yerle ilgili meseleler açısından konu edinir. Gazalî’den (ö.505/1111) sonraki kelâmcılar döneminde Kelam ilmi’nin muhtevası daha da genişleyerek felsefenin konularıyla birlikte mantığın birçok temel konusunu da içine aldı. Bu dönemde Kelâm, bir bilgi nesnesi (malum) olabilen hemen tüm konularla ilgilenmeye başladı. Bu dönemde Kelâm ilminin ilgilendiği bilgi konuları iki ana öğeden oluşuyordu. Birinci öğeyi mesâil ve makasıd denilen temel dini inançlar; ikinci öğeyi de mebâdi ve vesâil adı verilen, temel dini inançları ispatlamaya yarayan bilgiler meydana getiriyordu. Örneklemek gerekirse, “Allah vardır ve birdir” gibi inanç esasları mesail ve makasıdın; “cevherler arazlardan hali değildir, evren sonradan varolmuştur, hadistir” gibi hükümler de mebadi ve vesail konuları içinde yer alıyordu. Ondokuzuncu yüzyıldan bu yana Kelâm’ın muhtevasında yeni değişiklikler gözlendi. Yeni İlm-i Kelâm dönemi olarak adlandırılan bu dönemde Kelam ilmi, felsefi bir görüş olarak materyalizmi bütün biçimleriyle reddeden, dine karşı yapılan biyolojik ve psikolojik eleştirileri cevaplayan, yeni felsefe akımlarını İslâm esasları açısından eleştiren, tabii bilimlerden yararlanarak Allah’ın varlığını kanıtlayan, İslâm’ın inanç ilkelerini açıklayan bir ilim durumuna geldi.

Kelâm bilginlerine göre Kelâm ilminin çeşitli amaçları vardır. Bunlardan ilki, Kelâm’la uğraşanlara ilişkindir. Bu amaç, kişiyi taklit düzeyinden araştırma ile elde edilen kesin bilgi (tahkik) düzeyine yükseltmektir. Kelâmla uğraşmayanlara ilişkin olan ikinci amaç, inanç sorunlarını açıklığa kavuşturarak doğru yolu arayanları aydınlatmak ve şüpheleri, itirazları ortadan kaldırarak inanmamakta inat edenleri susturmaktır. İslâm’ın temel inançlarına ilişkin olan üçüncü amaç, temel inanç ilkelerini yanlış yoldakilerin ortaya attıkları şüphelerle sarsılmaktan korumaktır. Dördüncü amaç, diğer İslâm ilimlerine ilişkindir. Bu, İslâm ilimleri için üzerinde hareket edebilecekleri sağlam bir inanç temeli hazırlamaktır. İnsanın davranışlarına, edimlerine ilişkin olan beşinci amaç, kişinin davranış ve edimlerindeki niyet ve inancı güçlendirmek, sağlamlaştırmaktır. Nihayet bütün bu amaçların toplamıyla ulaşılacak asıl büyük amaç ise kişiyi dünya ve âhiret mutluluğuna ulaştırmaktır.

Kelâm ilmini ortaya çıkaran nedenler Hz. Peygamber (s.a.s)’in ölümünden hemen sonraki döneme kadar uzanır. Hz. Peygamber (s.a.s)’in ölümünden sonra İslâm toplumunda giderek artan anlaşmazlık ve toplumsal olaylar inanç konularına ilişkin görüş ayrılıklarının ortaya çıkmasına yol açtı. Hilafet tartışmaları, iç savaşlar, çeşitli din ve kültürlerle başlayan ilişkiler, felsefi düşüncenin çeviriler yoluyla yaygınlık kazanması, kimi âyet ve hadislerin farklı biçimlerde yoruma imkan tanıması gibi etkenlerle Allah’ın sıfatları, kader, büyük günah (kebâir) işleyen insanın durumu, imamet gibi konularda çeşitli görüşler oluştu. İlk yüzyılın sonuna kadar süren tartışmalar, ikinci yüzyılın başında bütün bu konuları sistemli biçimde ele alan ilk kelâm okulunun doğmasına neden oldu. Vasıl b. Ata (ö. 131/748) ve Amr b. Ubeyd (ö.144/761) tarafından kurulan bu Kelâm okulu Mutezile olarak adlandırıldı. Mutezile okulu, iki yüzyıl boyunca tek okul olarak inanç konularındaki anlaşmazlıkları belli bir sistem içinde çözümlemeye, İslâm’a yöneltilen eleştirileri cevaplamaya çalıştı. Ancak kendi içinde bütünlüğünü koruyamayarak ayrıntılara ilişkin kimi küçük görüş ayrılıkları üzerine kurulan çok sayıda kola ayrıldı.

Kelâm ilmi alanındaki Mutezile egemenliği, dördüncü yüzyılın başlarında Mutezile içinde yetişen büyük Kelam bilgini el-Eş’ari (ö.324/936) tarafından kurulan ilk Sünni Kelâm okulu ile sona erdi. El-Eş’ari, kelam anlayışını Basra ve Bağdat’ta yayarken, aynı zamanda Maveraünnehir’de Maturidi (ö.333/944) tarafından sünni Kelâm’ın ikinci büyük okulunu ortaya çıkardı. Kurucularının adından hareketle Eş’ariye ve Mâturidiyye olarak adlandırılan bu iki okul, küçük farklarla Sünnî inanç esaslarını belirledi ve zamanla İslâm dünyasında etkinlik kurdu. Mutezile okulu ise, varlığını ancak çok sınırlı bir çevre içinde sürdürebildi.

Sünnî Kelâm ilmi, tarih içinde geçirdiği aşamalar açısından başlıca dört dönemde incelenir. el-Eş’ari ile başlayan ve Gazali’nin hocası el-Cüveyni (ö.478/1085) ile sona eren ilk dönem, Mütekaddimin (Eski Kelamcılar) dönemi olarak adlandırılır. Gazali ile birlikte ikinci dönem başlar. Müteahhirin (Sonraki Kelamcılar) dönemi olarak adlandırılan bu dönemde Kelâm ilmi felsefe ile yoğun bir ilişki içindedir ve bu nedenle “felsefe ile meczedilmiş Kelâm devri” olarak da tanımlanır. Hicrî sekiz Miladi ondördüncü yüzyıl ortalarından başlayarak Miladi ondokuzuncu yüzyılın sonlarına kadar süren üçüncü dönem, Kelâm ilminin duraklama ve gerileme dönemidir. Bu dönemde, önceki kelâmcıların eserlerine yorum ve açıklamalar yazılmakla yetinilmiştir. Kelâm ilmi, on dokuzuncu yüzyılın sonları ile yirminci yüzyılın başlarında yeni bir döneme girdi. Çağın istek ve ihtiyaçlarına cevap verme zorunluluğunun doğurduğu bu yeni dönem Yeni İlm-i Kelâm dönemi olarak anılır.

(SBA)
felsefe/kelam

KELAM İLMİ

Prof.Dr.Serafettin Gölcük, Prof.Dr.Süleyman Toprak
Tekin Kitabevi
* Kitap Özeti

TARİFİ:

Ehli sünnet Kelamullah’tan Kur’an daki ibarelerin ihtiva ettigi emir ve hakikatleri anlamislardir. Mutezile ise Kelamullah’i lügat manasina dayanarak makluk olarak almisladir.

*Kelam Allah’in zatindan sifatlarindan, fiillerinden bilhassa birliginden bahseden bir ilimdir.

*Felsefe mahlukatin hallerinden bahseder fakat hareket noktasi aklidir, kelamda ise hareket noktasi naklidir.

*Taftazani kelamin gayesini kesin delillerle dini akideleri bilmedir der.

KONUSU:

Kelamin konusu birinci dönemde Gazali’ye kadar Allah’in zati ve sifatlaridir.

Ikinci dönemde ise felsefenin Islam alemine yayilmasi dönemidir. Bu dönemde de kelamin konusu mevcut olmustur

Gazali’den itibaren ise “Islam akaidini ispata yarayan her malum kelamin konusu olmustur.

GAYESİ:

Kelam ilmi kendine gaye olarak Tahkiki imani, dogru yolu arayanlari irsat, inanç esaslarini batil düsüncelerden muhafaza, ameller niyetlere göre oldugundan insanlarin niyetlerinin saglam olabilmesi için inançlari saglam olmalidir demis ve Kendini diger ilimlere mesned olarak görmüstür. Gaye böyle olunca kendini dini ilimlerin reisi olarak görmüstür.

KELAM ALEYHTARLIGI:

Bir kaç grupta toplanir.

*Samimi olanlar Kelam böyle iddiali olunca yetkili olmadigi sahalarda da söz söylemis insanlara akide üzerine söz söyleme cüreti kazandirir bu da akideyi sarsintiya ugratir demistir.

*Imam-i Gazali de kültürsüz halk tabakasinin kendisi için gereksiz olan konularda mesgul olmasini mahzurlu görmüs bunun haricinde farz-i kifaye olarak görmüstür.

*Karsi çikan diger bir grup ta cahil mukallid halk grubu olmustur. Diger bir kisim ise inanci bozuk kötü niyetli kimseler olmustur.

İSMİ:

Bu ilme baslangiçta fikih denmistir. Ama sonradan itikat ve amale ait meseleler birbirinden ayrilmis Kelamda ilmu’t-tevhid olarak karsimiza çikmistir. Bir diger nokta da felsefi konularda söz söyleme gücünü mantiklardan aliyordu. Kelamda dini konularda söz söyleme gücü kazandirir demisler. Mantik Yunanca da logike’nin karsiligidir. Bu mana Arapça da kelam ile karsilanmistir.

TARIHÇESİ:

Efendimiz döneminde pek söz edilmez. Ama Hulafa-i Rasidin dönemi ile ihtilaflar zuhur etmeye baslayinca (Efendimizin defin yeri, Hilafet, Üsame’nin ordusunun gönderimindeki tereddüt)Kelamda zuhur etmeye basladi.

ZUHUR SEBEBLERİ
Vahiy kesilmesi ve nübüvvet nurundan uzaklasilmasi Müslümanlar arasindaki siyasi ve dini ihtilaflar Naslardan hüküm çikarma zarureti, Naslardaki kapali manalarin farkli sekilde anlasilmasi, Ekonomik refah insanlari fikir yöneltmeye sevk etmis, Islami içten yikmak isteyenler vs…

DIŞ SEBEBLER:

Yabanci din ve kültürlerin tesiri: Islam yayilmasi ile diger dinler ve topluluklarla temaslar olmus bunun tesirleri

Fethedilen ülkelerdeki felsefi eserlerin tercümesi ile olusan ortam ve ilk fikir ayriligi ma’bed el-Cüheni nin kaderi inkari ile baslamistir. Hadise Hicri 70’li yillara rastlar. Yasayan sahabeler bu zatlarla temas edilmemesini tavsiye ediyorlar.

MUTEZİLE’NİN DOĞUŞU:

Mutezile ilk defa hicri

2. asirda Basrada zuhur etmistir. Hasan el Basri’nin talebesi Vasil b. Ata ile basliyor. Bir gün bir zat H.Basri’nin meclisine geliyor. Bir Mü’min büyük bir günah islerse ne olu diye soruyor. Vasil hemen atilip Iman ile küfür arasinda bulundugunu söylüyor ve meclisi terk edip gidiyor. Vasil ve taraftarlarina ayrilanlar manasina el-mutezile denilmistir.

Mutezile bu hususta Havarice ve Mürcie’ye muhalefet etmistir. Havaric bu kimsenin kafir olacagini söyler.Murcie ise imandan çikmayacagini söyler. Mutezile ise ikisinin arasi bir konum verir. Fakat Mutezile Yunan felsefesinin tesirinde kalmis ve zamanla dini meselelerden felsefi meselelere kaymistir.

MUTEZİLEDE İNANÇ ESASLARI (USUL-U HAMSE )

Tevhid, Adalet, Va’d (Dünyada güzel ameli olanlarin ahirette mükafatlandirilmasi, kötü olanlarin cezalandirilmasi ) El-menzile beyne’l menzileteyn (büyük günah isleyenlerin iman ve küfür arasinda olmasi ) ve emr-i bil ma’ruf ve nehyi ani’l munker her Müslüman farz demistir.

Mutezilenin diger bir kaç görüsü de sunlaradir;

Allah’in ahirette görülmesi imkansizdir. Kur’an yaratilmistir. Akil nakilden üstündür, Husun ve kubuhda akil üstündür demistir

SELEFİYE’NIN GÖRÜŞLERİ:

Yedi esas da toplanir

1- Takdis (Allah’i azametine layik olmayan her seyden tenzih etmek)

2-Tasdik (Naslarda Allah için geçen el yüz gibi ifadelere sartsiz ve te’vilsiz kabul ile kullanildiklari anlama gelmedikleri)

3-Aczi itiraf (Naslarda geçen mütesabihatin maksadini bilmemek ve bilinemeyecegini itiraf etmektir.)

4-Sukut ( Mütesebihatin manasini sormamak ve yasaklamak)

5-Imsak (Mütesabih naslar üzerinde degisiklik ve te’vil etmemek)

6-Keff (Mütesebihatla kalben mesgul olmamak)

7-Marifet ehlinin teslim olanlarin bizim bilmediklerimizi bildigini kabul etmek

MATURİDİYYE:

Ebu Hanife’den istifade etmistir. Mutezilede akil yerine göre hareket noktasi yerine göre hakemdir. Es’ari ve Maturidide akil nakli hizmetinde onu teyit edici açiklayici ve tamamlayici bir unsurdur.

EŞ’ARİYE:

Ehli sünnet kaidesinin iki büyük kolundan biridir.Imam Es’ari 40 yil kadar Mutezile talebesi idi. Hocasina sordugu sorulardan tam cevap alamiyordu. ve süpheye düser. Dogruyu bulma çabasina girer. Efendimizi rüyasinda görür. Efendimiz sünnetin zaferi için çalismasini söyler ve Mutezileden ayrilir. Es’ariye daha çok mutezileye anti tez olarak gelmistir.

MATURİDİYYE VE EŞ’ARİYYE MUKAYESESİ:

1. Maturidilere göre insanlarda cüzi bir irade vardir der. Müstakil bir cüzi irade vardir der. Es’ariler ise bu irade müstakil degil Allah yaratir der.

2.Kesb: Maturidilere göre kesb kulun bir seye azim ve niyet etmesiyle o seyin hasil olmasidir. Es’ariye göre kesb insanin gücünün iktiranidir. Yani takdir edilenle birlikte olur.

3.Hüsün-kubuh: Maturidilerde bir seyin iyi ve kötü oldugunu bilinmesi akilla mahkumdur derler. Es’ariler ise ser’i dir. Akil ile idrak olunmaz derler.

4.Marifetullah: Maturidilere göre dini tebligat olmasa da kisi Allah’i bilmek zorundadir. Çünkü akil Allah’i bilme gücündedir. Es’arilerde ise dinden haberi olmayan hiçbir seyden mesul degildir.

5.Nübüvvet: Maturidilerde nübüvvetin sartlarindan biri Erkek olmalidir. Es’arilere göre ise nübüvvet için bir sart degildir. Kadin peygamberde olabilir derler.

6.Teklif-i Maal yutak: Maturidilere göre böyle bir teklif caiz degildir. Es’arilere göre caizdir ama vaki degildir derler.

7. Sebep ve hikmet: Es’arilere göre Allah’in fiillerinin hikmete bagli olma sarti yoktur. Maturidiler ise bir hikmete dayandigi ileri sürülür.

8.Ye’s halinde yapilan tövbe Maturidilere göre makbul Es’ariler göre makbul degildir.

9. Maturidilere göre Mürted yeniden, iman etse amelleri avdet etmez. Es’arilere göre ise avdet eder.

10.Es’arilere göre kafirler iman gibi ibadetle de mükelleftirler. Maturidilere göre imanla mükellef ibadetle degildirler. Ayrica azap görmez derler.

GAZALİ’YE GÖRE FELSEFECİLERİN KÜFRE DÜŞTÜGÜ NOKTALAR:

*Hasrin cismani degil ruhani olacagini söylemeleri.

*Allah’in cüziyati bilmedigini söylerler.

*Filozoflara göre alem zat itibariyle hadis zaman itibariyle kadimdir derler. Ama Allah’tan baska kadim kabul etmek tevhide aykiridir.

ŞER’İ HÜKÜMLER:

1.Itikadi Hükümler

2. Ameli Hükümler

3.Ahlaki Hükümler

İTİKADİ HÜKÜMLER:

Ikiye ayrilir. Birinci kisimda akli delillere itimat edilir. Allah’in varligi birligi irade ve kudretine iman vs. Ikinci kisim akil yoluyla bilinmeyen ancak akla aykiri olmayan nakil yoluyla bilinen; Cennet cehennem melekler dirilis vs..

AMALİ HÜKÜMLER:

Ahkami feriyye denir Iki kisimdir A) Ibadetler B)Muameleler: Fert ve toplumlarin hukuki idari ve sosyal alanda ihtiyaç duydugu hükümlerdir.

AHLAKİ HÜKÜMLER:

Kalbi tenzihe nefsi islaha yöneliktir.

ŞER’I HÜKÜMLERİN KAYNAKLARI: Kitap sünnet
Delil: Ancak delil sayesinde bir seyin dogru veya yanlis oldugu anlasilir. 2 çesittir. Dini ve Akli. Dini deliller: Kur’an ve hadislerdir. Akli deliller 2 çesittir

a) Yakiniyyat

b) Zanniyet

Akli Hükümler: Üç kisimdir

1.Vacib: Zati varligi gerektiren. Yoklugu aklen mümkün olamayan

2.Mümkün caiz: Ne varligi yoklugu zatinin geregi olamayan zatina nispetle varligi yoklugu esit olandir.

3.Muhal: Yoklugu zatinin muktezasi olan varligini aklen tasavvur etmek imkansiz olan seydir.

İLMİN DERECELERİ:

Ilmel yakin: Nazar aklin naklin ifade etttigi ilimdir.

Aynel yakin: Duyu organlarinin müsahade ve tecrübelerin bildirdigi bilgilerdir.

Hakkal yakin: Bizzat duyulan kalb ile seçilen yasanan bilgilerdir

METODLAR:

1.DİNİ METOD: Kelam alimlerine göre ……. yaninda aklada yer verilir. Islam filozoflari kiyasa bas vurmuslardir. Mutasavviflar kesfi metot olarak kabul etmislerdir.

2.FELSEFİ METOD: Akil ve muhakemeye, kisisel düsünce ve görüse dayanan filozoflarin takip ettigi metoddur.

Islam tarihinde Kindi, Farabi, Ibn-i Sina Ibn-i Rüsd gibi temel kaideleri Yunan felsefesi Eflatun ve Aristodur. Belirgin özellikleri:

1)Varilan neticeler sahsidir.

2)Değişiklik halindedir. Birinin bittiği yerden diğeri başlar.

3)Metod kafi ve tatminkar degildir.

4)Metod özeldir genel degildir.

İMANIN DERECELERI:

1.Icmali Iman: Kisaca ve toptan iman etmektir. Kelime-i Tevhid ile.

2.Tafsili Iman:

a) Birinci derece kelime-i tevhide, ahirete iman etmektir.

b) Meleklere, peygamberlerine, dirilis cennet ve cehenneme iman eklenir.

c) Allah’in ve resulünün muradi üzere imandir.

İMAN HAKİKATI:

a) Iman kalbin tasdikidir.

b) Iman kalbin tasdikidir, dil ile ikraridir.

c) Iman kalbin tasdikidir, dil ile ikraridir ve amelden ibarettir.

d) Iman dilin ikraridir.

e) Iman kalbin marifetidir, bildigidir seklinde izah edilmistir.

İMANIN SIHHATLI ALAMETLERI:

1- Yeis ve ümitsizlik olmamalidir.

2- Zaruret-i diniyeden birini inkar etmemelidir.

3- Dini hükümlerin ilahi hikmet geregi oldugunu kabil ve yerine getirmede inat, tekebbür yapmamak.

İMAN – AMEL MÜNASEBETİ:

Allah nazari degil amali akilla bilinir.

BÜYÜK GÜNAH ISLEYEN:

Mutezile’ye göre: Ne mü’min ne de kafirdir.

Haricilere’ göre: Kebire hatta sagire bile isleyen kafir olur.

Ehl-i Sünnet’e göre: Büyük günah isleyen imandan çikmaz.

MUKALLİDİN IMANI:

Mutezileye göre kiymeti yoktur. Ehl-i Sünnete göre sahihtir.

VARLIK VE ALEM, CEVHER VE ARAZ:

Cevher zatiyla kaim olan muhtaç olmayan. Araz ise zatiyla kaim olmayandir. Tas cevherdir, araz ise onun katiligidir.

RUH: Maddeci görüs ruhu bir mevhum olarak kabul eder. Ruh bir faraziyedir der. Ruhçular ise bedenden ayri varlik olarak görür. Basittir bölünmez, maddeyi harekete geçiren ruhtur derler.

ALLAH’IN VARLIGI: Vacib-ül vücudun varliginin ispati

Kelamcilarin Delilleri:

1. Hudus Delili: Alem bütün parçalariyla hadistir. Her hadis olanin bir muhdise ihtiyaci vardir. Bu alemin bir muhdisi vardir. O da hadis olmayan Vacib-ül Vücud olan Allah’tir. (hadis: var edilen varlik denir.)

2. Imkan Delili: Alem mümkinler toplulugudur. Her mümkin var olabilmek için yokluguna varligi tercih edecek bir mureccihe muhtaçtir. O halde bu alemde var olabilmek için bir mureccihe muhtaçtir. o da Vacib-ül Vücud olan Allah’tir derler

3. Gaye ve nizam delili: Kanat birbirine uygun sebebler ve gayeler manzumesidir. Kainat alim ve akilli bir illetin sebebidir. O da Cenab-i Allah’tir.

4.Kabul-ü Amme: Allah fikrinin dogustan oldugu esasina dayanir.

5. Ilmi evvel delili: Her ilim bir önceki alimden ögrenilmistir. Böylece siralaninca en basta bir alim zata gerek vardir O da Allah’tir.

İslam Filozoflarinin Delilleri:

a) Hudus delili

b) Imkan delili

c)Gaye ve nizam delili

d) Ilk Sebep, illet delili

e) Hareket delili. Kainatta bir hareket var her hareket bir muharrikin eseridir. O zatta Allah’tir.

f)Ekmel varlik

Farabi “Zihnimde ekmel bir varlik düsünüyorum, kemal vasitalarindan biri de gerçekte zihnin disinda bir fiil var olmaktir. O halde Allah dan ibaret bir ekmel varlik mevcuddur.” der

BATI DÜŞÜNCESINDE:

a) Ontolojik Delil: Allah düsüncesinden hareketler Allah’a giden bir delildir. Ibn-i Sina, var olandan hareket ederek Allah’in varligina ulasiyor. Vacib-ül Vücud’un varligindan kainatin varligina geçiyor.

b) Kozmolojik Delil: Kozality prensibine istinat etmektedir. Varliklarin mutlaka var olduklari kabul edildikten sonra buradan hareketle ilk zata Allah’a gider.

c)Gaye ve nizam delili

d)Ahlak delili

Kant mutlak Ahlak kanunun varligindan bu kanunu vaz eden bir kanun koyucunun varligini kabul eder ve bu hayattaki Fazilet ile mutlak arasinda uygunluk bulunmasindan istidlal ederek kendisinde hayir bulunan fazilet ve mutlulugu bagdastirabilecek bir zata ulasir.

KUR’AN-I KERİM’DE İSBAT-I VACİB-ÜL VÜCUD:

1.Insanin yaratilisi onun bir mucize olan vücut yapisindan bahseden ayetler.

2.Hayvanlarin yaratilisi ve onun insanlarin hizmetine verilisinden bahseden ayetler.

3. Mükemmel tabiat mizanindan bahseden ayetler.

4.Su, suyun habercisi rüzgar ile, ölü topragin yagmurla dirilmesi ve muhtelif yiyecekler vermesi ile ilgili ayetler.

5.Ay, günes, yildizlar gece ve gündüzün meydana gelisi

6.Insanlarin Allah’a yönelme ihtiyacindan bahseden ayetler.

ALLAH’IN SIFATLARI:

1.Tesbih ve Tecsim: Sebeiyye ve Rafizilerde. Onlar Allah’i cisim sifatlari olan bir cisim kabul etmislerdir.

2.Sifatlarin Nefyi: Cehmiyye denir. Musebbihe ve mücessimenin yaydigi süphelere tepki olarak çikmislar sifatlari nefy etmislerdir.

3.Tesbihsiz sifatlarin ispati: Selefin bakis açisidir. Biz aklin geregi olarak hiç bir seyin Allah gibi olmadigini yaratiklardan hiç bir seyi ona benzemedigini biliyor ve bununla yetiniyoruz.

ALLAH’IN SIFATLARI BES KISIMDA ELE ALINIR

1-Sifat-i Nefsiyye

2-Sifat-i Selbiyye

3-Sifat-i Subutiyye

4-Sifat-i Haberiyye

5-Sifat-i Fiiliyye

İRADE

Mutezile Allah’in sonradan meydana gelen bir irade ile mürid oldugunu kabul ediyor.

Ehl-i Sünnetin irade anlayisi: Allah’in iradesi ile insaninki arasinda fark vardir.

Cebriyenin irade anlayisi: Cebriye insanin irade ve ihtiyari yoktur der.

Mutezilenin irade anlayisi: Mutezileye göre fiilleri yaratan Allah degildir. Fiiller meydana gelirken insana irade tanir.

Maturidilerde irade: Her seyi idare eden Allah’tir der. irade ve ilim arasinda ayrim yaparak Allah her seyi önceden bilir der insana irade tanir.

Ibn-i Teymiye ve insanin iradesi: Irade Allah’in dilemesi ile meydana gelir der. Insan iradesinin üstünde Allah’in iradesi vardir der.

Es’arilerde: Her seyi Allah’a birakmayi yerinde bulmuslardir bu yüzden cebri mutavassid denmistir.

KUDRET VE İNSANIN FİİLLERİ
Cebriyye ve insanin gücü: Cebriyeye göre insanin hiçbir gücü yoktur Varliklara fiiller nasil nispet ediyorsa insana da o sekilde edilir. Agaç meyvelendi, su akti günes dogdu gibi

Mutezile ve insanin gücü: Mutezile, insanin gücü vardir ve o bu güçle fiillerini yapar der.

Es’arilikte insanin gücü: Güç insanin gayridir. Insanin kendinden olmayip ondan ayridir. Zira insan bazen güç sahibidir bazen degildir. Es’ari yaratilmis bir kudretle insanin fiillerini yaptigini söyler. Kudretin yoklugunda insan is yapamaz.

Maturidi’de insanin gücü: Fiziki organlarin saglam ve isler durumda olmasi Allah’in fazlidir. Istita’a fiil için arazdir. Allah tarafindan yaratilir. Bununla insan ihtiyari fiillerini yapar.

FİİLLERIN YARATILMASI:

a)Mutezilede: Mutezileye göre insan güç sahibidir bu güçle fiillerini yaratmaya kadirdir ve fiillerini hür bir sekilde yaratir.

b)Cebriyede: Cebriye insanin kudreti yoktur dolayisiyla fiillerini yaratamaz der. Insan fiillerinde mecburdur der.

c)Selefte: Insanin fiillerini Allah yaratir der.

d)Tasavvuf: Yaratan Allah’tir. Insana seçme hürriyeti vermistir. Insan yaraticilikla vasiflamaz der.

e)Hanefilerde: Fiilleri yaratan Allah’tir. Insan iradesi ile fiilleri seçer der ve mesuldür.

f)Es’arilerde: Fiillerin yaratilmasinda tek güç Allah’tir der.

KESB:

Kesb, fayda saglamaya ve zarari defetmeye müteveccih fiildir. Allah’in fiili kesb degildir. Kur’an da 3 türlü Kesb vardir.

1. Kalbin akdi ve azmidir.

2. Ticarette mal kazanma

3. Sa’y ve amel

Maturidilerde Kesb bir insan sifatidir.

FİİLLERİN VASIFLANIŞI:

Fiillerin güzelligi ve çirkinligi Hüsün ve Kubuh diye geçer.

Mutezilede: Aklin zararli ve yararli olani ayirtetigini kabul eder.

Maturidide: Maturidi fiilin aklen iyi ve fena oluslarinin idrak edilecegi merkezindedir.

Es’aride: Akil yoluyla degil Seriat yoluyla bilinebilecegini söyler.

FİİLLERDE ADALET VE ZULÜM:

Mutezilede: Allah adil ve hakimdir. Ondan çirkin is sadri olmaz.

Maturidide: Allah’in yaptigi fiilin çirkinlikle vasiflanip vasiflana-mayacagi noktasinda olup, fiillerdeki bu durumun aklen bilinebilecegi tarzindadir.

Es’aride: Herseyi yaratan Allah zulmünde yaraticisidir. Ancak bu zulüm isteyen insan için yaratilir. Neticede insan tarafindan kesbedilir.

TEKLİF:

Teklif külfet demektir.

Mutezile: Allah güç yetirilemeyecek seyi insana teklif etmez der.

Maturidi: Allah’in insana güç yetiremeyecegi seyi teklif etmeyecegi ve insaninda gücünü kullanarak teklifi kendine sifat yapacagini söyler.

Es’ari: Allah’in kudreti dahilindedir. Mecburiyet yoktur. Bu tür isler Allah için mümkündür ama yüklemiyor.

SALAH-ASLAH

Mutezile: Allah salahi yapmaya mecburdur ve insani hayirda tutmak zorundadir der.

Ehl-i sünnetde: Insanlar için salah ve aslaha riayet Allah’a vacip degildir.

HİDAYET DELALET

Mutezile: Mutezile Hidayeti Allah’in dogru yolu göstermesi insani öylece isimlendirmesi, dalalet de ayni sekilde insanin delalet ile adlanmasi ve insan için sapiklik hükmünün verilmesi biçiminde anliyor.

Ehl-i Sünnetde: Hidayet Allah’in insanda dogru yolu bulma fiilini yaratmasidir. Dalalete düsme de ayni sekilde onun kulda yaratilmasidir.

KAZA VE KADER ANLAYISLARI
Mutezile: Kaderi inkar ediyor ve insanda kudret oldugunu ileri sürüyor ve yaptiklarinin faili ve sorumlusudur der.

Es’aride: Kaza ve kaderi kabul edip buna riza gösterilmesini istiyor.

Maturidide: Vuku bulacak hadiselerin önceden takdir edilmesine kader ve ani geldiginde vuku bulmasina kaza der. Ilim sifatlariyla açiklamaya çalisir.

RIZIK

Maturidilikte: Helal olsun haram olsun insanin yedigi onun rizkidir der. Rizik Allah’in katindandir der.

Es’arilikte: Rizik Allah’in katindandir, O yarattiklarini helal ve haram olarak yaratir der.

ECEL

Mutezilede: Allah’in her insana bir hayat siniri çizdigini söyler. Öldürülen kimse öldürülmeseydi öldürme vaktinde eceliyle ölecektir.

Maturidide: Öldürülen eceliyle ölmüstür, O kimse için bundan baska bir ecel yoktur der

Es’aride: Ölen ve öldürülen kendi eceliyle ölmüstür der.

NÜBÜVVET

Faydasi Konusunda:

Mutezile: Peygamberlige ihtiyaç vardir der. Akla daha fazla yer verir.

Siilik: Kur’anda bildirildigi tarzda nübüvvete ihtiyaç oldugunu kabul ederler. Mutezilenin tesiriyle akli bakar.

Siilik gibi Islam filozoflari: Dini hükümler sahasinda akil üstün bir kistastir der. Akil her seyi çözer der. Vakif ve Ser’iatin tebligi bir lütuftur der.

Ehl-i Sünnetde: Allah’in insana bir rahmeti fazl ve ihsani der.

PEYGAMBERIN CİNSİYETİ:

Maturidi ve Es’ari: Peygamberlerin erkek oldugunu kabul ederler. Es’ariler kadinda olabilecegini söylerler.

NÜBÜVVETİN DEVAMI:

Maturidiler peygamberin ruhu nübüvvetle vasiflidir, onun nübüvveti ölümünden sonra da devam eder der.

Es’ariler nübüvvetin bir hüküm oldugunu arazlar gibi devam etmesini savunurlar.

GÜNAHSIZLIK SIFATI:

Mutezile nebiden günah sadir olamaz demistir.

Siilige göre ismet tam ve mükemmeldir.

Haricilige göre peygamber zati itibariyle günah islemeye müsaiddir der.

VAHIY
Efendimize vahiy üç sekilde gelmistir.

1.Sadık rüyalar

2.Melek vasıtasıyla

3.Çan ve zil sesine benzer bir sekilde

ILAHI KITAPLAR:

TEVRAT
: Bes kısımdır.

1.Tekvin: Yaratilistan, Nuh Tufanından Hz. Ibrahim ve ogullarindan, Hz. Yusuf’un Mısır’daki ikametine kadar.

2.Huruç: Hz. Musa’nın Mısır’dan çıkması ve Tur dagında emirleri almasına kadar.

3.Leviller: Kurban, Kahinler, Temizlik konusunda ainler ve merasimler anlatılır.

4.Saylar: Israil’in Tur dagindan ayrılarak eredm ülkesine girmesini işler.

5.Tesniye: Mükerrer kısımdır. 4 kitabin özeti seklindedir.

ZEBUR: Asıl nüshası yoktur.

INCİL
: Hz İsa 2.5 yıl dünyada peygamber olarak kaldı. Tahrif edilmistir.

MUCIZE

Mutezilede: Mucizeyi kabul eder. Peygamberin deger ve kıymetini artırır. Inananların artmasını saglar der.

Islam filozofları ve mucize: Peygamberin deger kazanma sebebi olarak görürler. Ancak mucize peygamberin insan gücünün eseridir derler.

Ehl-i Sünnet ve mucize: Fail-i muhtar olan Allah’ın peygamberi elinde yarattıgı fiildir.

MUCİZE ÇESITLERI
a) Maddi Mucizeler: Hz.Musa’nin Asası gibi

b) Hidayet helak mucizeleri: Hz. Salih, Hz Musa ve Hz Isa’nın mucizeleri

c) Kur’an mucizesi

d) Akli mucizeler: Efendimizin risaleti ve Kur’an. Ümmi iken 40 yasindan sonra ilahiyat ile meşgul olmuştur.

İMAMET

İmamet imana ait bir mesele degildir. Fahreddin Razi imamı tayin etmek ümmete vacibtir diyor.

İmamin Nitelikleri:

a)İmam alim olmalıdır

b)İmam adil olmalıdır

c)İmam yeterli olmalıdır.

d)İmam sıhhatlı saglam olmalıdır

* Şiilerde imamet vacibdir. Bu Allah’a düsen bir vacibdir, Nübüvvetin devamıdır derler. Şiilerde imam mercidir, Takiyye yapmalıdır.

MUCİZE VE KERAMETTEN BAŞKA OLAGAN ÜSTÜ HALLER:

1.İrhas: Peygamberlik verilmeden önceki fevkalede haller.

2.Meunet: Salih kulların işinde Allah’ın kolaylık saglaması

3.İstidrac: Mühlet manasına gelir. Küfrü günahı açık olan kimselerde görülür.

4.İhanet: Istidracin zıddı istege arzuya uygun olamayan durumdur. Müseylemenin görmeyen çocugun gözüne tükürügü sürmesi ile diger gözününde kör olmasi.

KUR’ANDA ADI GEÇEN PEYGAMBERLER ZİKREDİLİYOR

MELEK-CİN-ŞEYTAN

Melekler insanlar gibi yemezler, içmezler dişilik erkeklik söz konusu degildir. Nefsi arzuları yoktur.

Meleklerin İşleri:

1.Mukarrebin. Allah’a en yakın olan meleklerdir. Devamli Allah’ı zikir ve tesbih ederler.

2.Müdebbirat.Düzenli olarak işleyen Allah’ın kanunlarının yürürlüge konmasında görevlidirler.

3.İnsanla dogrudan görevli melekler

a)Cebrail, Azrail, Israfil, Mikail

b)Salih kullara ve Peygamberlere kuvvet vermekle görevli olanlar.

c)Cehennem ve cennet melekleri

d)Bazı melekler insanlara dünyada iken dua ederler

e)İnsanlara hayırlı işler telkin eden melekler.Hafaza melekleri, Münker ve Nekir

*Cinler insanlar gibi erkek ve dişileri vardir. Yer içerler uzun ömürlüdürler. İblis de meleklerden degil cinlerdendir. (Kehf suresi 50.ayet)

KIYAMET VE AHİRET

“Eger ölülerinizi defnetmemeniz endisesi olmasaydi, Kabir azabindan (bir kismini) Sizlere isittirmasi için muhakkak Allah’a dua ederdim”

HASIR: Mutezile alimleri hayvanlarin da devamli kalmak üzere hasr olacaklarini söylemislerdir. Yedi sinif arsin gölgesinde dinlenecektir. (Buhari)

1)Adaletli devlet baskani

2)Allah’a ibadet ederek büyüyen genç

3)Kalbi mescitlere bagli kimseler

4)Allah için birbirini seven kimseler

5)Mevki sahibi bir kadinin davetini “Ben Allah tan korkarım” diye reddeden kisi

6)Sag elinin verdigi sadakayi sol eli görmeyen kimse

7)Tenha yerde Allah’i zikrederek gözyasi döken kimse

Mahserde kimlerin nelerden sorguya çekilecegi konusu

Kaynak: Gülbahcesi


Kelâm

Kelâm (Arapça: الكلام) veya kelam, bir İslam dini ilmi. İlm-i Kelâm (Arapça: علم الكلام).

İmanî esasların aklî deliller kullanılarak izah ve isbat edilmesi temelinde gelişen İslamî ilimdir. Başlangıç itibariyle Kelam, imanın esası olan Allah’a iman, Allah’ın sıfatları ile ilgilenmişse de, özellikle Gazali’den sonra bütün imanî meseleleri kapsayacak genişlikte değerlendirilmeye başlanmıştır. Burada Gazali’nin Yunan felsefesinin tesirlerine karşı aldığı tavır, önemli bir parametre olarak gözükmektedir.

Kelamcılar, Allah’ın varlığını delillerle izah etmeye çalışmakla beraber, delilin, kendisine delil getiren Zat’ın mahlûku olduğunu kabul eder, ve aklî delillerin sadece aklın nazarında müşkül hadiseleri çözmede bir alet olduğunu düşünürler. Yoksa, Allah’ın varlığının, neticede mahlûku olan delillerle teyidine ihtiyaç yoktur. O her şeyden ayandır.

Mebde itibariyle fıkıh ilmi olarak mütalaa edilen kelam, daha sonra ilm-i tevhid olarak adlandırılmıştır. Fıkıh; amelî meseleler üzerinde, kelam ise itikadi meseleler üzerinde yoğunlaşmıştır. Hazret-i Muhammed zamanında bütün meseleler kendisi tarafından çözüldüğü için problem söz konusu olmamışsa da, sonraki dönemlerde Kuran ve Hazret-i Muhammed’in yaşantısına göre içtihadlarda bulunmak zarureti hasıl olmuştur. Hicri birinci yüzyılın son çeyreğinde imanî esaslardan kader konusu tartışılmaya başlanmıştır.

Bu süreç içerisinde itikadi mezhepler ortaya çıkmışlardır. Önemlilerinden:

* Selefiyye
* Maturidiyye
* Eşariyye

ehl-i sünnet içinde kabul edilirken,

* Mutezile mezhebi ehl-i sünnet vel cemaat dışında mütalaa edilegelmiştir. Bunlar birbirlerinden Allah’ın varlığı, sıfatları, marifetullah, nübüvvet, nübüvvetin vasıfları, mucize, imammet, irade, kesb, hidayet, irtidad, doğru ve yanlışın tanımı, iman-amel münasebeti, ruh, kaza, kader gibi önemli konularda yer yer farklı görüşler ileri sürerler.

Vikipedi

İlgili Makaleler