Türk Edebiyatı

Hece Ölçüsü Nedir, Özellikleri, Kalıpları, Hakkında Bilgi

Hece Vezni. Türk şiirinde çok eskiden beri kullanılan ve mısralardaki hece sayısının eşitliği esasına dayanan vezin.

Türk edebiyatının en eski metinleri Tur­fan kazılarında ele geçen, Uygur harfle­riyle yazılmış Budizm’e ve İslâmî döneme ait bazı parçalardır. Bunlar, sadece edebî dil ve üslûp Özellikleriyle şiir telakki edil­miş olup pek azında kafiye ve vezin var­dır. Bu bakımdan belirli bir düzene bağlı ilk şiir örnekleri olarak Dîvânü lugâti’t-Türk’te yer alan manzumeleri kabul et­mek gerekir. Bu manzumeler, yalnız ese­rin yazıldığı XI. yüzyıla değil daha önceye de ait olduklarından hece vezninin Türk şiirinde İslâmiyet’ten önce de bulundu­ğu kesin olarak anlaşılmaktadır. Dîvânü lugati’t-Türk’te< manzumelerin ölçüsü beş ile on beş hece arasında değişmek­te, eserde vezin ve ölçü "küg, koşug" ke­limeleriyle ifade edilmektedir (Arat, s. XI-XX). Ancak bugünkü Türk halk şiiri­nin de temelini oluşturan bu dönem ede­biyatında hece vezninin canlı ve etkili bir gelenek halinde varlığını sürdürdüğünü ispat edecek yeterli sayıda metin yoktur. Bu durum, Orta Asya Türk şiirindeki he­ce ölçüsünün o devirde henüz pek belirli ve yaygın olmadığını, ancak Karahanlılar döneminde varlığının kesinlik kazandığı­nı düşündürmektedir. İslâmiyet'in kabulünden sonra İran şii­rinin tesiriyle Türk edebiyatında kullanıl­maya başlanan aruz vezninin gittikçe yay­gınlaşmasına rağmen hece vezni de var­lığını devam ettirmiş, bu vezinle özellikle halk edebiyatı içinde önemli yeri olan eserler meydana getirilmiştir. İlk İslâmî dönem eserlerinde aruzun "feûlün feûlün feûlün feûl" (Kutadgu Biligve Atebe-tü 'l-hakâyık) gibi hece vezninin 6 + 5 ve­ya "mefâîiün mefâîlün feûlün", "fâilâtün fâilâtün fâilün" (Dîuân-ı Hikmet) gibi he­cenin 4 + 4 + 3 kalıplarına benzer ölçüle­rin tercih edilmesi, hece ile aruz arasın­da ortak yahut benzer bir kalıp arayışı olarak değerlendirilebilir. İslâmiyet etki­sindeki Türk edebiyatının ilk dönem eser­lerinden olan Dîvân-ı Hikmet'te hece ve aruz vezinleri bir arada kullanılmış, dörtlük nazım birimiyle yazılan manzu­melerde hecenin bugün pek kullanılma­yan 4+4+4= 12'li ve8 + 8= 16'lı ölçü­leriyle günümüzde yaygın olan 7 + 7 = 14'lü ölçüsüne yer verilmiştir. Türkler'in XI. yüzyıldan itibaren Anadolu'yu vatan edinmeleriyle buraya göç eden ozanlar ve mutasavvıf şairler "hikmet" veya "ilâ­hi" adı verilen dinî-tasavvufî halk edebi­yatı örnekieri yanında birçok millî unsu­ru, bu arada hece veznini de beraberle­rinde getirmişlerdir. Bu ilk ozanların ve mutasavvıf şairlerin şiirleri bugün elde bulunmamakla beraber Yûnus Emre'nin XIII. yüzyılın sonlarına doğru yazdığı şiir­ler, bu veznin daha önce bir hayli işlendi­ğini ve kurallarının belirlenip benimsen­diğini göstermektedir. XIV. yüzyıldan iti­baren bütün özellikleriyle varlığını kabul ettiren divan şiirinde XVIII. yüzyıla kadar yalnız aruz vezni, tekke şiirinde hem aruz hem hece vezni, saz şiirinde ise Âşık Ömer, Gevheri, Erzurumlu Emrah gibi "kalem şuarâsf adı da verilen birkaçı dı­şında tamamen hece vezni kullanılmış­tır. Divan edebiyatı şairlerinden ilk defa Nedîm XVIII. yüzyılda hece vezniyle bir koşma yazmış, diğer bazı divan şairleri de fantezi kabilinden birkaç örnekle onu ta­kip etmişlerdir. Tanzimat'ın ilanıyla (1839) edebî yeni­leşmenin başlangıcı (1859) arasında da hece veznini kullanan şairler yetişmiştir. Ahmet Hamdi Tanpınar, Tanzimat'tan sonra hecevezninin rağbet kazanmasın­da Akif Paşa'nın küçük yaşta ölen torunu için yazdığı koşma tarzındaki mersiyesi­nin önemli rolü olduğunu söyler. Daha sonraki yıllarda Edhem Pertev Paşa ve Manastırlı Fâİk gibi şairler de hece vezniy-le bazı şiirler yazmışlardır. Tanzimattan sonraki yıllarda başta Ziya Paşa, Nâmık Kemal ve Recâizâde Mahmud Ekrem ol­mak üzere devrin şairleri hece vezninin değerini takdir ederek az da olsa bu ve­zinle bazı örnekler vermişlerdir. Bilhas­sa Ziya Paşa. Yeni Osmanlılar'la birlikte Londra'da bulunduğu sırada kaleme aldığı "Şiir ve İnşâ" adlı makalesinde (Hür­riyet, nr. 1 i, Eylül 1868) halk edebiyatı­na, dolayısıyla hece veznine ilk defa ciddi bir şekilde dikkat çekmiştir. Nâmık Ke­mal de birçok yazısında hece veznini sa­vunmuş, özellikle tiyatro eserlerinde aruz yerine hecenin kullanılmasının daha iyi olacağını belirtmiş, 1876 yılında Mago-sa'dan Abdülhak Hâmid'e yazdığı mek­tupta, "Manzum söze o kadar hevesin var, bir kere de tabiatını bizim parmak hesabiyle bir şey yazmaya şevket, bak ne güzel parlak oluyor. Ben tecrübe ettim. Niyyetim o yolda bir eser de meydana koy­maktır" demiştir (Tensel. Nâmtk Kemal'in Husûsî Mektupları, I, 426-435). Yine Ma-gosa'dan İrfan Paşa'ya yazdığı edebî ten­kit mahiyetindeki mektubunda. "Allah dedim yatağana dayandım / Ben senin-çin al kanlara boyandım" mısralarının yer aldığı "Sarı Zeybek" türküsündeki söy­leyişi söz oyunlarıyla süslü, yapmacık şiir diline tercih ettiğini belirtmektedir. Nâ­mık Kemal, Abdülhak Hâmid'e gönder­diği başka bir mektupta da aruz veznin-deki imâle ve zihaflardan söz ederek, "Dî­vâne şiiri bir zincirden kurtarmak ister­sen, kırılacak bend-i âhenîn Acem evzâ-nıdır" der (a.g.e., II, 454). Recâizâde Ek­rem, Türkçe kelimelerin aruz vezninde gereksiz imâlelerle bozulduğunu belirte­rek La Fontaine'den bazı manzumeleri hece vezniyle Türkçe'ye çevirmek istemiş, ancak pek başarılı olamayınca tekrar aru­za dönmüştür. Buna rağmen Mehmed Emin'in (Yurdakul) Türkçe Şiirlerim tak­dir ederek övmüş ve bu övgülerin yer al­dığı birde mektup yazmıştır (Tansel, Mehmed Emin Yurdakul'un Eserleri, s. 4). Bu dönemde Zİyâ Paşa'nın Moliere'-den Riyönm Encamı adıyla çevirdiği (İs­tanbul 1298) Tartulie piyesiyle Âlî Bey'in Letafet adlı üç perdelik operetinin 1874'-te yazılan birinci ve ikinci perdesinde de hece vezni kullanılmıştır. Aynı dönemde İbnürreşad Ali Ferruh. "Evzân-ı Milliyye-nin Terki ile Evzân-ı Arûziyyenin Kabulü" başlıklı yazısında hece veznini "vezn-i mil­lî, râbıta-i milliyye. mikyâs-ı mukaddes, mîzân-ı celîl-i terakki" gibi sözlerle öv­müştür [Mir'ât-ı Alem, sy. 8 |1884|). Ab­dülhak Hâmid de piyeslerinden Liberte ile Nesteren'in tamamını, İlhan'ın dört sayfasını, Turhan'ın ise kısa bir bölümü­nü hece vezniyle yazmıştır.

İlgili Makaleler