Türk Edebiyatı

Fıkra (Türk Edebiyatında) Türü, Temsilcileri, Özellikleri, Hakkında Bilgi

FIKRA

Türk basınında fıkra, Tanzimat’tan sonra, gazetelerin belirli sütunlarında görülmeğe başlar. Günlük olaylara kişisel açıdan, mizahla karışık eleştirici bir yorum getiren bu kısa ve özlü yazı türü, zamanla edebî niteliği yanında sosyal ve politik bir içerik kazanarak gazete sütunlarını aşar ve kitaplarda toplanır. Şinasi ile Namık Kemal’in ilk örneklerini verdikleri bu tür, daha sonraları Ahmet Hâşim, Ahmet Rasim, Cenab Şahabettin, Peyami Safa, Refik Halit Karay v.b. ile gelişti. Belirli bir dünya görüşünden uzak, sadece soyut bir özgürlük, hak hukuk açısından olaylara bakan, ilk fıkracılar içinde Ahmet Hâşim, özenli, kıvrak dili, zarif nükteleri ve şaşırtıcı benzetmeleriyle göze çarpar. Onun yanında, Ahmet Rasim, İstanbul’un çeşitli semtlerinden edindiği taze izlenimleri, tatlı bir mizah havası içinde kısa, etkileyici yazılarda verdi. Daha çok, sokakta, vapurda, mahalle kahvelerinde, lokantalarda rastladığı çeşitli insanların konuşmalarını kendi dil özellikleriyle, bazen monolog, bazen diyalog biçiminde, âdeta bir ortaoyununun güldürücü, şakacı tadıyle yansıtır. Ahmet Hâşim’in, daha çok serinkanlı nüktelerine, Refik Halit’in ısırıcı, kıyıcı yercilerine, Peyami Safa’nın kırıcı bilgiçliğine karşılık, Ahmet Rasim’de sıcak bir insanın sevgisine bürünmüş babacan bir şakacılık, yaşanan anıların keyfini çıkaran bir hoşgörürlük ağır basar. Cumhuriyet döneminde fıkracılık, sosyal ve ekonomik hayatın değişen yönlerini izleyerek, bir dünya görüşünü yansıtan bir mücadele aracı niteliğini kazandı.

Sayıları artan, tirajları yükselen gazetelerde fıkra da en çok okunan ve kamuoyunu etkileyen bir yazı türü haline geldi. Günlük olayları, gazete haberlerine dayanan geçici izlenimleri, belediye hizmetlerinin aksamasını v.b. konuları alaylı, eğlenceli bir dille anlatan Burhan Felek, geleneklere dayanan bir dünya görüşü içinde tarih olaylarını ve geçmişe ait değerleri konu edinen Refi Cevat Ulunay, usta bir polemikçi olan Peyami Safa, en ünlü fıkra yazarları arasında yer aldı. Çok partili döneme girildikten sonra fıkracılar muhafazakâr veya devrimci eğilimlerle, iktidar veya muhalefet görüşlerini dile getirdiler. Vâlâ Nurettin, Burhan Arpad, Aziz Nesin gibi yazarların fıkralarında söz konusu olan toplum konularını 27 Mayıs’tan sonra Çetin Altan, İlhan Selçuk gibi fıkracılar geniş ölçüde ele aldılar, teorik sorunları günün olaylarıyle birleştirerek anlattılar. Bu dönemde Tank Buğra, Ahmet Kabaklı, Tekin Erer gibi fıkracılar ise daha çok, muhafazakâr, liberal görüşleri savundular. İsmail Cem, Ali Gevgilili gibi fıkracılar türk toplumunda meydana gelen yapı değişikliklerini Anadolu’nun ekonomi tarihine dayanan bilgilerden yararlanarak açıkladılar.

Edebiyatın türlü alanlarında ün kazanmış sanatçılar da (Nâzım Hikmen Ran, Yaşar Nabi Nayır, Melih Cevdet Anday, Haldun Taner, Yaşar Kemal v.d.), zaman zaman gazetelerde fıkra yazarlığı yaptılar. Bunlar arasında fıkracılığı daha geniş ölçüde sürdürenler (Necip Fazıl Kısakürek, Oktay Akbal, Refik Erduran v.d.) oldu.

Çok daha yoğun bir anlatım ve yergili bir dille kaleme alınan, zaman zaman kelime oyunlarına dayandırılan küçük fıkra türünde ise Doğan Nadi, Bedii Faik, Şinasi Nahit Berker v.d. ün kazandı.

İlgili Makaleler