Dünya Edebiyatı

Gül ü Bülbül Mesnevisi Nedir, Özellikleri, Konusu, Örnekleri, Hakkında Bilgi

Gül ü Bülbül. Gül ile bülbül arasındaki aşkı anlatan mesnevi tarzında temsilî hikâyelerin ortak adı.

Hem Doğu hem de Batı edebiyatların­da eskiden beri yazılagelmiştir. Doğu’da geçmişi daha eskiye dayanan hikâye kla­sik İran edebiyatında Gül ü Mül, Gül ü Şanevber, Gül ü Nevruz, Gül ü Hür­müz gibi adlarla kaleme alınmıştır. Gül ve büibül konulu en eski hikâyenin Ferîdüddin Attâr’a (ö. 618/1221) nisbet edi­len Bülbülnâme adlı mesnevi olduğu ile­ri sürülmektedir.

Gül ve bülbül imajı İran edebiyatın­dan Arap edebiyatına girmiş, oradan da Doğu kültürünün Avrupa’ya geçişinde Önemli iki kapı olan İspanya ve Sicilya yoluyla Batı’ya ulaşmıştır. Nitekim Fran­sa’da XII. yüzyıldan sonra Doğu kaynak­lı bazı halk hikâyelerinin yazıldığı görül­mektedir. Bunlardan biri Guillaume de Lorris’in Le roman de la rose adlı ese­ridir. Konu İngiliz ve Alman edebiyatlarında da işlenmiştir.

Türk edebiyatında da “Gül ü Bülbül” adıyla kaleme alınan çeşitli eserler genel karakterleri itibariyle birbirine benzerse de konunun işlenişi bakımından farklılık­lar gösterir. Bu farklılık bazan şairin ko­nuyu ele alışı, hikâyeyi geliştirmesi ve ifadedeki başarısı sayesinde orijinal bo­yutlara ulaşır. Kara Fazlî’nin Gül ü Bül­bül’ü bu eserler içinde en hacimlisi olup en çok beğenilenidir. Fazlı, aruzun “fâilâtün mefâilün fâilün” kalıbıyla yazdığı 2450 beyitlik mesnevisini 960’ta (1553) tamamlayarak Kanunî Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’ya ithaf etmiştir. Tamamen temsilî (alegorik) bir tarzda ka­leme alınan eser 390 beyitlik bir girişle başlamaktadır. Telif sebebinin de açık­landığı on bölümlük bir giriş kısmından sonra asıl konuya geçilmektedir. Hikâye­nin kahramanlarını çiçek ve bitkilerden gül, lâle, nergis, sûsen. menekşe, servi, sümbül; tabiat varlıklarından jale, ırmak, güneş, meltem, şimşek, gülsen; mevsim ve aylardan bahar, temmuz, hazan, kış ve nevruz; kuşlardan da bülbül oluşturmak­tadır. Fazlı bu eserinde eski şiir ve sanat anlayışının ortaya koyduğu bütün mecaz­ları ve sanat oyunlarını başarılı bir şekil­de uygulamıştır. Teşhis ve intak sanatı­nın güzel örneklerinden biri olan Gül ü Bülbülde şair her kahramanın mücerret bir mefhumun karşılığı olduğunu belirt­mektedir. Buna göre Gül ruhu. Bülbül gönlü, Gülsen teni, Nergis sağ duyuyu. Meltem nefsi. Servi doğruluğu, Irmak saflığı, Jale şevki, Sûsen şecaati, Menek­şe tevazuu. Lâle ebedî sevgiyi. Sümbül hasedi. Diken kin ve kibri, Şah Temmuz gazabı, Hazan Şah şehveti, Şah Şitâ fe­sadı, Nervuz Şah manevî aydınlığı ifade etmektedir.

Fazlî’nin eserinden sonra Bekâyî ile Ga­zi Giray’ın Gü7 ü Bü!bül’en önem taşı­maktadır. 1565 veya 1572 yılında yazıl­dığı tahmin edilen Bekâyî’nin Gül ü Bülbül’ü 935 beyitlik bir eserdir. Fuzûlî’nin “Nîk ü Bed” manzumesine nazire olarak kaleme alındığı belirtilen Gazi Giray’ın Gül ü Bülbülü ise 1602-1603 kışında Çağatay Türkçesi ile yazıl­mıştır Giray id. Ayrıca Lutfî (XV yüzyıl, Çağatay Türkçesi ile), Niyazî Kalkandelenli Muîdî (o. 994/1585) ve Pârsâ Sâbir Mehmed Dede (ö. 1090/1679) bu türde eser veren şairlerdendir.

İlgili Makaleler