Türk Edebiyatı

Envarül Aşıkin Kitabı, Konusu, Yazarı, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Envârü’l-âşıkin. Ahmed Bîcan’ın (0.870/1466’dan sonra) Anadolu’da müslüman-Türk kimliğinin şekillenmesinde etkili olmuş dinî-didaktik eseri.

Müellif eserin yazılış sebebini açıkla­dığı bölümde, ağabeyi Yazıcıoğlu Meh-med’e bu fâni dünyada adının hayırla anılmasına vesile olacak bir eser yazma­sını tavsiye ettiğini, onun da her bölü­mü bir namaz vaktine işaret olmak üze­re beş “megârib’e ayrılan Meğâribü’z-zaman li ğurûbi’1-eşyâ3fi’l-‘ayn ve’l-cıyân adlı bir eser yazdığını ve kendisin­den bu eseri Türkçe’ye çevirmesini is­tediğini söyler. Ahmed Bîcan, muhteva­sını yer yer genişletmek suretiyle nesir olarak Türkçe’ye çevirdiği ve Envârü’l-âşıkîn adını verdiği bu eserle Yazıcıoğlu Mehmed’in Muhammediyye adlı man­zum eserinin kaynağının Meğöribü’z-zamân olduğunu belirtir. Zahir ve bâtın ilimlerine ait çeşitli konulan âyet ve ha­dislere, diğer kutsal kitaplara ve çeşitli eserlerden derlediği bilgilere dayanarak açıkladığını söyleyen Ahmed Bîcan daha önce yazılan kitapların çoğunlukla Arap­ça olduğunu, kendisinin bu eseri Türk­çe hazırlamakla halkın da ondan fayda­lanması amacını güttüğünü anlatır. Şey­hi Hacı Bayrâm-ı Velfnin kendisini “ah-vâl-i enbiyâ” üzerine “sâhib-İ sır” kıldı­ğını söyleyerek “ahvâl-i enbiyânın zahi­rine muvafık beyan”da bulunmak için, “Makâmât-ı evliyanın bâtınına mutabık ayan oluna” diyerek eserinde tasavvuf? yorumlara da yer verdiğini belirtmekte­dir ki bu Envârü’l-âşıkîn’e aynı zaman­da tasavvufî bir eser hüviyeti kazandır­mıştır. Müellif eseri gönlünün, gözünün ve ruhunun nuru kabul ettiği için ona Envârü’l-âşıkin adını verdiğini, bütün zahir ve bâtın nurlarını bu kitapta top­ladığını söylemektedir.

Envârü’l-âşıkin, her biri belli bir konu etrafında gelişen beş ana babdan oluş­maktadır. Bablar fasıllara, bazı fasıllar da “meb’as” adı verilen alt bölümlere ayrılmaktadır. Birinci babda mevcuda­tın nizamı, yerdeki ve gökteki varlıklar, bunların yaratıl ışın da ki ilâhî hikmet ve sırlar anlatılmıştır. Eserin en uzun bö­lümü olan ikinci babda Hz. Âdem’den başlayarak hemen bütün peygamberler­den, mucizelerinden, vahiy ve vahyin sır­larından, peygamberlerin karşılaştıkları zorluklardan bahsedilmiş, her peygam­berin hayatında önemli yeri olan olaylar ayrıca ele alınmıştır. Meselâ Hz. İbrahim dolayısıyla Kabe, Hz. Süleyman dolayı­sıyla Beytülmukaddes ve Belkıs hakkın­da bilgi verilmiştir. Bu bölümde en ge­niş yer Hz. Peygamber’in siyerine ayrıl­mıştır. Burada Resül-i Ekrem’in haya­tından, mi’rac ve diğer mucizelerinden, örnek ahlâkından, vefatından, kızı Hz. Fâtıma ile torunları Hz. Hasan ve Hz. Hü­seyin’den, ayrıca dört halifeden etraflı­ca söz edilmektedir. Müstakil bir kısas-ı enbiyâ hüviyeti gösteren bu bölüm ol­dukça ayrıntılı bir şekilde kaleme alın­mıştır. Üçüncü babda Cebrail, Mîkâil. İs­rafil, Azrail, Kirâmen Kâtibîn ve diğer melekler, bunların vazifeleri, ruhlar, ruh­ların makamları ve görünmeyen varlıklar anlatılmıştır. Dördüncü bab kıyamet günü hakkında verilen bilgilerle başla­maktadır. Bu babda itikadî ve amelî hü­kümler, namaz, oruç, zekât, hac gibi çe­şitli ibadetler, ilim ve cehalet, emir bi’l-ma’rûf nehiy ani’l-münker, cihad, mü­barek gün ve geceler. İslâm’ın şartları, sabır, sadaka vermenin fazileti, dua, zi­kir, teşbih, tövbe ve istiğfar gibi konu­lar üzerinde durulmuştur. Eserin beşin­ci babında cennet, a’râf, Allah’ın görül­mesi, cennet nimetleri ve cennet ehli­nin durumu, şehidlerin cennetteki mertebeleri, cehennem ve günahkârların ha­li gibi konular ele alınmıştır. “Hatime” başlığını taşıyan bölümde 850’de (1446) Gelibolu’da yazmaya başladığı eserini 855 Muharreminde(Şubat 1451) tamam­ladığını söyleyen yazar, gerek bu kita­bın gerekse kardeşinin Muhammediy-ye’sinin Önemli eserler olduğunu belirt­tikten sonra mensur bir münâcâtla ki­tabını bitirmektedir.

İhtiva ettiği dinî bilgiler bakımından güvenilir bir eser kabul edilen Envârü’l-âşıkı’n, kaynakları arasında İncil ve Tev­rat gibi muharref kitapların bulunması, faydalanılan tefsirlerdeki bazı bilgilerin kontrolsüz kullanılması sebebiyle yer yer İsrâiliyat kabilinden bilgileri de ihtiva et­mektedir. Nitekim müellif faydalandığı­nı belirttiği Ferrâ el-Begavî, İbn Kesîr, İbn Abbas, Vâkıdî gibi rivayet tefsirlerin­den yaptığı nakillerde bu tür zayıf rivayetleriyle tanınan Kâ’b el-Ahbâr, Vehb b. Münebbih gibi râvilerden de aktarma­larda bulunmuştur. Bazı âyetlerin tasav-vuff tefsir metoduyla yorumlanmış ol­ması da tartışmaya açık bir husustur. Kitapta yer alan hadislere gelince, gü­nümüzde gelişen mevzu hadisleri tanı­ma konusundaki çalışmalar o devirde henüz yeterli olmadığından, hatta dev­rin genel anlayışı gereği belli bir müsa­maha gösterildiğinden bazı mevzu ha­dislerin zikredilip yorumlanmasını tabii karşılamak gerekir. Dünyanın yaratılışı, balık ve öküzün üzerinde duruşu gibi skolastik bilgilerle Kafdağı, anka kuşu gibi konularda verilen malumatın dev­rin coğrafya, astronomi ve astroloji bil­gilerinin tekrarından ibaret olduğu da belirtilmelidir. Bazı varlıkların tasviriyle mesafelerin anlatılmasında görülen mü­balağalı ifadeler günümüzde garip kar-şılansa bile o devir için normal sayılır. Bütün bunlara rağmen Ahmed Bîcan’ın eserini devrinin muteber kaynakların­dan faydalanarak hazırladığını söylemek mümkündür.

Envârü’l-âşıkin’in, yüzyıllarca geniş halk kitleleri tarafından okunan Ahme-diyye ve Muhammediyye gibi dinîdidaktik eserler içinde önemli bir yeri var­dır. Kitabın Balkanlar, Anadolu ve daha sonra Kazan’da basıldığı göz önüne alı­nırsa Türk dünyasının İslâm dini ve kül­türü hakkındaki başlıca kaynaklarından biri olduğu söylenebilir. Ahmed Bîcan diğer eserlerinde olduğu gibi bu eserin­de de edebî olmaktan çok öğretici bir yol takip etmiştir. Maksadı, “hakikat ve şeriatın inceliklerini” bir araya toplaya­rak okuyucularının dünya ve âhiret saadetine ulaşmalarını sağlamaktır. Günü­müzde de anlaşılabilecek nitelikte olduk­ça sade ve açık, yer yer secilerle zengin­leştirilmiş, kışa ve tercümeden kaynak­lanan, konuşma diline yakın olma dü­şüncesinin de etkili olduğu devrik cüm­lelerden kurulu bir anlatımı olan Envû-rü’l-âşıkîn’m Türk nesir tarihinde önem­li bir yeri vardır. Yazma ve basma nüs­halarının genellikle harekeli olması ese­re, XV. yüzyıl Türkçe’sinin fonetik özel­liklerinin tesbiti bakımından ayrı bir de­ğer kazandırmaktadır.

Yazıldığı tarihten XX. yüzyılın başları­na kadar müslüman Türk halkı Envâ-rü’l-âşıkîn” büyük bir heyecanla oku­muş ve Muhammedİyye ile birlikte bu iki eser. hemen her Türk ailesinin evin­deki dinî kitaplar arasında önemli bir yer tutmuştur. Bunun sonucu olarak En­vârü’l-âşıkin’ln yüzlerce yazma nüsha­sı meydana gelmiştir. Bunların başlıcaları Süleymaniye, İstan­bul Üniversitesi ve Top-kapı Sarayı Müzesi kütüphaneleriyle yurt dışındaki çeşitli kütüphanelerdedir. Bun­lar arasında Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan (Hasib Efendi, nr. 2111 ve Hat­tat Mustafa b. Abdullah tarafından 859’-da (1455) nesih hattıyla istinsah edilen nüsha en erken tarihi taşıdığı gibi aynı zamanda mevcut yazmaların da en iyi­lerinden biridir, Kitap İstanbul (1261), Kazan (1278) ve Bulak’ta (1300) defalar­ca basılmıştır. Bu baskılardan bazıları harekeli olup Kazan baskısı resimlidir. Eserin ayrıca tarih ve yer gösterilmeden yapılan bir­çok baskısı mevcuttur.

Envâiü’î-âşıkîn, Batı dillerine en er­ken tercüme edilip basılan Türkçe ki­taplardan biridir. Erdel Hükümdarı Gâbor Bethlen’in tercümanı ve kâtibi Janos Hazi tarafından 1624 yılında Macar­ca’ya tercüme edilmiş, bu tercüme iki yıl sonra Macaristan’ın kuzeyinde bulu­nan Kassa (günümüzde Kosica) şehrinde basılmıştır. Bu baskının eksik bir nüsha-sıyla tam bir nüshasından yapılmış mik­rofilmi Macaristan Millî Kütüphanesi (Orszagos Szechenyi Könyvtar) eski basma­lar koleksiyonunda bulunmaktadır.

Eserin, bazıları sadeleştirilerek yapıl­mış Latin harfleriyle de birçok baskısı vardır. Ahmet Kahraman’ın hazırladığı baskı, âyet ve hadis­lerle kitapta yer alan bazı dinî bilgiler hakkında tamamlayıcı ve açıklayıcı ma­hiyette ilâveler ihtiva ettiği için daha çok istifade edilebilir niteliktedir.

TDV İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler