Nedir ?

Basıt Nedir, Ne Demek, Esmaül Hüsna’dan Bâsıt İsminin Anlamı

Bâsıt, Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.

“Yaymak, genişletmek, uzatmak” an­lamındaki bast kökünden sıfat kurulu­şunda bir isim olup Allah’a nisbet edil­diğinde “rızkı genişleten, lütuf ve kere­mini esirgemeyen; ruhları bedenlerine yayan” mânalarına gelir. Bâsıt “fail” vez­ninde Allah’ın bir sıfatı olarak Kur’ân-ı Kerîm’de geçmemekle birlikte “bast” kavramı, daha çok fiil kalıplarıyla olmak üzere on beş âyette Allah’a nisbet edil­miştir. Bunların çoğunda “rızkı (daraltan ve) genişleten”, bir kısmında da “insan­ların ilmî ve bedenî imkânlarını gelişti­ren” mânası hâkimdir. Yine bast kökün­den gelen mebsûtatân kelimesi, “Onun iki eli açıktır, dilediği gibi harcar”(Mâide 5/64) mealindeki âyette Allah’ın cö­mertliğini ifade eden bir deyim içinde kullanılmıştır. Bast bir âyette de Allah’ın semadaki bulutları dilediği gibi yayıp ser­mesi mânasında geçmektedir(Rûm 30/48). Bast rızıkla ilgili olarak kullanıl­dığı on bir âyette, rızkı genişletip yay­manın karşıtı olan, “daraltıp kısma, bel­li bir ölçüde tutma” anlamındaki kabz ve kadr kelimelerinin türevleriyle birlik­te zikredilmiştir. Böylece rızık bolluğu veya darlığının sürekli, sabit ve mutlak bir kanun olmadığı, gerek canlılar arasın­da gerekse bir canlının hayatının çeşitli dönemleri arasında ilâhî iradeye bağlı olarak geçim sıkıntısı veya rahatlığının farklılıklar taşıyabileceği ifade edilmiş, dolayısıyla Allah’ın kabız ile bâsıt isim­leri arasındaki âhenge de işarette bulu­nulmuştur. Bu ahenk sebebiyledir ki hâfıd ve rafı’ (alçaltan ve yücelten) gibi kâ­bız ve bâsıt isimlerinin aslî mânaları ile tek başına Allah’a nisbet edilemeyece­ği, birbirini dengeleyecek şekilde daima beraberce zikredilmesinin gerektiği ka­bul edilmiştir.

Bâsıt muhtelif hadislerde hem bu şek­liyle, hem de Kur’ân-ı Kerîm’deki şekil ve mânaları ile kullanıl­mıştır. Ahmed b. Hanbel’in Müsned’in­de yer alan Hz. Peygamber’e ait bir münâcât bâsıt isminin hem maddî hem de manevî konulara yönelik mânalarını içer­mektedir: “Allahım! Senin bol bol verdi­ğini kısacak, kıstığını bollaştıracak, sap­tırdığını hidayete erdirecek, doğru yola yönelttiğini saptıracak, engel olduğunu verecek, verdiğine engel olacak, rahme­tinden uzaklaştırdığını ona yaklaştıra­cak, yaklaştırdığını uzaklaştıracak hiçbir kimse yoktur. Bereketlerinden, rahme­tinden, lutfundan ve rızkından bize bol bol yayıp ihsan et, Allahım!”. Bu hadiste hem sıfat hem de fiil şeklinde kullanılan bast kavramı, geçim vasıtası (rızik) olan maddî imkânları kap­sadığı gibi kulun dinî hayatını ilgilendi­ren hidayet, sapıklık, Allah’a yakınlık ve­ya O’ndan uzaklık gibi manevî konuları da içine almaktadır.

Bâsıt ile kâbızın fiil şeklinde yer aldı­ğı âyetlerin birinde(Bakara 2/245) bu iki kelimenin mefulü zikredümeyerek daha geniş bir mânaya kapı açılmıştır. Gazzâlî gibi bazı âlimler, muhtemelen kabz ile bastın Kur’an ve hadisteki bu zengin kullanılışından ilham alarak, bir­biriyle bağlantılı olan bu iki iiâhî ismi şu mânalarla açıklamışlardır: Allah Teâlâ ölüm sırasında ruhları kabzeden. canlı­lık halinde onları bedenlere yayandır. O zenginlerden vergi (sadaka) alıp bununla fakirlerin rızkını bollaştıran, zenginin ge­çimini hiçbir şeye ihtiyaç bırakmayacak şekilde genişletirken fakirin geçimini, onu güçsüz bırakacak şekilde daraltan­dır. Yine o insanların kalplerini, ilâhi âle­me yönelik ilgilerini azaltmak veya ço­ğaltmak suretiyle daraltan veya geniş­letendir. Bu anlayış ve yorumlar çerçevesinde bâsıt, Allah’ın kâ­inatı, özellikle canlılar dünyasını yarat­ma ve idare etmesini ifade eden ilâhî isimler grubuna girmektedir (bâsıt ve do­layısıyla kâbız İsimlerinin insanların mane­vî halleriyle ilgili tecellileri için.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler