Türk Edebiyatı

Edebiyat Tarihi Nedir, Neyi/Neleri İnceler, Bilimi, Kapsamı,

Edebiyat Tarihi. Edebî eser ve şahsiyetleri kronolojik ve sistematik olarak inceleyen bilim dalı.

Dünya ve Avrupa edebiyat tarihi gibi çok geniş coğrafya alanlarını ihtiva eden nâdir örneklere karşılık daha ziyade mil­letlerin {Türk Edebiyatı Tarihi), belirli de­virlerin {XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi), hatta edebî akımların (Türk Teceddüd Edebiyatı Tarihi) ve türlerin (Türk Tiyat­ro Edebiyatı Tarihi) edebiyat tarihleri da­ha yaygındır.

Edebiyat tarihinin bu ad altında sis­temli bir bilim alanı olarak ele alınıp in­celenmesi geç devirlerde ortaya çıkmış­tır. Batı’da XV-XVI. asırlardan itibaren özellikle şiir alanında teori, tenkit, an­toloji, biyografi ve bibliyografya ağırlık­lı çalışmalar görülmeye başlar. Değişik törleri ihtiva etmeleri ve kronolojik-sis­tematik bir prensibe bağlanmaları söz konusu olmadığından bunlar birer ede­biyat tarihi olarak düşünülemez. Bu mânada ilk edebiyat tarihlerinin XVIII. yüz­yıl sonlarına doğru yayımlandığını kabul etmek daha doğru olur. Böylece Fransa dışında Batı’da 1772’de İtalyan, 1795′-teAlman, 1822de Rus, 1861 de İspan­yol, 1864’te de ilk İngiliz edebiyatı tarih­lerinin yazıldığı görülmektedir. Bazı eser­lerin edebiyat tarihi olarak kabul edilip edilmeyeceği tereddüdü bu tarihleri bir miktar ileri veya geri kaydırabilir.

Her ne kadar edebî tenkitle edebiyat tarihi birbirinden farklı iki ayrı alan ola­rak düşünülmekteyse de edebiyat tari­hinin kuruluşu ile edebî tenkit teorileri arasında paralellikler vardır. Tenkit mün­ferit ve tahlilcidir, edebiyat tarihi ise ge­nelleşmeye ve terkibe temayül eder. Ede­biyat tarihçisi çok defa aynı zamanda tenkitçidir. Bir edebiyat tarihçisinin ede­bî esere yaklaşmasındaki felsefesi ede­biyat tarihinin de esasını oluşturur. Böy­lece dogmatik, determinist, izlenimci. tarihçi, sosyolojist, fizyolojist, evolüsyo-nist, pozitivist ve Marksist tenkit teori­lerine bağlı edebiyat tarihi anlayışları ortaya çıkmıştır. Bir edebiyat tarihi ter­tibinde bu görüşlerden biri veya birkaçı esas alınarak farklı planlarda gelişme­ler düşünülebilir. Buna göre edebî eser ve şahsiyetlerin birbiriyle olan ilişkileri, fikir akımları, edebî eserden hareketle çağının kültürü, medeniyeti ve estetik zevki, edebî eseri doğuran psikolojik, sos­yolojik faktörler, edebî nesillerin ve akım­ların birbiriyle ilişkisi, farklı milletlerin edebiyatlarının mukayeseleri gibi deği­şik edebî anlayışlara dayanan edebiyat tarihleri yazılmıştır.

Edebiyat tarihi ve sistemleri üzerine disiplinli çalışmalar yapan, zamanla or­taya çıkan farklı görüşleri dikkate ala­rak bunları fikir temellerine dayandı­ran, böylece diğer milletlerin bu alan­daki çalışmalarına öncü olan ilk edebi­yat tarihçileri büyük nisbette Fransız­lardan çıkmıştır. İlk ciddi İngiliz edebi­yatı tarihini Fransız Hippolyte Taine. İtal­yan edebiyatını Ginguene yazmıştır. Türk edebiyatı tarihleri de hemen tamamen Fransızlar’m sistemlerine bağlı olarak gelişmiştir. Antoloji, biyografi, bibliyog­rafya ve münferit tenkitlerin üzerine çı­kabilen ilk edebiyat tarihi örnekleri XVIII. yüzyıl sonunda Fransa’da görülür. Fran-çois Granet’nin on iki ciltlik Reflexion sur les ouvrages de lîtterature ad­li büyük çalışması modern edebiyat ta­rihçiliğinin başlangıcı sayılmıştır. Bunu takip eden yüzyıl içinde birbirine benzer veya az çok farklı, Fransız edebiya­tının çeşitli devirlerini konu edinen pek çok edebiyat tarihi yazılmıştır. Villema-ine’in eseri çağının edebî zevkini ve formas­yonunu aksettiren gerçek bir edebiyat tarihi olup kendisinden sonraki pek çok edebiyat tarihçisinin takip edeceği ve geliştireceği tarihî metodun edebiyata uygulanmasını başlatmıştır. Vıllemaine edebî eserlerin siyasî, fikri ve dinî akım­larla ilgisini araştırdı. Nisard’tn edebiyat tarihi (1844), kabul edilmiş ve benimsen­miş usta yazarları esas alan dogmatik bir anlayış getirdi. Sainte-Beuve. çeşitli eserlerinde edebî şahsiyetlerin hayatla­rına ve psikolojilerine önem verdi. Hip­polyte Taine edebiyat tarihi teorisini ır­kî karakter, çevre ve çağ gibi üç temel ilişki üzerine kurdu. Edebî eserlerin top­lumun manevî değerlerinden ve dehala­rın eseri olarak doğduğunu, böylece bir çeşit determinizmin mahsulü olduğunu ileri sürdü. Brunetiere. Darvvin’in naza­riyesinden hareket ederek edebî türle­rin gelişmesi ve birbirine intikalini esas alan bir metot uyguladı. Edebiyat dai­ma tarihî bir çerçeve içinde düşünmüş olan Lanson edebî eseri de sosyal haya­tın bir tezahürü olarak benimsedi. Ona göre edebiyat tarihi medeniyet tarihinin bir parçasıdır. Lanson edebî esere yak­laşımda hem bu temel prensibi hem de izlenimci tenkidi kabul etti.

İlgili Makaleler