Hocazade Muslihuddin Mustafa Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi
Hocazâde Muslihuddin Efendi (ö. 893/1488) Fâtih Sultan Mehmed’in hocası, âlim ve kazasker.
Muhtemelen 838 (1434) yılı dolaylarında Bursa’da doğdu. Babası Bursa tüccarlarından Yûsuf Efendi’dir. 0 dönemde ticaretle uğraşanlar “hoca” unvanıyla anıldığından Muslihuddin Efendi “Hocazâde” diye meşhur olmuştur. Kaynakların belirttiğine göre daha küçükyaşta İKen ticaretle uğraşmasını isteyen babasına karşı çıkarak İlim tahsiline yöneldi. Emîr Sultan’ın Öğrencilerinden Şeyh Velî Şemseddin. Muslihuddin’in babasını oğlunun tahsili için ikna etmeye çalıştıysa da başaramadı. Bu yüzden tahsil hayatının ilk yılları sıkıntılı geçti; ancak bu durum onun şevkini kırmadı. Ağras (Atabey) Medresesi’nde Ayasuluk Kadısının oğlu olup Ayasuluk Çelebisi diye tanınan oğlu Mehmed’den usul. meânîve beyân dersleri aldıktan sonra Bursa Sultaniye Medresesi’nde Hızır Bey’in derslerine devam etti. İlmî yeteneği ve çalışkanlığı sayesinde Kısa, zamanda hocasının ilgisini çekti ve onufı yardımcısı oldu. Bir müddet sonra da hocası tarafından II. Murad’a takdim edildi. II. Murad Hocazâde’yi önce Kestel kadılığına, ardından Bursa’daki Esediye Medresesi müderrisliğine getirdi. Altı yıl süren bu müderrisliği sırasında Seyyid Şerîf el-Cürcânînin Şerhu’l-Mevâkıf ad hacimli eserini ezberleyen Hocazâde başarılı çalışmaları sayesinde II. Murad’ın güvenini kazandı. Padişahın huzurunda yapılan bir sohbet sırasında vaktiyle Timur’un meclisinde Teftâzânî ile Seyyid Şerîf arasında geçen ilmî tartışma gündeme gelmiş, Ali Kuşçu Teftâzânî’nin. Hocazâde Seyyid Şerifin görüşlerini savunmuş, sonuçta Ali Kuşçu da Hocazâde’ye hak vererek onu II. Murad’ın huzurunda Övmüştür.
Fâtih Sultan Mehmed’in tahta çıktıktan sonra etrafına âlimleri topladığını duyan Hocazâde padişahla görüşmek üzere İstanbul’a gitti ve Mahmud Paşa tarafından hükümdara takdim edildi. Fâtih’in huzurunda Molla Zeyrek ve Molla Seyyid Ali’ye verdiği cevaplarla dikkati çekti. Bunun üzerine padişah onu kendisine hoca tayin etti ve ondan sarf dersleri aldı. Ancak Hocazâde’ye gösterilen bu ilgi başta Mahmud Paşa olmak üzere birçok devlet erkânının kıskançlığına yol açmış; hatta onu padişahın yanından uzaklaştırmayı planlayan Mahmud Paşa Hocazâde’nin kazasker olmak istediğini söylemiş: padişah da bunu Hocazâde’nin kendi arzusu sanarak kabul etmiştir. Kaynaklarda Hocazâde’nin bu görevi kabul etmek istemediği, ancak Mahmud Paşa’nın hükümdar tarafından verilen bir görevi reddetmenin uygun olmayacağı yolundaki telkinleriyle fikrini değiştirdiği de anlatılır. Bir süre kazaskerlik yaptıktan sonra bu görevden ayrılan Hocazâde günlük 50 akçe ile önce Bursa Sultaniye Medresesi’ne, ardından istanbul Sahn-ı Semân müderrisliğine tayin edildi. Bu sırada Fâtih’in isteği üzerine Tehafütü’l-felâsife adlı eserini kaleme aldı. Padişah, Alâeddin Ali et-Tûsî’den de aynı konuda bir eser yazmasını istemişti. Hocazâde çalışmasını dört ayda, Ali et-Tûsî altı ayda bitirdi. Bu iki çalışmadan Hocazâde’ninki daha değerli bulunmakla birlikte padişah her birini 10.000 dirhemle ödüllendirdi, ayrıca Hocazâde’ye bir de kaftan hediye etti. Bunun üzerine Ali et-Tûsî İstanbul’u terkedip İran’a gitti. Hocazâde daha sonra Edirne ve İstanbul kadılıkları görevinde bulundu (1466-1467). Ali et-Tûsî*nin Öğrencisi Karamanı Mehmed Paşa vezir olunca Hocazâde’yi İstanbul’dan uzaklaştırmak amacıyla padişaha onun İstanbul’un havasından hoşlanmadığını, bu sebeple İznik’e gitmek istediğini söyleyerek Hocazâde’nin İznik’e müderris ve kadı olarak tayinini sağladı. Fakat Hocazâde kadılığı bırakıp müderrislik görevine devam etti; Fâtih Sultan Mehmed’in vefatına kadar da bu görevde kaldı.
II. Bayezid Hocazâde’yi günlük 100 akçe ile önce Bursa Sultaniye Medresesi’ne. ardından Bursa müftülüğüne tayin etti. Bu görevde iken kendisine felç geldi. Padişah ondan Şerhu’l-Mevâkü’a bir haşiye yazmasını istediyse de daha önce bu kitapla ilgili olarak hazırladığı notlarının Fenârî Hasan Çelebi tarafından elinden alınıp kendi haşiyesine eklendiğini belirterek artık yeni bir haşiye yazacak güce sahip olmadığını söyledi. Buna rağmen padişah ısrar edince haşiyeyi yazmaya başladı, ancak temize çekemeden Bur-sa’da vefat etti ve Emîr Sultan’ın yanına defnedildi. Hocazâde’nin Mehmed ve Abdullah adlarında iki oğlu olup ilki bir müddet müderrislik yaptıktan sonra Zeyniyye tarikatına intisap etmiş, ikinci oğlu ise genç yaşta ölmüştür.
Üç padişah dönemine yetişen Hocazâde birçok talebe yetiştirmiştir. Bunların en meşhurları Molla Bahâeddin, Molla Sirâceddin. Yarhisarlı Molla Mustafa Mus-lihuddin, Yûsuf b. Hüseyin Kirmastî, Nû-reddin Yûsuf Karesi, Zeyrekzâde Ahmed Rükneddin, Kadızâde Kutbüddin Mehmed, Mîrim Çelebi, Paşa Çelebi ve Gıyâ-seddin Kutbî’dir. Kaynaklarda Eşrefoğlu Rûmî onun talebeleri arasında gösterilmekteyse de yapılan araştırmalar sonunda söz konusu kişinin Eşrefzâde Muhyid-din Muhammed olduğu anlaşılmışt. Hocazâde’nin çok titiz ve dikkatli bir araştırmacı olduğu nakledilir. Fâtih’in onu kendine hoca tayin etmesi ve bir “tehâfüt” yazmasını istemesi ilmine olan güvenini gösterir.