Tarihi Eserler

Hindiler Tekkesi -Üsküdar- Tarihçesi, Özellikleri, Hakkında Bilgi

İstanbul’da Aksaray ve Üsküdar’da Hindistan’dan gelen seyyah ve dervişlerin, barındırılması için kurulan iki tekke (Diğeri Horhor Hindiler Tekkesi).

Üsküdar Hindiler Tekkesi. Üsküdar’ın Selâmsız semtinde Solaksinan mahalle­sinde, mahalleye adını veren camiye yak­laşık 100 m. mesafede yer almaktadır. Zâkir Şükrü Efendi’nin naklettiğine göre Kâdiriyye tarikatına bağlı olan tekke 1150 (1737-38) yılında Şeyh Seyyid Feyzullah Efendi el-Hindî tarafından faaliyete geçi­rilmiştir. Aynı kaynakta daha sonra tekke­nin postuna geçen şeyhlerin kimlikleri şu şekilde belirtilmiştir: Şeyh Bereket Efen­di el-Hindî, Feyzullah Efendi’nin halifesi Şeyh Emânullah el-Hindî. Sergürûh-ı Şeyh Rahîmullah Şah el-Hindî (ö. 1193/1779). Şeyh Mehmed Mültân el-Hindî (ö. 1202/ 1787-88), Mehmed Mültân’ın oğlu Derviş Pir Seyyid Mehmed Efendi (ö. 1207/1792-93), Şeyh Abdullah Yâr el-Hindî (ö. 1238/ İ822-23), Şeyh Ali Efendi (ö. 1246/1830-31), Şeyh Süleyman Halife Efendi (ö. 1252/ 1836-37), Şeyh Mehmed Râşid Efendi (ö. 1285/1868-69). Şeyh Hasan Veliyyüddin Efendi ve 1294’te (1877) meşihatı üstle­nen Şeyh Mehmed Tâhir Efendi. T. Zarcone, gerek Feyzullah el-Hİndî’nin gerekse kendisinden sonra gelenler arasında Hindî nisbesi bulunan beş şeyhin Hint asıllı olduğunun kesin biçimde kanıtlanamayacağını, bu kişilerin Hindistan üzerinden İstanbul’a gelen veya hacca giden Orta Asya kökenli Türk şeyhleri olabileceğini ileri sürmektedir. Ancak tekkenin bağlı bulunduğu Kâdiriyye tarikatının Orta As­ya’dan ziyade Hindistan’da yaygın ve et­kin olması, ayrıca söz konusu şeyhlerin adları (Emânullah, Rahîmullah, Abdullah Yâr) bu iddiayı desteklememektedir.

İstanbul tekkelerinin dökümünü içeren kaynaklarda banisi Feyzullah Efendi’nin adıyla da anılan ve âyin gününün cumar­tesi olduğu belirtilen Hindiler Tekkesi ta­mamen ortadan kalkmış olup yerleşim düzeni ve mimari özellikleri tesbit edile­memektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde bulunan, Şinasi Akbatu’nun İbrahim Hakkı Konyalı’ya intikal ettirdiği 1924 tarihli Üsküdar’daki vakıf eserler dö­kümünde tekkenin arsa halinde olduğu­nun belirtilmesi, tekkelerin kapatılmasın­dan önce burada tarikat faaliyetinin sona erdiğini ve binaların tarihe karıştığını gös­termektedir. Zâkir Şükrü Efendi’nin ver­diği şeyhler listesinin 1870’lerin sonların­da kesilmesi de bu görüşü güçlendirmek­tedir.

Tekkenin günümüze gelebilen izleri, Şeyh Feyzullah el-Hindî’nin kabriyle Ab­dullah Efendi’nin 1240 (1824-25) tarihli kabrini barındıran demir parmaklıklı hazîre kalıntısından ve bunun çevresindeki bazı mezar taşı parçalarından ibarettir. Feyzullah el-Hindfye ait sandukanın baş ucundaki şahide sülüs hatlı bir kitabe ile donatılmış ve uzun bir arakıyye ile düz dolama destardan oluşan, İstanbul’da benzerine rastlanmaîyan bir serpuşla taç-landırılmıştır. Üzerinde herhangi bir ya­zının ve bezemenftı yer almadığı ayak ucu taşı ise dilimli bir kemerle son bulur. Di­ğer mezarda gömülü olan kişinin, Zâkir Şükrü Efendi’nin meşâyih listesinde 1238 (1822-23) yılında vefat ettiği belirtilen Şeyh Abdullah Yâr el-Hindî olması muhte­meldir. Halen tekkenin arsası ve çevresi Çingeneler’e ait rengârenk meskenler ta­rafından işgal edilmiş bulunmakta, burada ikamet edenlerin Şeyh Feyzullah el-Hindî’yi kendi velîleri olarak benimsedik­leri ve kabrine sahip çıktıkları gözlenmek­tedir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

İlgili Makaleler