Tarih

III. Ahmet Hayatı, Dönemi, Olayları (Osmanlı Padişahları)

III. Ahmed. 23.Osmanlı padişahı, 88. İslam halifesi. IV.Mehmed’in oğlu olan, 30 yaşında iken, biraderi II.Mustafa’nın, Edirne vak’ası neticesinde, hal’i üzerine, 23 ağustos 1703’te, Edirne’de tahta geçti. Bir is­yan akabinde hükümete gelen bu padişah, tahta çıkışından sonra, isyancı yeniçerilerin istedikleri 60 kadar devlet adamını teslime mecbur olmuştur. Bu sırada, Osmanlı tarihinde, ancak üç defa vukua gelmiş olmak itibariyle, en mühim vak’a, II.Mustafa’nın en­trikacı ve ahlâksız şeyhülislâmı, Feyzullah Efen­di ‘nin yeniçerilere teslimi ve onlar tarafından türlü hakaretle katledilmesidir. Edirne’de isyanı müteakip, âsîler tarafından iktidar mevkiine getirilen Kavanoz Ahmed Paşa, yeniçeri ağası Çalık Ahmed ve şeyhülislâm Mehmed Efendi’ye ilk zamanlarda kimse dokunamıyor idise de, pa­dişahın İstanbul’a avdetinden sonra, bostancı­lardan 700 kişiyi birden saraydan çıkarması ve yerlerine, devşirme usûlü ile, yenilerini kaydet­tirmesi, zorbaları cezalandıracağı hissini verdi. Hattâ yukarıda isimleri geçen üç büyük devlet adamı da, sürgün, katil ve azil suretiyle, iş başın­dan uzaklaştırılmış ise de, bütün bu hamlelere rağmen, memlekette nizam ve asayiş sağlanamadı. Baltacı Mehmed Paşa’yi sadaretten azil ile yerine Çorlulu Ali Paşa’yi getiren (3 mayıs 1706 ) padişah, yedi yıl içinde yedi sad­razam değiştirmeğe mecbur oldu. Zaten bunla­rın içinde Çorlulu Ali Paşa ile Damad (Enişte) Hasan Paşa dışındakiler dar görüşlü, gev­şek karakterli, insanlardı. Zamanlarında ne iç ne dış siyasette kayda değer bir iş yapmak bir yana, devlet bir çok sıkıntılara uğradı.
remote/3.ahmet” 126″ 167″ Karlofça Antlaşması ile Avrupa’da taarruz ve ilerleme gücünü kaybetmiş olan Osmanlı devleti, bir kez daha Rusya ile karşı­laşmağa mecbur oldu. Ancak bu sırada İsveç kralı on ikinci Şarl, Poltova’da Ruslarla yaptığı bir savaşı kaybederek, Osmanlı Devletine sığındı. Kralı takib eden Rus ordusu Osmanlı topraklarına girdi ve
tahribatta bulundu. Bu durum üzerine Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş ilan etti. Çorlulu Ali Paşa azil ile, yerine tekrar Baltacı Mehmed Paşa sadarete getirildi ve kendisinin kumandası altında ordu (30.000 yeniçeri, 10.000 sipahi, 7.000 topçu ve cebeci) Rusya üzerine gönderildi. Ordu bir ta­rafta   Pruth   nehri,   diğer   taraftan   bataklıklar arasındaki Horsieati siperlerinde Rus ordusunu sarmağa muvaffak olmuştu (1123=1711). Rus ordusu teslime mecbur olacak bir vaziyete düş­müş iken, bu zor durumdan, büyük Petro ‘nun karısı Katerina’nın bulduğu bir çare ile, kurtuldu. Katerina, bir çok hediyeler ve mücev­herat ile beraber, Baltacı ya barış tekliflerini yolladı. İki neticesiz taarruzdan sonra, tekrar taarruz etmek istemeyen ve beklemekten usa­nan yeniçerilerin hâlini dikkate alan Baltacı Mehmed Paşa, bu teklifleri kabul etti ve 21 temmuz 1711 de, muvakkat Prut antlaşması ile, barış yapıldı. Rusya, antlaşmaya göre, Lehistan ve Ukrayna işlerine karışmayacak, elinde tuttuğu Azak kalesini de Türklere bırakacaktı. Evvelâ pa­dişahı ve halkı memnun eden ve hattâ şenlik­ler ile kutlanan bu barış, sonradan doğru­dan doğruya Baltacı’nın ihaneti eseri gibi gös­terildi. Bu konuda kesin bîr hüküm vermek güç olmakla beraber, Demirbaş Şarl ‘in Baltacı aleyhinde yaptığı propagandaların tesiri de inkâr olunamaz. Öyle de olsa Prut antlaşması, Türklere karşı Viyana bozgunundan sonra ku­rulan Kutsal İttifaka indirilen ilk darbe ol­ması itibariyle, zikre lâyıktır.

Baltacı Mehmed Paşanın Rus ordusunu kuşatmışken imha edememesi ve andlaşma şartlarının tatmin edici olmaması devlet adamlarını sadrazamın aleyhine çevirdi. Bunun üzerine Padişah Edirne’ye dönen Baltacı’yı, görevden alarak, yerine Damad Ali Paşayı getirdi. Öte yandan Ruslar Antlaşmanın şartlarına uymak istemediler. Buna çok kızan III. Ahmed, yeni sadrazam Damad Ali Paşa kumandasında bir orduyu Rusya üzerine gönderdi.Kendisi de Edirne’ye kadar ordunun başında gitti. Bu durum karşısında Ruslar antlaşma koşullarına uymak mecburiyetinde kaldılar.

III. Ahmed Han, Venediklilerin 1714’te Karadağlıları isyana teşvik etmesi üzerine Mora üzerine bir sefer açtı. Ali Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu, Karlofça andlaşmasıyla Venediklilere verilen bütün kaleleri geri aldı. Bütün bu muzafferiyetler, Ahmed III. ‘in evvelce baktırmış olduğu fallara uygun çıkmıştı (Râşid, Târih, IV, 53). Padişah memnuniyetini, orduya gönderdiği bir hatta, şu sözler ile bildirdi: „ Berhurdar olasız yüzünüz ak ve kılıcınız düşman yüzünde keskin ve ber­rak olup nimet-i celilem cümlenize helâl olsun” (göst. yer., IV, 100).

Ancak, Alman İmparatorluğu, Karlofça Antlaşmasına kefil olduklarını, yani Venedik’ten alınan yerler iade edilmedikçe barışı tanımayacağını bildirdi. Bunun üzerine Osmanlı Devleti Alman-Avustarya İmparatorluğuna savaş ilan etti. İki ordu arasında Petervaradin’de yapılan savaşta Damad Ali Paşa şehid düşünce, ordunun maneviyatı bozuldu ve bozgun başladı. Bu durumdan faydalanan Avusturya ordusu kumandanı önce Tameşvar’ı daha sonra da Belgrad’ı zabtetti. Petervaradin mağlubiyeti üzerine Avusturya ile 1718’de Pasarofça Antlaşması imzalandı. Andlaşmaya göre Belgrad ve Semendire Avusturya’da kalmak üzere Sava Nehri sınır kabul edildi.

Pasarofça Antlaşmasından sonra III. Ahmed’in pek sevgili sadrazamı ve da­madı İbrahim Paşa ‘nın sadarete gelmesi ile, III.Ahmed  saltanatının ikinci bir devreye gir­diğini söylemek yanlış olmaz. Çünkü Pasaroçfa antlaşmasından önceki devir, bazan galibiyet, bazan da mağlûbiyet ile neticelenen, harplerle geçmiş olduğu hâlde, Damad ibrahim Paşa, Pasarofça antlaşmasından sonra, mümkün oldu­ğu kadar harpten kaçınmış ve 12 sene sü­ren “Lale Devri” devrini zevk ve sükûn içinde, etrafına top­ladığı şairler, âlimler arasında, İstanbul’u sa­raylar ve köşklerle süslemekle geçirmek isti­yordu. Diğer taraftan akraba ve mensuplarının hemen hepisini iş başına getirerek, şahsı için bir emniyet tesisine çalışan İbrahim Paşa, bu siyasetin neticesi ola­rak, kendisi ile beraber padişahı da sürükleyip götürmüştür.

Osmanlı Devletinde “Lale Devri” devam ederken, İran-Safevi Devleti son günlerini yaşıyordu. İran’a
bağlı olan Dağıstan 1722’de Türk himayesine girmek istedi ve bu isteği kabul edildi. Kafkasya’yı tehdid
eden Rusya’ya mani olmak isteyen III.Ahmed, sınır valilerine ferman göndererek hazırlıklı olmalarını istedi. Bu sırada İran cephesindeki ordu, 1723 yılında harekete geçerek Gürcistan, Güney Azerbaycan, Luristan, Erdelan, Kirmanşah ve Hemedan’ı ele geçirdi. 1725’de Osmanlı askeri Tebriz’e girdi. Gence, Revan ve Nahcivan alındı. 1727’de İran Şahı imzalanan bir antlaşma ile Osmanlı Devletinin bütün fetihlerini tanıdı.

1729-1730 yıllarında Nadir Şah İran hakimiyetini ele geçirerek, İran birliğini tekrar kurdu. Osmanlı
Devletinin elinde bulunan önemli bazı eyaletleri geri aldı. III.Ahmed ile Damad İbrahim Paşa mütereddit ve gevşek davrandılar. Devlet ricalinin hayat tarzını beğenmeyen bir zümre ile, yeni bir askerî sını­fın teşkil edileceğinden korkan yeniçeriler, ulemadan bazılarının yardımlarıyla Bayezid hamamında tellâk Patrona Halil ‘in elebaşılığı ile patlayan isyana desteklediler (28 eylül 1730). III.Ahmed Kasım 1730’da, âsîleri tatmin etmek için, sadrazamı, kapudan paşayı ve kâhya beyi boğdurup, cesetlerini At-meydanı’na (Sultanahmet Meydanı) yolladı. Âsîler padişahın feragatini istediler. III.Ahmed kendisinin ve çocuklarının öldürülmemeleri şartı ile, tahttan feragat etti. Kendisinden sonra padişah olan I.Mahmud zamanında,1 Temmuz 1736’da öldü ve Yeni-cami türbesine defnedildi.

27 yıl osmanlı tahtında kalan III.Ahmed, oldukça yakışıklı bir padişah idi. Taban ka­dınlar arasında yaşamağa, onların işleri ile uğraşmağa eğilimliydi. Bu yüzden de savaştan hazetmezdi. Esasen savaş için çok para sarfetmek lâzım idi; hâlbuki III.Ahmed paraya karşı büyük bir zaaf duymakta idi, Devlet iş­lerinde, Pasarofça antlaşmasına kadar, saray entrikalarının tesiri ile iş görmüş ve müstakil bir hükümet kuramamıştı. Fakat Damad İbrahim Paşa ‘yi 12 sene mevkiinde bulundurmak ve himaye etmek ile, Osmanlı devletine 12 senelik bir sulh ve asayiş devri temin etmiştir.

III.Ahmed’in 31 kız ve erkek çocuğu olmuş; erkeklerden bîr kısmının sünnet merasimi, kız­lardan bazılarının evlendirilmesi, daima bir bay­ram neş’esi ile geçen lâle devrinin renk ve kokusunu artırmıştır. Oğullarından Mustafa, III.Osman’dan sonra padişah oldu. Şair, münşi ve hattat olan III.Ahmed, devrinde bir çok hayırlı işler yaptı. Valdesi için Üsküdar ‘da inşa ettirdiği Yeni Valide Sultan Camii ve bunun yanında bir sebil, çeşme, sıbyan mektebiyle bir imaret yaptırdı.Topkapı Sarayının Bab-ı hümayun kapısı önünde yaptırdığı III. Ahmet çeşmesi , Osmanlı mimarisinin şahane bir eseridir. Kağıthane, Çağlayan Kasrı önünde, Hasköy’de, Aynalı Kavak Kasrı civarında, Üsküdar’da, Üsküdar İskele Camii meydanında klasik tarzda dört cepheli olmak (III.Ahmet Çeşmesi-Üsküdar) üzere pekçok çeşme inşa ettirdi. 1715’de Galatasaray haricinde bir cami, 1716’da Bebek Camii ile etrafındaki külliyeyi yaptırdı.

III.Ahmed, Lale Devri ve İlk Batılılaşma Hamleleri

İlgili Makaleler