Tarihi Eserler

Harput Nerede, Tarihi, Eserleri/Yerleri, Camileri, Hakkında Bilgi

Harput. Günümüzde Elazığ belediye sınırları içinde bulunan tarihî bir belde.

Denizden 1280 m. yükseklikte ve Ela­zığ’ın 9 km. kadar kuzeyinde, Uluova’ya hâkim birbirinden ayrı bloklar halinde yer alan stratejik önemi haiz sarp kayalıklar üzerinde kurulmuştur. Şehrin çekirdeği­ni oluşturan etrafı derin uçurumlarla çev­rili İç kalenin (Harput Kalesi) ilk defa mi­lâttan önce II. binyılda yapıldığı sanılmak­tadır. Sonraki dönemlerde bu kalenin eteklerinde yerleşme başlamış, daha son­ra da meydana gelen şehrin etrafı tekrar surlarla çevrilmiştir. Parlak bir tarihî geç­mişe sahip olan Harput bugün neredeyse terkedilmiş bir şehir görünümündedir.

Harput adının menşei tartışmalıdır. Amasyalı Strabon’un bahsettiği Sophene bölgesindeki Karkathiokerta ve Arsamosata adlı şehirlerden ilkinin Harput oldu­ğu, hatta isminin de buna dayandığı ileri sürülmüştür. Ayrıca IV. yüzyılda İranlılar tarafından ele geçirildiğinde buradan Zi-ata Castellum şeklinde söz edildiği, bu­nun da Arapça’ya Hısniziyâd şeklinde geç­tiği bilinmektedir. Arap coğrafyacıları Harput’a Hısn Ziyâd Hartebirt denildiği­ni söylemektedirler. Bunların yanında is­min Ermenice aracılığıyla Urartu ve Hur-ri dillerine kadar gittiği ve çivi yazılı Asur tabletlerinde rastlanan Karpata ile bura­nın kastedildiği de düşünülmüştür. Bi­zans kaynaklarında Kharpote ve Frank ta­rihçilerinin eserlerinde Quartapiert şek­linde yazılan isim Osmanlı devrine ait kay­naklarda ve belgelerde Hartabird, daha yaygın olarak da Harpurt veya Harpurd imlâsıyla görülür; ancak XIX. yüzyıldan itibaren resmî yazışmalarda halk arasın­daki Harput telaffuzu benimsenmiştir.

Arkeolojik kazılar sonucu çok eski çağ­lardan beri önemli bir iskân yeri olduğu anlaşılan Harput ve yöresi, asırlar boyun­ca birçok devletin hâkimiyeti altına girdi ve Urartu, İran, İskender, Roma, Bizans hâkimiyetlerinden sonra VII. yüzyılda Araplar’ın eline geçti. X. yüzyılın ortaların­da Bizanslıların geri aldığı şehir 1071′-den sonra Anadolu’ya yönelik Türk akın­ları sırasında muhtemelen 1085’te Çu­buk Bey tarafından fethedildi ve burası merkez olmak üzere bölgede Palu ve Çe­mişkezek çevrelerini içine alan Çubukoğulları Beyliği kuruldu. Ancak bu beyliğin Ömrü uzun sürmedi ve 1110’Iu yıllarda Artuklu Belek b. Behrâm bütün toprak­larını ve Harput’u ele geçirerek varlığına son verdi. Onun 1124 yılında ölümünden sonra Harput, Hısnıkeyfâ Artuklu Hüküm­darı Davud’un eline geçti. 1185’te Selâhaddîn-i Eyyûbi’nin hizmetinde bulunan Davud’un kardeşi İmâdüddin Ebû Bekir burada bağımsız bir beylik kurdu. Onun haleflerinden Hızır ve Nûreddin Artuk Ey-yûbîler’e tâbi oldular. 1234’e kadar Artuk-lular’ın elinde kalan şehir bu tarihte Anadolu Selçukluları, Kösedağ Savaşı’ndan bir süre sonra da İlhanlılar tarafından zap-tedildi. XIV. yüzyıl müelliflerinden Ham­dullah el-Müstevfî Harput’un büyük bir şehir olduğundan ve havasının güzelliğin­den bahseder. XIV. yüzyıldan sonra Doğu Anadolu’daki siyasî mücadelenin şiddetlenmesi bura­nın Dulkadırlı, Kadı Burhâneddin, Karako-yunlu ve Akkoyunlu devletleri arasında sık sık el değiştirmesine yol açtı. 146S’te Uzun Hasan şehri kesin biçimde Akkoyun-lular’a kattı; hatta Trabzon Rum impara­torunun kızı olan karısı Despina Hatun bu­rada otururken annesi Sâre (Saray) Hatun da kendi adıyla anılan camiyi yaptırdı.

İlgili Makaleler