Şeyh Adi bin Musafir Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi
Adî b. Müsâfir (ö. 557/1162) Adeviyye tarikatının kurucusu sayılan ve sonradan Yezîdîler tarafından da sahip çıkılan mutasavvıf, âlim ve fakîh.
Suriye’de Ba’lebek şehrine bağlı Beytifâr’da dünyaya geldi. Doğum tarihi belli değildir. Ancak 557 yılında (1162) doksan yaşlarında vefat ettiğine göre 467’de (1074) doğmuş olmalıdır. İlk dinî bilgileri doğduğu yerde aldı. Abdülkâdir-i Geylânî, Ebû Necîb Sühreverdî, Ebü’l-Vefâ el-Hulvânî. Hammâd ed-Debbâs. Ahmed er-Rifâî, Ahmed ez-Za’ferânî ve Akil el-Menbicî gibi devrinin tanınmış simalarıyla görüştü. Kalabalık bir kafile ile hacca gidip Kabe’yi ziyaret ettikten sonra dört sene Medine’de kaldı. Bağdat, Şam, Halep gibi şehirleri dolaştı ve Hakkâri’de inzivaya çekildi. Kendisi için inşa edilen zaviyede vefat etti. Kabri, Musul’un 65 km. kuzeyindeki Ba’zri mevkiinde bulunan Lâliş dağındaki zâviyesindedir. İbn Hallikân, Şeyh Adrnin torunlarının, dedelerinden kalan tasavvuf! hâtırayı, tarikat âdâb ve erkânını devam ettirdiklerini, bölge halkının da şeyhe büyük bir saygı ile bağlı olduğunu bildirir.
Şerefeddin ve Ebü’l-Fezâil gibi lakaplarla anılan Adî b. Müsâfir’in nesebi, Emevî halifelerinden Hakem b. Mervân’a, tarikat ve hırka silsilesi Ebû Saîd Harrâz’a ve onun vasıtasıyla Hz. Ömer’e dayandırılır. Gerek nesebi gerekse tarikat silsilesiyle ilgili rivayetlerin tamamıyla asılsız olduğunu ifade eden İbn Teymiyye, Şeyh Adî ve ona tâbi olanların İslâm’a bağlı sâlih ve takva sahibi kişiler olduğunu ısrarla belirtir. Ona göre Şeyh Adî, Ebü’l-Ferec, Abdülvâhid b. Muhammed eş-Şîrazî ve Şeyhülislâm Hakkâri gibi meşhur Sünnîler’in izinden gitmiştir. Bunlar esas itibarıyla Sünnîliğin dışına çıkmamışlar, Ehl-i sünnet akîdesine hassasiyetle bağlı kalmışlar ve bid’atlardan kendilerini uzak tutmuşlardır.
Şeyh Adîye birçok kerametler isnat edilir. Şa’rânî, onun her gün Büyük Okyanus’taki “Altıncı ada’ya gidip geldiğini ve orada ikamet ettiğini söyler. Abdülkâdir-i Geylânî ise Adî’yi devrinin mâna sultanı olarak kabul etmiş ve “Şayet peygamberlik çile çekilerek kazanılan bir şey olsaydı, onu Adî elde ederdi” demiştir. Bilhassa mağaralarda, dağ başlarında ve sahralarda yalnız yaşamaktan hoşlanan Adîye müridleri ve taraftarları son derece bağlıydılar. Gösterilen bu aşırı hürmet ve bağlılığın tesiriyle bazı kişilerin onu kutsîleştirdikleri. hatta ilâhlaştırdıkları görülmüştür. Bunların inancına göre şeyh, müridlerinin namazını kılmış ve oruçlarını tutmuş olduğundan, bu nevi mükellefiyetler kendilerinden sakıt olmuştur. Türbesi, civarında yapılan çalgılı ve içkili tarikat âyinleri halkın şiddetli tepkisine yol açtığı İçin 1414’te tahrip edilmiş. Şeyh Adînin kemikleri mezarından çıkarılarak yakılmış, müridlerinin çoğu öldürülmüştür. Daha sonra tekrar inşa edilen türbe, Yezîdîler’in bir çeşit kıblesi ve tavaf ettikleri yer haline gelmiştir. Türbenin, Adrnin soyundan gelen Şemseddin’i esir alıp Musul’da 1246’da idam eden Bedreddin Lü’lü’ tarafından yakıldığı da rivayet edilmektedir.