Hz. Muhammed -Arap Edebiyatında- Hakkında Bilgi
Asr-ı saadetten itibaren günümüze kadar Hz. Peygamber hakkında kaside, mersiye, mevlid, hilye, şemail vb. türlerde pek çok yazı kaleme alınmıştır. Bunlarda, “Hıristiyanların Meryem oğlu îsâ’yı aşırı derecede övdüğü gibi beni de övmeye kalkışmayın” mealindeki hadise genelde riayet edilmiş, aşırılıklar ulemâ tarafından eleştirilmiştir. Şiirlerin giriş bölümünde mecazi aşk ve kadın tasviri edebe uygun bulunmamış, bunun yerine hayalî sevgilinin özlem ve hicranı dile getirilmiş ve Resûluüah’ın anılarını barındıran yerlere duyulan hasret ifade edilmiştir. Çok sayıda şair Bûnet Sü’âd ve Muhammed b. Saîd el-Bûsîrî’ye ait Kasîdetü’l-bürde ve el-Kaşîdetü’l-hemzj’yye’si gibi kasidelere taştîr ve tahmîs yoluyla bir nevi ilaveli nazireler ortaya koymuştur. Hz. Peygamber için söylenen şiirlerin ilki muhtemelen amcası Ebû Tâlib’in “Lâmiyye”sidir. Ebû Tâlib yeğenini darda kalanların sığındığı, güvenilen, masum, halim, reşîd, âdil nitelikleriyle övmüştür. Onun peygamberliğini müjdeleyen kâhin şiirleriyle cinlerden ve hatiften geldiği kabul edilen şiirler de zamanımıza ulaşmıştır. Resûl-i Ekrem’in amcası Hamza müslü-man olduğunda söylediği dizelerde onu seçkin ve saygın vasıflarıyla övmüş, kendisini savunacağını vaad etmiştir. Hz. Peygamber ve gazveleriyle ilgili şiirleri bulunan veya kendisine nisbet edilen Ebû Bekir’in hicret sırasında sığındıkları Sevr mağarasını ve Sürâka olayını anlattığı “Râiyye”, Hz. Ömer’in İslâmiyet’i benimsemesinden sonra söylediği “Râiyye”, Ebû Süfyân’ın İslâm’a girişi esnasında Resûi-i Ekrem’i övdüğü “Dâliyye” zikredilecek diğer şiirlerden bazılarıdır. Câhiliye dönemi kâhinlerinden sa-hâbîSevâd b. Kârib el-Ezdî, “Bâiyye”sin-de Hz. Peygamber’i verdiği gaybî haberlerin doğruluğuna güvenilen kimse, nebilerin en yücesi ve Allah’a götüren vesile diye övmüştür. Resûlullah’ın amcası Abbas’a nisbet edilen “Kâfiyye”de gayb haberlerinden ve peygamberin mahlûkatın ilki olduğundan söz edümektedir. Bu fikir sonraki asırlarda geniş ölçüde işlenmiş, özellikle Muhyiddin İbnü’l-Arabî ve Bûsîrî ile doruk noktasına ulaşmıştır. Küleyb b. Esed el-Hadramî, methiyesinde eskilerin ve önceki peygamberlerin Hz. Muhammed’d en haber verdiğini söylemiş, o da şairin başını okşamıştır.
Kâ’b b. Mâlik, Mekke’nin fethinden önce İslâm’a ve Hz. Peygamber’e yöneltilen hicivlere cevap vermiş ve Resûlullah’ın takdirini kazanmıştır. Ayrıca “Fâiyye”sinde Resûl-i Ekrem’i ahlâkî erdemleriyle övmüş olup “Hemziyye” ve “Mîmiyye”si Bedir, “Ayniyye”si Uhud Gazvesi’yle ilgilidir. Abdullah b. Revâha da müşrik şairlere karşı İslâm’ı ve Hz. Peygamber’i müdafaa etmiştir. Onun “Râiyye”si abartı, haşiv ve tekrarlardan uzak olan övgü türünün ve hüsn-i tehallus sanatının güzel örneklerindendir. Bu anlayış diğer İslâm şairlerinin de temel niteliği sayılır.
Hassan b. Sabit, İslâm’ı ve Hz. Peygamber’i savunmak için çok sayıda şiir kaleme almıştır. Onun, Kâ’b b. Züheyr’İn hicviyelerinden sonra bu türde şiirler söylemeye başladığı sanılmaktadır. Hassan coşkulu bir üslûpla Peygamber’in fizikî ve ruhî portresini anlatmıştır. Temîm heyeti şairi Zibrikân b. Bedr’in “Ayniyye”sine mukabele olan “Ayniyye” bu konuda en güzel kasidelerden biridir. Mekke’nin fethinden önce Resûl-i Ekrem’i hicvetmiş olan Ebû Süfyân’a cevap olarak yazdığı “Hemziyye” ile Peygamber ve ashabının övgüsüne dair üç “Dâliyye”si de önemli şürlerindendir. Abbas b. Mirdâs. Hz. Peygamber için nazmetti-ği kasidelerinde medihle fahri bir arada kullanmıştır. Mukaddimesiz-nesîbsiz övgüye başlayan şiirlerinden “Kâfiyye”, “Râiyye” ve “Mîmiyye”siyle bir kıtası zamanımıza ulaşmıştır. 9 (630) yılında Resûl-i Ekrem’in huzuruna birçok elçi heyeti gelmiştir; bunlar Resûlullah’ı yüce sıfatlarla övmüştür. Ünlü muallaka şairi Meymûn b. Kays el-A’şâ’ya ait olan veya ona nisbet edilen yirmi dört beyitlik “Dâliyye” de Hz. Peygamber ve daveti hakkında kaleme alınmış ilk seçkin şiirlerdendir.