Haşimi Emir Osman Efendi Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi
Hâşimî Emîr Osman Efendi (ö. 1003/1595) Bayramı şeyhi, şair.
919’da (1513) Sivas’ta doğdu. Asıl adı Osman’dır. Tarikat silsilesi hakkında kaleme aldığı “sevdiğim” redifli manzume-sindeki “Nesl-i pâk-i Mustafâ vü Murtazâ’dır HâşimH mısraından da anlaşılacağı üzere Hz. Ali neslinden geldiği için “seyyid” ve “emîr” lakabıyla anılmış, yine bu sebeple şiirlerinde Hâşimî mahlasını kullanmıştır. Acem seyyidleri gibi saçlarını uzattığından Saçlı Emîr olarak ve tekkesinin bulunduğu yer dolayısıyla Kasımpa-şalı nisbesiyle de anılır. Evliya Çelebi ondan “eş-Şeyh Osman yani Emîr Sultan” diye bahseder, tekkesini de Emîr Sultan Tekkesi olarak tanıtır {Seyahatname, I, 418, 425). Peçevî’nin “Mevlânâ Muhammed b. Abdülevvel ki Saçlı Emîr denmekle meşhur idi” (Târih, s. 55) şeklinde verdiği künyesi başka kaynaklarda yer almamaktadır.
Hâşimî öğrenim için genç yaşta Amasya’ya, oradan da İstanbul’a gitti. Sahn-ı Semân Medresesi’nde okurken tasavvufa meylederek tahsilini bıraktı ve devrin birçok meşâyihine hizmette bulundu. Bu sırada gördüğü bir rüya üzerine Vize’ye gitti. Burada, rüyasında Hz. Ali suretinde gördüğü devrin Bayramî-Melâmî kutbu Sârbân Ahmed’in mensuplarından Vizeli Alâeddin Efendi ile karşılaşarak ona intisap etti. Seyrü sülûkünü, Alâeddin Efendi’nin vefatından (970/1562-63) sonra yerine geçen Gazanfer Efendi’nin yanında sürdürdü. Onun emriyle Amasya’ya gidip irşad hizmetine başladı. Gazanfer Efendi’nin vefatı üzerine İstanbul’a döndü (974/1566-67) Kasımpaşa ile Okmeydanı arasındaki Kulaksız semtinde günümüzde kendi adını taşıyan ve cami olarak kullanılan zaviyeye yerleşti. Oğlan Şeyh İsmail Ma’şûki ve Hamza Bâlî meşrebinde olduğu, onlar gibi şeriata aykırı hareketlerde bulunduğu dedikoduları etrafa yayılınca, istikamet sahibi oluşuyla halk ve devlet nezdinde itibar sahibi bulunan Halveti şeyhlerinden Nûreddinzâ-de’ye intisap ederek yanında erbaine girdi. Hulvî’nin naklettiğine göre bu sırada gördüğü bir rüyayı Nûreddinzâde’ye anlatıp yorumunu sorunca, “Emîr, senin bize ihtiyacın yok. Var git, dervişânın ile meşgul ol. Bizim kisvemizi ve evradımızı terketme” cevabını aldı. Bunun üzerine tekkesine dönüp hizmetine devam etti. 11 Zilkade 1003 (18 Temmuz 1595) tarihinde Öldü ve Kasımpaşa’da Kulaksız’da-ki tekkesinin hazîresine defnedildi.
Vizeli Alâeddin tarafından Gazanfer Efendi’nin kızıyla evlendirilen Hâşimî Emîr Osman’ın vefatından sonra yerine oğlu Seyyid Cafer Efendi geçti. Hâşimî’nin Muhtârî ve Emîrî mahlaslarını kullanan şair iki oğlu daha olduğu bilinmektedir (Kınalızâde, I, 186; 11, 881).
San Abdullah Efendi Hâşimî’yi güzel yüzlü ve keramet sahibi bir velî, Nevlzâ-de ise cezbeli, keramet ehli, herkesin hürmet gösterdiği bir şeyh olarak tanıtır. Hâşimî Emîr Osman’ın bağlı olduğu kol Bay-ramî Melâmîleri’nin silsilesiyle birleşmekle birlikte tekke açıp âyin. evrâd ve ezkâr-la meşgul olması melâmet yolundan uzaklaştığını göstermektedir. Bunda, o dönemde Bayramı Melâmîleri aleyhinde yürütülen faaliyetlerin de etkili olduğu söylenebilir. Hediyyetü’l-ihvân müellifi Nazmı Efendi onu Bayramı Melâmîleri’n-den ayrı bir kategoride değerlendirir ve “tarîk-i Bayramı” üzere âyin icra ettiğini bildirir.