Tarihi Şahsiyetler

Hekim Hacı Paşa Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Hacı Paşa (ö. 827/1424 [?]) Anadolu’nun İbn Sînâ’sı diye anılan hekim, kelâm âlimi ve müfessir.     

Esas adı Celâleddin Hızır olup 740’tan (1339) sonra doğduğu tahmin edilmek­tedir. Aslen Konyalı olan Celâleddin Hızır, tahsil için Mısır’a giderek Kahire’deki Şey-hûniyye Medresesi’nde ünlü Hanefî faki-hi Ekmeleddin el-Bâbertfden dinî ve aklî ilimleri okumuş, keskin zekâsı ve çalış­kanlığı ile hocasının takdirini kazanmıştır. Bura­daki başanlanyla Anadolu’da da ismini du­yurmuş, Anadolu’dan okumak için Mı­sır’a gelen Molla Fenârî, şair Ahmedî, Bed-reddin Simâvî ve Müeyyed b. Abdülmü’-min gibi kişiler ondan yakınlık görmüşler­dir. Hacı Paşa’nın ders arkadaşlarından bi­ri deSeyyidŞerîf el-Cürcânrdir.

Hacı Paşa ve arkadaşlarının aklî ilim­lerde hocaları olarak gösterilen mantıkçı Mübarek Şah, 768’den (1367) sonra Memlükler’in tablhâne nazırlığını yapan ve 778’de (1377) el-Meli-kü’l-Eşref in hac kafilesinde bulunan Emir Seyfeddin Mübarek Şah et-Tâzî (ö. 780/ 1378) olmalıdır. Çünkü Hacı Paşa ile arkadaşla­rına Kahire’de yardım eden ve onları be­raberinde hacca götüren kişi ondan baş­kası değildir. Ancak Kahire’de za­man zaman sıkıntıya düştüğü eserlerin­den anlaşılan Hacı Paşa’nın onun adını hiç zikretmemesi ve orada yazdığı ilk iki kitabını ne ona ne bir başka destekçisine ithaf etmemesi dikkat çekicidir. Hacı Pa­şa’nın bir eseriyle aynı adı taşıdığı için yanlışlıkla onun sanılan Şerhu TavâlFi’l-en-vâradli kitabın dibace­sinde adı geçen vezir Şehâbeddin Müba­rek Şah ise başka bir kişidir; çünkü bu ki­tap aslında Şerîf Burhâneddin el-İbrî’ye (ö. 743/1343) aittir. Taşköprizâde. man­tıkçı Mübarek Şah’ı Kutbüddin et-Tahtâ-nfnin (o. 766/i 364) öğrencisi ve Kahire’­de müderris olarak tanıtmaktadır; fa­kat tarihçi İbn KâdîŞühbe. Mübarek Şah hakkında bu bilgiyi vermez. 763te (1362) Şam’a gidip ömrünün sonuna kadar ora­da ders verdiği bilinen Kutbüddin et-Tahtânrnin, kendisinden ilim okumak isteyen Seyyid Şerife yaşlandığı gerekçesiyle ders veremeyeceğini söyleyip onu Şîraz’dan Mı­sır’daki Öğrencisi Mübarek Şah’a gönder­diği yolundaki bilgiyi de doğru kabul et-; mek güçtür. Bunlardan anlaşıldığına göre Mübarek Şah müderris olmadığı gibi j onlann hocası da değildir. Halbuki Hacı Paşa’nin Şerhu LevâmiVl-esrâr adlı eserinin önsözünde yer alan, “Bu şerhi, şâri-hin kitaba yazdığı notlarla ve ders sıra­sında kendisinden dinlenmiş takrirlerle de süsledim” ifadesinden Kutbüddin et-Tahtânî’nin eserini bizzat ondan okudu­ğu anlaşılmaktadır. Buna göre Hacı Pa­şa’nın ve Seyyid Şerifin, Mısır’a gitme­den önce Şam’daki Zâhiriyye Medresesi’nde Kutbüddin et-Tahtânf den ders oku­muş olmaları daha doğru bir tahmindir.

Kahire’de öğrenciliği sırasında tutul­duğu ağır bir hastalık Hacı Paşa’yı tıpla meşgul olmaya şevketti. Dinî ilim tahsili yanında tıp kitapları okuyarak ve Cemâ-leddin İbnü’ş-Şevbekîgibi hekimlerin bil­gi ve tecrübelerinden istifade ederek ken­dini tıp sahasında da yetiştirince, Şifâ’û’I-eskâm adlı eserinin mukaddimesin­de bizzat belirttiği gibi el-Melikü’l-Mansûr Kalavun Bîmâristânı’nda tabiplik yapma­ya başladı.

Onun tıp mesleğine yönelmesinde. Öğ­renciliği sırasında yardımını gördüğü Ay-dınoğlu îsâ Bey’in teşviklerinin de etkili olduğu söylenebilir. 1332 yılında Birgi’yi ziyaret eden İbn Battûta. Aydınoğlu Meh-med Bey’in bir yahudi tabibine gösterdi­ği büyük İtibarın saray erkânıyla müslü-man âlimleri rahatsız ettiğini haber ver­diğine göre, ilme ve özel­likle tıbba büyük önem vermiş bir hane­danın mensubu olarak îsâ Bey’in bu teş­viki o günkü şartların da bir gereğiydi. Taşköprizâde’nin, “Mısır bîmâristânı ona havale edildi ve Hacı Paşa burayı çok gü­zel idare etti” İfadesinden onun bu hastahanede başhekimlik yaptığı anlaşılıyorsa da başka kaynaklar, bu bîmâristânın başhekimleri arasında Celâleddin Hızır b. Ali adında birinden bah-setmemektedir. Kendisi de bu konuda bilgi vermediğine göre Taşköprizâde’nin bu ifadesi mübalağalı kabul edilmelidir. Fakat tıp alanındaki ehliyetini 771 (1370) yılında yazdığı iki kitapla ispat ettikten sonra adı geçen hastahanede uzunca bir müddet hekimlik yaptığı muhakkaktır.

Hacı Paşa daha sonra Mısır’daki işini bırakıp Anadolu’ya gelmiştir. Bu gelişin sebebi. Anadolu’daki ilk görev yeri olan Ayasuluk’ta (Selçuk) yazdığı ve Aydınoğlu îsâ Bey’e İthaf ettiği Şerhu Tavâîfi’l-envârve Şifâ’ü’l-eskâm adlı kitaplarının mukaddimelerinde, “îsâ Bey’in büyük hi­maye ve yardımlarıyla ilim tahsil ederek neşvünema bulduktan sonra yine onun devletinde şeref ve kabule mazhar oldu­ğu” yolundaki ifadelerinden anlaşıldığına göre hamisinden aldığı davettir. Bu davet üzerine Aydın iline giden Celâleddin Hızır. îsâ Bey tarafından Ayasuluk kadılığına tayin edildi. Bundan sonra taşımaya baş­ladığı Hacı Paşa unvanının kendisine Aydı-noğullan’nın bir teveccühü olarak verildiği tahmin edilmekte, onun da bu lakabı çok sevdiği isminin yerine dahi kullanmasından anlaşılmaktadır.

Kadılık görevi yanında Ayasuluk ve Bir-gi medreselerinde hocalık, sarayda he­kimlik yapan Hacı Paşa’nın bir Türk heki­mi olarak hükümdardan ve saray erkâ­nından çok itibar gördüğü ve halk tara­fından sevildiği muhakkaktır. Onun Ay­dın ilinde telif ettiği bilinen yedi eserinde Aydınî nisbesini kullanmasından dolayı Aydınlı olduğu sanılmıştır.

Kitâbü’s-Sa’âde ve’I-ikbâl adlı eseri­ni yazdığı 800 (1398) yılında Ayasuluk’ta görevi başındaydı. Fakat aynı yıl içinde istinsah edilmiş bir Şi/d’ü’7-esfcdm nüs­hasında Konevî nisbesiyle anılmasına dayanarak îsâ Bey’in ölümünden sonra Aydınoğlu Beyliği’ndeki siyasî karışıklıklar yüzün­den bu yıl sonlarında Konya’ya gittiği söylenebilir. Bundan sonraki hayatının uzun­ca bir dönemi hakkında daha az bilgi bu­lunmaktadır. Bu dönem içerisinde Kon­ya’da istinsah etmeye başlayıp 29 Safer 818’de( 10 Mayıs 1415) tamamladığı, ho­cası Ekmeleddin el-Bâbertfnin Tuhfe-tü’î-ebrâr il şerhi Meşâriki’î-envâr adlı eserinin ferağ kaydında ve son kitabı olan Mec-mcfu’I-envâr ü cemfi’l-esrâr adlı Kur’-an tefsirinin mukaddimesinde kendisini Hacı Paşa b. Hoca Ali b, Murâd b. Hoca Ali b. Hüsâmeddin el-Konevî diye tanıt­ması onun aslen Konyalı olduğunun kesin bir delilidir. En büyük eseri olan tefsirini II. Murad’ın tahta çıkışından (824/1421) sonra yazmaya başlayıp ona ithaf ettik­ten sonra çok sevdiği ilim beldesi Birgi’-ye geri döndüğü anlaşılan Hacı Paşa kısa bir müddet sonra burada vefat etmiştir. Ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekte­dir. Süheyl Ünver, ne olduğunu açıklama­dığı son buluşlarına göre onun 827 (1424) yılı civarında vefat ettiğine dair kanaatini belirtir. Hacı Paşa’nın Birgi’de Hıdırlık mev­kiinde bulunan mezarının üstüne 1935′-te mermerden bir âbide yapılmıştır.

İlgili Makaleler