Tarihi Şahsiyetler

Georg Ernst Stahl Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

STAHL, Georg Ernst (1660-1734)

Alman, hekim ve kimyacı. Yanma olayım açıklamak üzere geliştirdiği “flojiston kuramı” ile 18. yy kimyasına damgasını vurmuştur.

21 Ekim 1660’ta (kimi belgelere göre 1659’da) Ansbach’ta doğdu, 14 Mayıs 1734’te Berlin’de öldü. Lutherci bir papazın oğlu olmasına ve son derece dindar bir çevrede yetişmesine karşın, genç yaşta bilime, özellikle kimyaya büyük ilgi duydu. 1684’te Jena Üniversitesi’nde tıp öğrenimini tamamlayıp, bir süre aynı üniversitede kimya dersleri verdikten sonra, 1687’de Saksonya-Weimar dükünün özel hekimi oldu. 1694’te, sonradan I.Prusya Kralı unvanıyla tahta çıkacak olan Brandenburg seçici prensi Friedrich’in buyruğu ve özel desteğiyle Halle Üniversitesi kurulduğunda, I.Tıp Kürsüsü’nün profesörlüğünü üstlenen Friedrich Hoffmann (1660-1742), 2. Tıp Kürsüsü’ne Stahl’ın atanmasını önerdi. Yirmi iki yıl süreyle bu kürsüde kuramsal tıp ve kimya dersleri veren Stahl ile fizik, anatomi ve uygulamalı tıp derslerini veren Hoffmann, aralarındaki tüm görüş ayrılıklarına karşın, Halle Üniversitesi’ni 18.yy’ın en büyük tıp kuramlarından biri durumuna getirdiler. Bir süre

I.Friedrich’in saray hekimliğini yaptıktan sonra yeniden Halle Üniversitesi’ne dönen Hoffmann ile sık sık giriştikleri kuramsal tartışmaların uzlaşmaz bir noktaya gelmesi ve aralarındaki dostluğun giderek düşmanlığa dönüşmesi üzerine, 1716’da Prusya Kralı

I.Friedrich-Wilhelm’in çağrısını sevinçle karşılayan Stahl, öğretim görevinden ayrılıp saray hekimi olarak Berlin’e yerleşti ve ölünceye değin bu görevi sürdürdü.

Stahl’ın, gerek tıp, gerek kimya alanında çok uzun ömürlü etkisi olan öğretileri, bilimde geleneklerden kopuş çağı olan 17.yy ile çağdaş bilimlere geçit veren 18.yy arasında bir köprü olarak değerlendirilir. 17.yy tıbbı, bir ucu Descartes’ın “İnsan bir makinedir” savma dayanan ve canlıları mekanik bir düzene indirgediği için genel olarak “indirgemeci” yaklaşım adı altında özetlenen değişik görüşlerin etkisi altın-
daydı. Borelli ve Sanctorius’un temsil ettiği İatrofizik Okulu, temelde maddeye ve harekete dayanan canlıların mekanik yasalarıyla yönetildiğini öne sürüyor, Van Helmont ve Sylvius’un. önderliğindeki iatrokim-yacılar ise yaşam süreçlerinin yalnızca kimya yasalarıyla açıklanabileceğini savunuyorlardı. Jena Üniversitesindeki öğrencilik yıllarında iatrokimyacıların etkisinde kalmakla birlikte giderek bu iki kuramın en sert eleştiricisi olan ve tek başına ne kimya, ne mekanik yasalarının yaşam olgusunu açıklamaya yetebileceğini öne süren Stahl, “animizm” adıyla bilinen tıp öğretisinin en önemli temsilcisidir. Stahl’a göre, her ikisi de maddeden oluşan canlılar ile cansızlar arasında temel bir ayrım vardır ve bu ayrım, anima (can) diye adlandırdığı “yaşam özü”nün yalnızca canlılarda bulunmasından kaynaklanır. Eylemsiz ve durağan olan cansız madde, ayrışmadan, bozulmadan ve değişmeden çok uzun süre varlığını sürdürebilir. Oysa ayrışıp bozulma eğiliminde olan canlı maddenin bileşenlerini bir arada tutan ve yaşamıyla sınırlanmış zaman dilimi içinde ayrışmasını engelleyen anima’dır. Hareketi sağlayan, tüm vücut etkinliklerini ve yaşam süreçlerini belirli bir amaca uygun olarak düzenleyip yöneten, canlıyı hastalıklara karşı koruyan anima kavramını ortaya atarak, canlı ile cansız, organizma ile mekanizma arasmdaki ayrımı vurgulayan Stahl’ın görüşleri 19.yy’da bile etkisini sürdürmüş, Dirimselcilik (Vitalizm) ve Antimateryalizm öğretilerinin çıkış noktası olmuştur.

Stahl’ın adını bilim tarihine yazdıran en önemli çalışması ise, kimyacıların yüzyıllardır çözmeye çalıştıkları yanma olayını açıklamak üzere geliştirdiği “flojiston” kuramıdır. Bu kuram, yalnızca odun, kömür, yağ gibi yakıt özelliği taşıyan organik maddelerin değil, kükürt ve fosfor gibi yanabilen inorganik maddelerin, hatta metallerin yapısında, Yunanca “alev” anlamındaki phlogos sözcüğünden esinlenerek “flojiston” diye adlandırdığı yanıcı bir özün bulunduğunu ve bu ağırlıksız akışkanın yanma sırasında açığa çıktığını öne sürer. Bir madde yanarak flojistonunu yitirdiğinde, özellikleri de büyük ölçüde değişir. Örneğin madenler yüksek sıcaklıkta ısıtılarak kavrulduğunda (bugünkü kimya terimiyle, oksijenle yük-seltgendiğinde) maden pası oluşur, odun flojistonunu yitirince kül olur, maden cevherleri flojistonca zengin bir madde olan kömürle ergitildiğinde, kömürün flojistonunu alarak arı metale dönüşür. Flojistonun maddeden maddeye iletilmesine yarayan hava olmadıkça yanma olayı gerçekleşmez. Havada kalan flojiston yok olmaz; havadan bitkilere, daha sonra bu bitkileri yiyen canhlara geçer ve böylece sürekli bir çevrim izler.

Kökleri, başta Cabir olmak üzere Arap simyacılarına, oradan Paracelsus’a değin uzanan bu kuramın yaratıcısı Stahl değilse de, Becher’in terra pinguis’ini (yanıcı madde) flojiston diye adlandırarak, sağlam temeller üzerine oturtulmuş yeni bir kuram geliştiren Stahl olmuştur. Kimyanın temel sorunlarını yalnızca yanma olayı çevresinde toplayarak birçok kimyasal olaya mantıksal ve tutarlı bir açıklama getiren flojiston kuramı, 18.yy sonlarında geçerliliğini yitirerek yerini Lavoisier’nin yanma kuramına bırakıncaya değin kimyadaki birleştirici işlevini eksiksiz yerine getirmiştir.

İlgili Makaleler